3. Köprü ismi ile saklanmak istenen rantsal gelir

Abone Ol
    3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolunun geçeceği güzergâhının sağlayacağı rant sal gelir köprünün isminin “Yavuz Sultan Selim” olarak konması nedeniyle yapılan tartışmalarda nedense hep gölgede kalıyor. Oysa Karayolları Genel Müdürü Mehmet Cahit Turhan’ın, 3. Köprü projesi ile ilgili Bakanlığa gönderdiği ve Sayın Bakan Binalı Yıldırım’ın 11 Haziran 2013 tarihinde imzaladığı yazıda, köprünün yanlış güzergâhta yapıldığını vurgulayan yazı sosyal medyada dolanıyor.
      Şöyle deniyor söz konusu yazıda: “Genel Müdürlüğümüzce ihale edilen Kuzey Marmara Otoyolu Güzergâhının imarlı kesimlerine ait 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişiklikleri Bakanlık Makamınızın ilgide kayıtlı Olur’u ile 6001 sayılı kanunun 19. maddesi uyarınca onaylanmıştır. Ancak, söz konusu imar planlarına esas onaylı güzergah projesinde yapılan değişiklikler neticesinde revizyon yapılması gerektiğinden mevcut imar planlarının iptal edilmesi uygun görülmektedir. Makamlarınca da uygun görülmesi halinde Bakanlık Makamınızın 04.06.2012 tarih ve 1007 sayılı oluruna istinaden onanan imar planlarının iptalini olurlarına arz ederim.”
     Bakanlık, yazıyı 15 ilçeye göndererek 3. Köprü için yapılan plan tadilatlarının iptal edilerek eski planlara dönüşmesini istemiş. Binlerce ağaç kesildikten hafriyatlar yapıldıktan sonra. Yanlışlıkla 250 bin ağaç kesilmiş olduğunu öğreniveriyoruz. Ne de güzel değil mi?
     Traji komik bir şaka gibi... Ama şaka değil tam bir rezalet, hatta skandal… Daha ne diyelim bilemedim. Hatırlatayım: İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planını hazırladı. Planın yapılması için İstanbul Metropolitan Planlamayı kurdu. Başına da Prof. Dr. Hüseyin Kaptan’ı getirdi. Beğenelim beğenmeyelim, eksik bulalım bulmayalım, demokratik ve katılımcı süreçlerin işletilmediğini ve planda yanlış kararlar bulunduğunu söyleyelim, öyle ya da böyle kamu kaynakları kullanılarak bu plan yapıldı. Ve bu planda 3. Köprü yoktu. 3. Köprü yeni bir olay değil, siyasi iktidarın sürekli gündeminde tuttuğu bir konu. Ve fakat İstanbul Büyükşehir Belediyesi de yıllar yılı siyasi iktidarın elinde. Yani AK partili İBŞB’si ve onun idaresi altında kamu kaynaklarını kullanarak kurduğu, akademisyenlerin ve uzmanların çalıştığı bu planlama ofisi yaptığı imar planında 3. Köprünün esamesi okunmuyor.
      İstanbul Büyükşehir Belediyesi de, planı yapanlar da 3. Köprünün, 1/100.000 ölçekli planda yer almasını istemediler. Ve bu plan 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde onaylandı. Sonra Başbakan Tayyip Erdoğan ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bir helikoptere binerek İstanbul üzerinde turladılar. Ve 3. Köprünün yerinin Garipçe - Beykoz hattında olacağını söylediler.
      Ardından hemen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir gecede yapılan kanunlarla verilen yetkilerle, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planını tadil etti. Plan notuna 3. Köprü ile ilgili karar eklendi. Ve tabii arkasından alt ölçekte 15 ilçenin planlarında tadilatlar yapıldı. 3. Köprünün bağlantı ve yan yolları için. 15 ilçeyi ve 1 büyük şehir i ilgilendiren bir karar Ankara merkezden bir anda alını verdi.
      Planın içeriğine bakacak olursak; Bir plan yapılırken dikkat edilmesi gereken birçok şey var. Önce analizlerinizi yaparsınız, sonra sentezinizi geliştirirsiniz, daha sonra bir planlama yaklaşımınız olur ve plan yaparsınız. Ve tabii burada olmazsa olmazınız nüfus projeksiyonudur. Siz planınızı nüfus öngörünüze göre yaparsınız. Ve de planlama yaklaşımınızda bir vizyon öneriniz olur. Kentin gelişimini nasıl yönlendireceğinize dair. Dolayısıyla, 3. Köprü tüm bu nüfus öngörüsünü, kentsel gelişme vizyonunu değiştirecek bir karardır. Basit bir plan tadilatı olarak ele alınamaz. Bu sözüm İstanbul Büyük Şehir Belediyesineyse de Niğde Belediyesi de son 1/5000 lik ek imar planından dolayı sözümüzden payını almalıdır.
      İmar planları yukarıda belirttiğim kriterler göz önünde tutulmadan İstanbul da yapılacak olan 3. Köprüde olduğu gibi düzenlenirse bu işin altında ne iş var diye sorgulanıp araştırılır. Bu araştırmalar yapılmasın diye köprü ile ilgili yapılan tartışmalar meselenin sadece bir karayolu, otomobil, ağaç kesimi ve Yavuz Sultan Selim ismi ile ilgili olarak şekillenip rant tarafına hiç değinilmiyor. Kuzey Marmara’nın el değmemiş ormanlarını yerleşime açarak yaşanacak doğa tahribatı yanı sıra ucuza arsa elde edip milyarlarca liraya satmak suretiyle oluşacak rant geliri kimlerin kasasına akacak?
    Sorun 3. Köprü veya Kuzey Marmara Otoyolunun nerden geçeceği değildir. Sermaye birikim süreçleri kendini yeniden üretmenin aracı olarak ülkemizde kentsel alanları seçti ve bu durum siyasal iktidarın işine geliyor. Bunun için rant projeleri yapması gerekiyor, sermayenin ilgisini çekecek yeni mekanlar üretmesi gerekiyor ve bunların sorunsuz, elverişli bölgelerde olması gerekiyor. Siyasal iktidar ve yandaşları bu rant tan besleniyor. Çünkü bu gelir iktidarını konsolide ediyor. Bu düzensizlik,  bu kuralsızlık onların çıkarına. Ne yönetimin demokratikleşmesini ne de kentlerin planlanması bunların derdi değil.
     Kesilen 250 bin ağaç skandalı başbakanın deyimiyle “gelip geçer.” Siz yüreğinizi ferah tutun yanlışta olsa rantınız akmaya ve iktidarınız da yolunda “durmadan” yürümeye devam edecek. Ta ki derdi olanlar, doğa talanına dur diyenler, gadre uğrayanlar ve tüm ötekiler kendi birliğini kurup iktidarı alana dek.