Otel lobisinde Niğde Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube elemanlarının son derece nazik yönlendirmeleriyle “çağrılılar listesinde” ki ismimin karşısına imza atarak bekleme ve yığılma olmadan rahatça içeri geçtim. Toplantının 2. Katta olacağı ön bilgisine sahip olduğum için doğruca salona yöneldim. Toplantı salonu fuayesindeki sivil polislerin tanıdık bakışları arasında sağ bölümdeki salona yönelirken Niğde yerel basınından muhabir arkadaşların bir bölüğü ile tokalaşırken salondan Doğu Ergil hoca önde diğer muhabir arkadaşlar gerisinde olmak üzere yoğun ve tartışmalı geçtiği olayda belli olan özel röportaj faslından çıkışı sırasında kendimi tanıtarak hocaya “Niğde’ye hoş geldiniz.” dedim.
Doğu Hoca muhabirlere dönerek “çok katı ve tek yönlü sorular yöneltiniz, bakış açınızı daha geniş tutunuz.” Sözleriyle iki üç dakikalık ayaküstü sohbet etme fırsatını yakalamış oldum. Hoca’ya bölgede bizzat kendi bulunarak yaptığı onlarca araştırmanın kendince en çarpıcı sonucunun ne olduğunu sordum. “Soru çok güzel ancak cevabı solandaki konuşmamın ana eksenini oluşturduğu için bir ipucu vererek geçiştireyim.” Diyerek cevabın ipucunu verdi. “Ülkemizde yaşayan Kürtler kendilerine göre şartların en kötü olduğu dönemlerde bile ezici bir çoğunlukla (%88’lik bir onan ile) ayrılmak istemiyorlar. Yüzleri hep Ankara’ya dönük”
Hocaya ipucu için teşekkür edip, toplantı öncesi mutlaka hazırlık yapacaksınız sizi daha fazla alıkoymak istemem diyerek solandaki oturma düzenine bakmak üzere salona girdim. Salondaki iki sütunun görüş açımı en az engelleyeceği bir yeri gözüme kestirip fuayeye geri çıktım. Grand Otel’in adına ve şanına yakışmayacak denli vasat bile diyemeyeceğim “kafe brek” hazırlıklarını izledim.(Kuru tuzlu ve tatlı pasta tabakları ve self servis çaydan oluşan ikramlarda granül kahve tercihi bile bulunmamakta idi).
Celalettin Can ile tanışıklığım eski olduğu için cep telefonundan arayarak nerede olduğunu öğrendim. Yemek sonrası çay içtikleri bölümü tarif etti vardım. Sarıldık hal hatır sorduktan sonra Niğde ilinde örgütlü Demokratik Kitle Örgütleri ve sendika temsilcilerin büyük bir bölümünün çağrılmadığını biliyorum, Konya, Kayseri ve Nevşehir toplantılarınızda da o illerin emekten yana örgütleri çağrılmamış toplantı şeklini ve ayarlamasını kimlernasıyapıyor diye sordum?
Celalettin Başkan “Gökselim inan ilk toplantıdan hemen sonra konuya müdahil oldum. İçişleri bakanlığındangörevlendirilen sekreter ünvanlı bir yetkili gideceğimiz illerdeki valilikler üzerinden toplantıları koordine ediyor. Davet edilenler o ilin valiliği ve heyet sekreteri üzerinden şekilleniyor. Şimdi aşağıda yaşanılan bu davet edilip edilmeme sorunu tüm illerde yaşandı. Umarım Niğde son olur.” Dedi. “Toplantı sonrası program yoğun akşam saat 9 gibi otele döneceğiz zaman ayırırsan daha geniş bilgi alış verişinde bulunuruz” Diyerek “toplantı saatinin yaklaştığını, Vahap Hocayı da toplantı sonunda seninle tanıştırırım” sözünü alarak toplantı salonuna indik.
Önceden gözüme kestirdiğim yere oturdum. Niğde OSB başkanımız Şevket Katırcıoğlu, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi yeni başkanı Fahri Eker gibi birçok ilimiz tanınmış siması da o bölümde oturduğu için hemen hepsiyle selamlaştık. Salona göz gezdirdiğimde Eski vekil ve iş adamlarımızdan Eyüp Doğanlar, Yazarlarımızdan Fırat Ensari, Üniversitemizden sosyolog İbrahim Albal, Niğde Çevre, Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı ve Sanayici Abidin Özkaymak, Baro başkanımız Hüseyin Demirbilek ilk gözüme çarpanlar oldu.
Heyet Niğde’mizden önce gittiği illerde yaptıkları toplantıların deneyimleriyle ve otel dışından gelen slogan seslerinden olsa gerek toplantıya gergin başladı. Lakin Niğde kent kültürünün olmazsa olmazı saygı ve hoş görü çerçevesinde sürece ilişkin en uçtan bakış açılarının bile sataşmadan bir birlerini dinlediklerini görünce hem rahatladılar hem de teşekkür ede ede bitiremediler. Niğde caddelerinin, otel de toplanan Niğdelilerin gazı alındıktan sonra gazdan spazm geçirmek üzere olan “bilim yuvamızın” gazını almak üzere Fen Edebiyat Fakültemizin konferans salonundaki yerlerini aldılar.
Üniversitemiz Akademiya insanlarının “kendiliğinden” gelişen gayretleri sayesinde hiç zorlanmadan “bilim yuvamızın” gazını alarak ilimizdeki çalışmalarını bitirdiler. Atalarımız güzel söylemiş “sel gider kumu kalır” diye. O hesap bizim Akillerde gelip-gitti ne gaz nede sancı kaldı Niğdelide.