Altay Köyünün Yaşayan Tarihi H.Sakiy Karayağız

Abone Ol
Niğde ili Ulukışla ilçesine bağlı Altay köyüne ziyarete giden Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatma Açık, Niğde Üniversitesinde Doç. Dr. Mevlüt Gültekin, Doç. Dr. Hikmet Koraş, Yrd Dr. Ahmet Büyükakkaş, Türkolog Esra Yavuz ve Araştırmacı-Yazar İdris Yavuz, köy muhtarı Abay Orhan tarafından karşılandılar.
Muhtar konuklarına Kazak kültürüne ait tuzlu çay ikram etti. Daha sonra Ayşe Yavaş adlı Kazak hanımın ve köylü kadınların hazırladığı enfes pilav üstü mantı ikram edildi.
Köyde yaşayan Aksakallılardan H. İslam Zengin (76), H. Sakiy Karayiğit (92), Kazak Türklerinin Anadolu’ya gelene kadar yaşadıkları göç serüvenini anlattılar.( Ne ayazınki bizim ziyaretimizden sonra bu zatlardan biri vefat ettiğini öğrendik)
Bağımsızlığını kazanan Doğu Türkistan bu sırada bir milyondan fazla insanını kaybetmiştir. Bu katliamdan sonra Çin Hükümeti buraya Çinlileri getirmiş ve Türk topraklarını işgal etmeyi serbest bırakmıştır. Türklere ait tarihi eserler yıkılmış, halk Çin kıyafetlerini giymeye mecbur edilmiş, yüksek vergilerle Türkler bunalıma sokulmuştur.
 
FOTO: Doç Dr. Fatma Açık, Sakiy Karayiğit (92) ve İslam Zengin (76).
Bu mücadele 1876’dan 1911 yılına kadar devam etmiştir.
1933 Yılının son aylarında bağımsızlığını kazanan Doğu Türkistan henüz devlet teşkilatını ve ordusunu kurmadan komünist Rus birlikleri tarafından istila edilmiştir. 1934’te başlayan Rus istilası 1944’e kadar insanlık dışı işkencelerle devam etmiştir. 1944’te Doğu Türkistan yeniden el değiştirmiş ve milliyetçi Çin orduları tarafından işgal edilmiştir.
Bu dönemde Alihan Töre, Çin’e karşı isyan etmiş ve 7 Kasım 1944’te Doğu Türkistan Türklüğünü istiklale kavuşturmuştur. Fakat 1949’da komünist Çin kuvvetleri doğu Türkistan’ı istila etmiştir. Türkler 1949–1968 yılları arasında direnen yüz binlerce Türk katledilmiştir.
Komünist Çin işgali sırasında;
1– Türklerin her türlü alışveriş yapmaları yasaklandı. Kazançları zorla ellerinden alındı.
2– Vatanseverler katledilip yerlerine ahlaksız insanlar getirildi. Milliyetçiler hapsedildi.
3– İzinsiz birine oturmaya gitmek, başka köye taşınmak yasaklandı.
4– Herkes birbirinin casusu haline getirildi. Çinlileştirme politikası izlendi.
5– Çinlilerle evlilik teşvik edildi. Çinliler verimli topraklara yerleştirildi.
Bunlardan bazıları; Kadınlara her türlü saldırı, baş ve ayaklarını ayrı araçlara bağlayıp ters yönde hareket ettirdiler, erkekler maden ocaklarında zehirli gaz’a mahkûm ettiler.
Bu işkencelere daha fazla dayanamayan Kazaklar gruplar halinde göçe başlatılmıştır.1936 Sonlarında başlayan göçler 1951’e kadar devam etmiş, 18.000 kişi göçe katılmış. Hindistan’a çeşitli zamanlarda 7.000 kişi ulaşmış fakat Hindistan’da da çok fazla can kaybı olmuş ve Türkiye’ye 1.379 kişi göç etmiştir.
 Altay Köyünde yaşayan Kazak Türkleri Çin zulmünden bıkmışlar ve 1953 yılında Pakistan’daki Türk konsolosluğuna başvurmuşlardır, zor şartlarda Türkiye’ye gelmişler,13 Mart 1952 tarihinde 1850 kişi, Türkiye’ye yerleştirilmesine karar verilmiştir.
Niğde ili Ulukışla İlçesi’ne bağlı Altay Köyünün ilk yerleşme tarihi 30 Temmuz 1955’te olmuştur. Bu şekilde Türkiye’ye gelen Kazaklar 1953’ten 1958’e kadar 1892 kişiyi bulmuştur. Gelen Kazaklar İstanbul’da misafirhanelere, daha sonra değişik illere dağıtılmış, bunlardan biri de Niğde ili Ulukışla ilçesi Altay Köyü’dür.
Altay köyünde halen yaşamlarını sürdüren bir kısım Kazak Türkleri, düğün ve bayramlarında, at yarışı ve güreş oyunlarında, yemek kültürlerinde, kısrak sütünden yapılan kımız içkileri ve İpekli kıyafetleriyle geleneklerine bağlılığını sürdürmektedirler.
 Eğer Altay köyüne yolunuz düşer de bir evin kapısını çalarsanız güler yüzlü, sevecen tavırlarıyla sizi evlerinin başköşesine alırlar, izzet ve ikramlarında asla kusur etmezler.
Altay köyünde yaşayanların birçoğu köylerinden ayrılıp İstanbul, İzmir, Ankara, Adana gibi büyük illerde dericilik sektöründe önemli hizmetlere imza atmışlardı.
ALTAY KÖYÜNE ÖZGÜ YEMEK KÜLTÜRÜ
Kazaklarda yemek kültürü her, daha çok et, süt, kımız, tereyağı, peynir gibi hayvansal gıdalar temel besin türleri, değişik yemek çeşitleri bulunmaktadır.
Kazaklarda Et Yemekleri
Beşparmak, Kavurma, Sucuk, Ülpersek, Cavbüyrek, Mipalav, Kazı, Kuyruk, Bağır, Cörgem, Narın, Karta, Asip, Cumur, Tüymes, Sirne, Borsa, Mantı, Kimay, Cal, Caya, Karın.
Kazaklarda Süt Yemekleri
. Kazaklarda süt yemeklerinden bazıları: Kilegey, Koymak, Yoğurt, Katık, Kurt, Uvuz, Tereyag, Turta, Ayran Süzme (Süzbe), Ak irimsik, Lor, Kırmızı irimsik (Kızıl İrimsik)
 
 
 
Kazaklarda İçecekler
Subat, Ayran, Katık, Salap, Koyurtpak, Çay, Köçe, Karma çay, Ak çay ve Kazakların geleneksel içeceği, halkın misafir periliğinin simgesi olan Kımızdır. Kımız, kısrak sütünden yapılan, sofraların vazgeçilmezidir.
Kazaklarda Unlu Yemekler
Buharda hazırlanan pilav üstü mantı yemeği, Mantı, doğalatba, baursak, selpek, alme, külse, kuymak, orama, taba nan, tandır nan, ekmek bökpen, salma, atala, bılamık, cayma, kattama vb. Bu yemeklerden baursak ve selpeksiz bir Kazak sofrası düşünülemez.
Kazaklarda Tahıl Yemekleri
Tahıl ve ürünleri yemeklerde bolca kullanılır. Bunların baslıcaları; talkan, darı, cent, mısır, carma, bugday kavurması, cügeri, maysök, canıspa, sırt–pırt, maysurkan, bökpe, kavuzu, balav (iç pilav)
Tatlı yapmak için un, meyve, sebze kullanılır. Milli tatlılar; aluva (helva), cüzüm, kavunkurt, sak–sak, toptama, tosap, kavunkak, kıtırlak
Kazaklarda Çorba Çeşitleri ve İçecekler
Kazaklarda çorba (sorpa) olarak söylenir. Genelde et suyuna çorba yapılır. Çorbaya tat vermek için baharatlar, sogan, ve süt ürünleri kullanılır. Bazı çorba çeşitleri; Jas sorpa, ak sorba, kespe, tuzdık, et sorpa, süttü sorpa, kökönüs sorpa, buğday köce, darı köce, ak köce, külse sorba, bozbas.
Subat, Ayran, Katık, Salap, Koyurtpak, Çay, Köçe, Karma çay, Ak çay ve Kazakların geleneksel içeceği, halkın misafir periliğinin simgesi olan Kımızdır. Kımız, kısrak sütünden yapılan, sofraların vazgeçilmezidir.
Kazaklarda Unlu, tahıl Yemekleri ve Tatlılar
Mantı, doğalatba, baursak, selpek, alme, külse, kuymak, orama, taba nan, tandır nan, ekmek bökpen, salma, atala, bılamık, cayma, kattama vb. Bu yemeklerden baursak ve selpeksiz bir Kazak sofrası düşünülemez.
Tahıl ve ürünleri yemeklerde bolca kullanılır. Bunların baslıcaları; talkan, darı, cent, mısır, carma, bugday kavurması, cügeri, maysök, canıspa, sırt–pırt, maysurkan, bökpe, kavuzu, balav (iç pilav)
Tatlı yapmak için un, meyve, sebze kullanılır. Milli tatlılar; aluva (helva), cüzüm, kavunkurt, sak–sak, toptama, tosap, kavunkak, kıtırlakn yapılmaktadır.
c. Altay Köyüne Ait El Sanatları
Marangozlukta; ev eşyası, sandık, dolap, karyola, divan, beşik vb. bunların oyma ve boyaması, kap kacakların yapımı, oyması ve boyaması, hayvan koşum takımlarının yapılması erkek el sanatları yapılmaktadır.
Saraçlık: At koşum takımlarının kayış kısımları için büyükbaş hayvanların derilerini pişirme işleri ve kımız, ayran yapımı için “saba, torsık” adı verilen bir takım tulumluk derilerin özel şekilde pişirilmesi.
Kunduracılık: Her türlü çizme, iskarpin, bot ve meshlerin yapılması bunların hafif şekilde oymalı motiflerle işlenmesi.
Demircilik: Bıçak, kılıç, kırklık, balta, keser, testere, çekiç, kerpeten, makas, masa, ocak, gem, üzengi, at nalı ve silah tamiratı.
Terzilik: Kadın giysilerinin dikimi ve onların nakış, dikiş işlerini belirler. Deve ve koyunyününden her türlü iplik eğirmek, iplikten elbiselik “sekpen” dokumak, çuval, torba, heybe, kilim ve bağların kendine özgü bir tezgâhta dokunması ve boyama işlerinin yapılması.
El sanatlarında tamamen Kazak kültürünü terk etmişler ve Anadolu’nun bir parçası olmuşlar. Göçle birlikte getirilen el sanatları ürünlerinden kırbaç evlerin duvarlarını süslüyor.
Kazaklar el sanatında milli damga olarak milli nakış ve desenler kullanmışlardır. Keçe işleme çok önemlidir. Sadece keçe, milli otağı (kazak üy), sıcak tutmak için dışarıdan kaplanır ve yere de serilir. Ayrıca keçeden; sandık kabı (abdrekap), keçe şapka (kalpak), keçe ayakkabı (baypak), keçe çul (jabu), keçe yataklık (tokum), eyer astarı (tebingi) vb. yapılır.
Keçe dövme ürünlerinden en yaygın olanları; Kiyiz: Genellikle beyaz veya gri renkli düz keçeden yapılan ev islemesinde ve otağın kaplanmasında kullanılır.
KAZAK TÜRKLERİNDE TÖRE VE TOY GELENEĞİ
Doğu Türkistan’dan gelen Kazak Türkleri “Töresiz el, tövbesiz jel olmaydı” yani “Sultansız devlet, tepesiz yer olmaz”  geleneğini bu günde muhafaza etmektedir.
Kazak Türkleri toy geleneği gereğince dara düşen herkese, dini, ırkı ne olursa olsun yardım ellerini uzatmaktadırlar. Burada aksakallılara oldukça önem verirler. Misafirlerine ikramda kusur etmezler. Toy hazırlığı esnasında Kazaklar süslü elbiseleriyle, çapar atlarıyla, pehlivanlarını ve gökbörü için hazırladıkları takımlarla alanı doldururlar. Diğer yandan da “akın” adı verilen erkekli-kadınlı âşıkların atışması yapılır. Bu törenler bir hafta devam eder. Toy esnasında at yarışları, kızkuvar oyunu, pehlivan güreşleri, gökbörü çekişmeleri, kadınlı-erkekli atışmalar, kımız içme yarışları yapılır.
Toylarda düzgün, düzenli sıralanan aksakallar, konukları unvan ve aksakallılık konumuna göre geleneklere uygun olarak karşılayıp yerlerine oturmalarını sağlarlar.
Toy için koyunlar, taylar kesilir, kazanlarda hamur işleri, pilavlar pişirilir.
Kazaklar saygın misafirlerine haşlanmış koyun başı doğrayıp ikram ederler. Kellenin sağ kulağı evin en küçük erkek çocuğuna verilir. Bu işlem “Gelecekte eve, konu-komşuya, vatana ve millete göz kulak ol” anlamı taşımaktadır
Kazak atasözünde “İt doyduğu yeri, er doğduğu yeri arar” denir..
Hayvancılıkla uğraşan Kazaklar güz gelince koç katımı ve koyun kırpma, toklulara en vurma işlemlerinde bulunurlar.