Suriye’de patlak veren iç savaşın başlangıcından beri “iç meselemiz” yaklaşımıyla savaşa bir biçimiyle dâhil olan ülkemiz yöneticileri, bu müdahalesini özellikle Suriye’nin Kürt nüfuz bölgelerine yönelik saldırgan politikaları derinleştirerek sürdürüyor. Daha önce Rojava’yı, yani 930 Km”lik sırımıza komşu Kürt halkının yaşam alanlarını çeteler eliyle mütemadiyen taciz eden egemen siyasetimiz 16 Ocak’tan beri yine çeteler aracılığıyla kesintisiz bir saldırganlık çizgisi izliyor. Rojava’daki özerk demokratik sistemi yıkmaya çalışıyor. Bir yandan kendisine dönük ambargo karşısında ayakta durmaya çalışan Rojava halkı, diğer yandan da bu işbirlikçi çetelere karşı cansiperane çarpışıyor.
En son, Aralık ayı ortasında gerçekleştirdikleri saldırının ardından büyük bir hezimet yaşayarak, Rojava halkının öz savunma gücü YPG ile anlaşma yapmak zorunda kalan çeteler bir ay sonra yeniden Serêkanîye’ye saldırdılar. 16 Ocak günü Ahrar-ı Resul, Ahrar Heran ile Şuheda El Tahiriye isimli gruplar, bin 500 kişiyle ükemiz üzerinden sınırı geçerek ağır silahların ve tankların da kullanıldığı geniş bir saldırı başlattı. Hala süren sert çarpışmalarda çeteler yine ağır kayıplar verdi. Fakat şimdiye kadar gerçekleşen tüm çete saldırılarının ardından yaşanan yine yaşanıyor. Çeteler, yaşadıkları kayıpların ardından ülkemiz sınır karakollarına sığınıp toparlanıyor ve tekrar saldırıya geçiyor.
Bütün bunlar, çeteleri eğiten, silahlandıran ve kollayan ülkemiz efendilerinin savaşta yer aldığının resmidir. Ülkemiz egemenleri işgale çoktan başlamıştır. İşgalde bizzat kendi güçlerini değil de taşeron olarak HSO’ya bağlı çeteleri kullanması, durumu, bu işgal gerçeğini değiştirmemektedir. Şimdi artık savaşın aktif bir tarafıdır. Bu “tarafı” karakterize eden iki motif var: Birincisi; Kürt ve Şi düşmanlığı zemini, ikincisi de; emperyalizm işbirlikçiliğidir. Dolayısıyla, ülkem egemenleri bakımından sömürgeci ve işbirlikçi bir pozisyon mevcuttur. Bunun karşısında Rojava’da direnişin sahibi Kürt halkı ve öncüsü PYD/YPG de, Suriye gericiliğine karşı anti-sömürgeci olduğu kadar, emperyalizm beslemesi çetelere karşı yürüttüğü direnişten dolayı, anti-emperyalist bir karaktere sahiptir.
Vakanın özü, özeti Suriye rejiminin baskılarına tepki gösteren Rimelan halkı, YPG güçlerinden yardım talebinde bulunarak, rejim güçlerinin bölgeden çıkarılmasını istemiş olması ve bunun üzerine müdahalede bulunan YPG, rejim güçlerini bölgeden ata bilmeyi kısmen becere bilmiş olmasıdır. Ancak Kirzîro köyünde konuşlanmış rejim güçlerinin bölgeden çıkmayı reddetmesi üzerine YPG güçleri köyü kuşatmaya almış ve bu köye 25 kilometre uzakta olan Rimelan’daki Esed yanlısı silahlı gruplar saldırıya geçmişti. Saldırıya, YPG’nin karşılık vermesiyle şiddetli çatışmalar meydana geldiğini uluslar arası basın ajanslarında öğrene bildik!
Bu gelişmelerin ardından YPG güçleri, olası yeni saldırıları önlemek üzere Rimelan’ı da kuşatma altına aldı. YPG, Rimelan’daki Arap aşiretlerine, bölgede gerginliğin yaşanmaması için rejimin yanlılarının oyunlarına karşı duyarlı olmalarını istedi. YPG genel komutanlığı da, bölgedeki tüm halkları saldırılara karşı koruyacaklarını söyledi. YPG, “Hiç kimsenin bölgedeki Kürt ve Arap halkı arasında ortak yaşam ve barışı bozmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Rimelan’daki Zibedi, Çewala aşiretleri ile Şerabiyaların bir kısmı da YPG’ye destek vererek, bölgede gerginliğin çıkarılmasına karşı çıktı.(*)
Diğer yandan, sınırmıza komşu Sürye topraklarında Arap nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde (Serêkaniyê’nin Tılabyad ilçesi ile Tılhalaf köyü) halkın HSO çetelerine isyanı ve YPG’nin direnişine verdiği destek de Rojava’daki özerk sistemin demokratik içeriğinin başlıca göstergelerinden biridir.
Bütün bu örnekler, PYD/YPG çizgisinin tutarlı anti-emperyalizminin ve demokratik niteliğinin yaşamda nasıl bir karşılığı olduğunu göstermektedir. Şu halde savaşan tarafları bu biçimde tasnif etmeyen bir anlayış politik gerçeklere olduğu kadar, yaşamın yalın gerçeklerine de gözünü kapatmış olur. Bu politik gerçekler ise; biz devrimcileri, sosyalistleri, anti-emperyalistleri ve tutarlı tüm demokratları Rojava’ya sahip çıkmaya, buradaki direnişi sahiplenmeye ve olanaklı her biçimiyle destekleme göreviyle karşı karşıya bırakıyor