Eskiden...
Ziya Gökalp vardı, Şeyh Şamil vardı, Bozkurt Atatürk vardı, Ömer Seyfettin vardı, Mehmet Emin Yurdakul vardı, Atsız vardı, Afşin vardı, Türkeş vardı, Reha Oğuz Türkkan vardı, Erol Güngör vardı, Necmettin Hacıeminoğlu vardı...
Bozkurt vardı, Ötüken vardı, Orkun vardı, 9 Işık vardı, Töre Dergisi vardı, Türk Yurdu vardı.
Ülkü Yolu vardı. ÜYD vardı, ÜGD vardı...
"Tanrı Türkü Korusun" vardı.
"Kökü mazide olan atiyiz" vardı...
Ozan Arif vardı... Vardı da vardı...
Sonra,
"Kanımız aksa da zafer İslamın" oldu,
"Tanrı dağı kadar Türk Hira dağı kadar Müslüman" olduk.
Seyit Ahmet Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek oldu. Türk İslam Ülküsü kitabını ezberlettirdiler.
Bizim Ocak oldu, O Ocakta bizlere tarikatçı liderlere, komutana! düzenli seminer verdirttiler, Bana Cat Stevans'ı , yani ingiliz Sanatçı Yusuf İslam'ı sordular, anlattılar.
Türkçüler Gününü, Milliyetçiler Günü yaptılar.
Evirdiler, çevirdiler, döndürdüler, dönüştürdüler...
Tencerede yavaşça ısınan kurbağa hikayesi gibi.
Bugün,
Ülke mülteciler tarafından istila edilirken, Anadolu Türksüzleştirilirken, toprakları satılırken, Türkler eğitimden, beslenmekten yoksunken, gaflet içindeki siyasi irade varken.
Sesini çıkarmayan, alkış tutan.
Ama, adı tırnak içinde "Ülkücü" olan "mankurt" oluşturdular...
...
Ruhun şaad olsun başbuğum...
Aranıyorsun...