Ne yazık ki Kasım ayının veda ettiği bir akşamüstü Aladağ ilçemizde yüreğimizi yakan bir yangın hadisesi oldu. Bir kız yurdunda çıkan yangında 11 yavrumuzu ve bir yurt görevlimizi kaybettik. Burada çoğunluğu etrafta ki köylerden gelen dar gelirli ailelerin çocukları kalıyordu. Bu çocuklar okumak için, ilim öğrenmek için buraya gelmişlerdi. Allah hepsinin mekânını cennet eylesin. İnşallah hepsi şehitlik mertebesine erişmişlerdir. Bu elim hadise karşısında bir taraftan Aladağ’ın karlı zirvelerine bakıp diğer taraftan vefat eden yavrularımıza bakınca dilimden şu sözler döküldü.
Aladağ’dan kar mı gelir
Yalan dünya dar mı gelir
Gariplerin yuvasına
Duman olmuş nar mı gelir
Duman olmuş hayalleri, açmadan solmuş gülleri düşünürken, Aladağ yöresinde söylenen şu ağıt ise yüreğimi iyice dağladı.
“Evimizin önü otlu
Çeşmemizin suyu datlı
Ben yavruma gıyamadım
Şu toprağa nasıl yattı
Garşıdaki bayır mı ola
Yol üstünde çayır mı ola
Açın yüzünü göreyim
Ağ bebeğim uyur mu ola
N'oldu guzucuğum n'oldu
Açmadan gülüm soldu”
Kara toprağın bağrına düşen masum yavrularımıza dilimden dökülen bir Fatiha ile veda ederken, kelimelerin dizginine yapıştım. Artık ne söylesem tesirsiz ne yapsam boştu. Yalan dünya bir hikâye gibi yazılmaya devam ederken Azrail’in son noktayı koymasına kadar yaşayacaktık işte. Kaderin içinde yine başka bir kaderle..