Siz, “ihtilâlcilerin” yargılanmasına yönelik pembe dizileri paşa paşa seyredip uyuklarken, millî yapımızın ve dolayısıyla geleceğimizin temeline, “ustaca” yerleştirilen dinamitlerin de farkında değilsiniz, herhalde!..
Dikkatli inceleyin..
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Özel Okullar yönetmeliği taslağı ile yalnızca Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini kaldırmıyor. Atatürk köşesi ile ilgili düzenlemenin içini boşaltarak Türk Bayrağı ve İstiklal Marşının kaldırılmasına da yol veriyor.
Milli Eğitimin temeline ustaca yerleştirilen bombanın ne manaya geldiği tam anlaşılmasın ve toplumda büyük tepkiler yaratmasın diye Tayyip Erdoğan yine ustaca bir manevrayla ortaya çıktı.
Erdoğan, “Dindar nesil yetiştireceğiz” dedi ve tartışmayı asıl ekseninden kaydırdı. Milleti de yıllardır Allah ile kandırdıkları için işleri kolay oldu.
Asıl hedeflerinin ulus-devlet yapımıza son ve bitirici darbeyi indirmek olduğunu, aslında dindar nesillerle hiç de alakadar olmadıklarını gören yok.
İşi yine laiklik tartışmalarına getirip AKP’nin değirmenine su taşıyanlar da cabası..
Olup bitenler karşısında sesi en gür çıkması gereken öğretmenler de sindirilmiş durumda. Şu anda gündemlerinde Bakanlığın üzerlerinde salladığı “rotasyon” sopası var. Okul müdür ve yardımcılarından başlayarak Milli Eğitim Merkez teşkilatına kadar yapılan kadro kıyımı ile birlikte, öğretmenlerde “sıranın kendilerinde olduğu” düşüncesi ve duyumları hakim.
Yapılan ince hinliklerin farkında olan Türk Eğitim-Sen ise Milli Eğitim Bakanlığına bir uyarı yazısı gönderdi.
Yazıda tasarlanan değişikliğin tehlikesine dikkat çekiliyor:
“Ortaöğretim kurumları da Bakanlığınıza bağlı olarak eğitim-öğretim faaliyeti gösteren kurumlardır. Bu sebeple, bu kurumlarda da T.C. Anayasası’nda yer alan temel ilkelere, Türk Milli Eğitiminin genel ilke ve amaçlarına uygun düzenlemelere ve uygulamalara yer verilmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi varlığını ve kuruluş mücadelemizi simgeleyen millî değerlerimizin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Aksi yönde yapılacak olan değişiklikler, üst normlara aykırı düşeceği gibi, eğitim sistemimizdeki birlik ve bütünlüğün bozulmasına ve Türk kamuoyunda tepkilerin oluşmasına yol açacaktır.”
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, uyarı yazısına henüz cevap alamamış. Sendika 19 Mayıs törenlerinde yapılan düzenleme ile ilgili hem Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer hem de Müsteşarı Emin Zararsız hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Bir de düzenlemenin iptali için dava açılmış.
Benim bildiğim Ömer Dinçer’i uyarı yazısı falan etkilemez. O inandığı yolda dümdüz gider!..
Maarif’in gayesi
“Dindar gençlik yetiştireceğiz” diye Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini ortadan kaldırmaya çalışanların yüzüne tokat olacak nitelikteki şu satırları birlikte okuyalım.
Belge 1:
“Gözlerini kumarhane masalarına, meyhane şişelerine dikmiş, afyon yutmuş gibi bayılmış, ne yapacağını şaşırmış, şımarık gençlerden hiç hoşlanmazdı. Böylelerine son derece kızar ve nefret ederek:
Böyleleri, tabiatıyla Milli Ülküye lakayt, bigâne bir gençliktir. Bu gibilere ne hâkimiyet-i milliye, ne de Cumhuriyet, zerre kadar heyecan ve alaka vermez. Her türlü içtimai ve ahlaki alakaları kesilmiş vaziyette olan bu gibi gençler için kumar, dans, rakı, fuhuş, para, işte hakimiyet-i milliye’nin, işte cemiyetin manası, onlar için, yalnız bunlardan ibarettir. Bu gibi gençleri tereddîden mutlaka ve gençliği behemehal mefkûreci ve memleketle alakalı olarak yetiştirmek, herkesin, hepimizin, her devlet adamının başta gelen vazifesidir.”
Atatürk, bu fikrini ileri sürdükten sonra gayeye varmak için şu yolu gösterirlerdi:
“Maarifin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekete ahlaklı, karakterli, Cumhuriyetçi, inkılapçı, müsbet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, muhakemeli, iradeli, hayatta tesadüf edeceği müşkülâta galebe çalmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de eğitim programlarını ve sistemlerini ona göre tanzim etmelidir.”
(Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri s.62’den aktaran Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk kitabı )
Bu satırlar da Atatürk’ün İslam düşmanı olduğunu iddia edenlere en güzel cevaptır.
Belge 2:
“Atatürk’ün manevi evlâtlarından 14-15 yaşlarında Nebile adlı bir kızı vardı. Bu kızcağız bir konuşma esnasında bana:
Ben, Yâsîn-i Şerif’i ezbere hiç yanlışsız okurum, demişti.
Tesadüfen bu sözleri duyan Atatürk:
Ya, öyle mi kızım Nebile? dedi. Eğer bu sözlerin gerçek ise bana ispat et de görelim bakalım..
Atatürk’ün kütüphanesinde hem Arapça, hem de Türkçe tefsirli Kur’ân-ı Kerim vardı. Ata, bu Kur’ân’lardan Arapça olanını getirtti. Yâsîn Sûresini açarak:
Haydi oku bakalım, kızım, seni bekliyorum, dedi.
Nebile, besmele çekip, yanık bir sesle Yâsîn-i Şerif’i okudu. Atatürk de sonuna kadar, elinde Kur’ân’la onu takip etti... O sırada Ata’nın hislendiğini nemlenen gözlerinden anlamıştım.”
(Nazım Kaleli, Hayat Tarih Mecmuası, Şubat 1970, s. 32’den aktaran Türk Milliyetçi Hareketi’nin Lideri Başbuğ Atatürk kitabı)