Akkaya mı yoksa Karakaya mı?

Abone Ol
 Niğde’de büyüyen ve daha henüz denizi görmemiş çocuklar için deniz denilince akla ya Gebere ya Gümüşler ya da Akkaya barajı gelirdi. Akkaya barajı mavi bir leke gibi dururdu uzaklardan. Durgun sularında yüzlerce kuş havalanırdı. Fakat şehrin atıkları yıllarca arıtılmadan buraya akıtılınca Akkaya’nın bu büyüsü bozuldu. Ve Akkaya oldu bir karakaya.

 

Akkaya barajı son yıllarda bir çevre felaketinin tam ortasında, kirli kokuların yayıldığı bir bataklığa dönüştü. Kuşlar buraya terk ederken balıklar ise ölmeye başladı. Milyonluk şehirlere özgü bir kanalizasyon kokusu ortalığı kaplamaya başladı. Halk bir çare diye aşındırmadık kapı bırakmadı. Daha sonrasında ise yoğun bir çalışma ile Akkaya temizlendi. Fakat arıtma tesisinin yeterli olmaması veya tam kapasite ile çalıştırılmaması yüzünden problemler hala devam ediyor. Ne yazık ki geçici çözümler ile sorunlar kalıcı bir çözüme kavuşmuyor.  

 

Kolaycılık ve şark kurnazlığı ne yazık ki ruhumuzu kemiren bir hastalığa dönüşmüş.

Arıtmanın maliyetinden kaçarak insan sağlığını tehdit eden bu felaketi tetiklemek ve büyütmek nasıl bir duygudur acaba. Tarımsal sulama için kurulmuş bir barajın bir ilin atık deposu haline getirilmesi ve bunun önüne geçmek için yıllarca duyarsız kalınması hem bu dünyada hem de öteki dünyada bir vebal bir hesap gerektirmektedir.

 

Diri akan dereleri ve kaynakları sorumsuz bir imar faaliyeti ile kurutarak Akkaya’nın idam fermanını veren bizler bu şehrin geleceği adına evlatlarımıza ne bırakacağız hiç düşündük mü? Akkaya’yı temizlemek geçici bir çözüm olarak güzel fakat burayı yaşatacak ve diri tutacak kaynakları koruyamamak ise gerçekten çok üzücü.

 

Sadece arıtma tesisi kurmak ve kanalizasyon sularını temizlemek geçici bir çözüm olarak masada duruyor. İlin su haritası çıkarılarak kaybolan ve hala mevcut olan sular gözlemlenmeli ve vahşi sulama yöntemleri ile kaynakların kurutulmasının önüne geçilmelidir. Akkaya’nın bu durumu yıllar süren bir duyarsızlığın sonucudur. Eğer gerekli tedbirler alınmasa bugün Akkaya’da patlak veren bu problem yarın başka yerlerde patlak verecektir.

 

Temizlik imandandır diyen bir peygamberin ümmeti olan bizler için her türlü kirlilik ile mücadele etmek ve Rabbin güzel isimlerinin tecellisi olan doğaya zarar verecek unsurları ortadan kaldırmak imanımızın bir tezahürüdür. Her türlü kirlilik ise inançlarımızdan ne kadar uzak düştüğümüzün bir yansımasıdır.

 

Akkaya’nın şu anda ki durumu ne yazık ki içler acısıdır. Burası şehrin şu an için en hızlı geliştiği Bor yolunu ve Niğde ile Bor arasındaki entegrasyonu baltalamaktan başka bir şey sağlamıyor. Havaların ısınmasıyla birlikte iyice artan koku etrafında ki yaşam alanlarının huzurunu bozuyor. Burası Niğdemiz’in kendi ayağına taktığı bir çelme gibi duruyor. Ne yazık ki biz kendi gölgemize ezilmekten kurtulup kendi derdimizin dermanını bulamamanın acısıyla kıvranıyoruz.

 

Niğde kendi kendini zehirlemekten bir an önce kurtulmalıdır. Eğer durum böyle devam ederse yakın bir gelecekte bu kirli sular yüzünden kanserler ve adı sanı bilinmedik nice hastalıkla karşı karşıya kalacağız.  Bu toprakların tertemiz çehresine kara bir leke gibi sürülen bu çevre felaketi bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.

 

Eğer bu sorunun bir faturası çıkarılacaksa hepimize çıkarılmalıdır. Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığıyla bire bir etkilenmediği için nemelazımcı davranmak iyi bir davranış değildir. Niğde nüfusunun büyük bir kesimi bu problemin tam ortasında yaşamaktadır. Bunun için herkes elinden gelen çabayı ve desteği göstermek zorundadır.