Bu sefer de Ulusal Kanal’da Prof. Kenan Demirkol’u dinliyorum. O da aynı yaraya parmak bastı. Bu yurtsever bürokrat ve bilim adamlarını takip etmek ve duyurmak lazım.
Et konusunda Prof. Demirkol’un hep söylediği bir şey vardır. Merada otlayan hayvanların etini, sütünü, peynirini ve yoğurdunu yemek ve GDO’lu besinlere teslim olmuş bilimsel dünyayı ve hükümetleri eleştirel bir gözle takibetmek!
“Kırmızı et” modası başladı şimdi. Modası demiyelim de, “bilimsel gerçeği” hatırlandı. Ama, aması var. Bu kırmızı etler merada otlamış hayvanların etleri olacak.
Köyümde üç dört ay merada otlamış keçi ve koyunun sütünden, ev yoğurdundan ve peynirden faydalanıyorum ama İstanbul’a gelince şaşkına dönüyoruz. Neyse, burda da bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Biz, “bilinçliler” diyelim, böyle yapıyoruz ya geniş kitleler? Onlar da bir şeyler yapmaya başladı, şahit oluyorum. Köy sütleri arayıp buluyorlar, doktorlarca tavsiye edilen bir firmanın peynirini alıyorlar, güvendikleri bir kasap oluyor ama “nereye kadar?”
***
Bugünkü melâlli halimiz yetmemiş gibi, şimdi 2B Kanunuyla, kalan meralar da TOKİ’ye devrediliyor. Tam, “daha doymadınız mı” halleri! Ya da Batının, ki onlar hayvancılıklarını, tarımlarını destekliyorlar, fazla stoklarını ithal etmek mecburiyeti. Buna “hayır” diyememek!
Şimdi dinleyin:
“17 Ağustos 2011 günkü Resmi Gazete’de 648 ve 649 sayılı iki Kanun hükmünde kararname yayınlandı. ” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “ yayınladığı 648 sayılı KHK ile tarım alanlarıyla mera ve benzeri alanlar, tarım ve hayvancılık dışı kullanıma açılıyor. Buna benzer çok sayıda yasa ve yönetmelik, gerek maden alanları için, gerek turizm amaçlı olarak defalarca değiştirilmiş, defalarca ranta açılmış idi. Bu kararnameyle 3194 sayılı imar yasası değiştirilerek köy yerleşik alanlarına 5403 sayılı ” Toprak Koruma ve arazi kullanımı kanunu hükümleri uygulanmaz “ diyerek bu alanların aynı zamanda parselleşmesine olanak vererek betonlaşmaya açık hale getirilmektedir. Yine bu kararnameyle Maliye Bakanlığına Hazine arazilerindeki kamu binaları üzerinde plan ve plan tadilatı yapma olanağı sağlanmış durumda. Bu kapsamda Boğazdaki kamu binaları plan tadilatlarıyla otel, AVM toplu konut alanı, İş merkezi ve turizm amaçlı satışa sunulacaktır. Zaten ana amaçlardan birisi Boğaz’ı iyi paraya satmak! Böylece kriz teğet dahi geçmedi iddiasını sürdürmek. Ayrıca bu değişiklikte mera, yayla, kışla, otlak gibi yerlerin maliye hazinesi ve özel idare adına tahsis amacının değiştirilmesi ve köylerde toprak ve arazi koruma yasası hükümlerine aldırış dahi edilmeden yerleşim alanına açılması!
Mera alanlarının daha önce madencilik için yapılan tahribatı yetmiyormuş gibi, turizme sunularak, köylünün hayvancılık yaptığı en verimli alanlarının elinden alınacak olması!”
Meraları korumak devletin asli görevlerinden biriydi değil mi? Üstelik bu görevler anayasa ile tesbit edilmiştir. Keşke yazının başlığına bir de “Anayasa Değişikliği” ni ekleseydim.
Et konusunda Prof. Demirkol’un hep söylediği bir şey vardır. Merada otlayan hayvanların etini, sütünü, peynirini ve yoğurdunu yemek ve GDO’lu besinlere teslim olmuş bilimsel dünyayı ve hükümetleri eleştirel bir gözle takibetmek!
“Kırmızı et” modası başladı şimdi. Modası demiyelim de, “bilimsel gerçeği” hatırlandı. Ama, aması var. Bu kırmızı etler merada otlamış hayvanların etleri olacak.
Köyümde üç dört ay merada otlamış keçi ve koyunun sütünden, ev yoğurdundan ve peynirden faydalanıyorum ama İstanbul’a gelince şaşkına dönüyoruz. Neyse, burda da bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Biz, “bilinçliler” diyelim, böyle yapıyoruz ya geniş kitleler? Onlar da bir şeyler yapmaya başladı, şahit oluyorum. Köy sütleri arayıp buluyorlar, doktorlarca tavsiye edilen bir firmanın peynirini alıyorlar, güvendikleri bir kasap oluyor ama “nereye kadar?”
***
Bugünkü melâlli halimiz yetmemiş gibi, şimdi 2B Kanunuyla, kalan meralar da TOKİ’ye devrediliyor. Tam, “daha doymadınız mı” halleri! Ya da Batının, ki onlar hayvancılıklarını, tarımlarını destekliyorlar, fazla stoklarını ithal etmek mecburiyeti. Buna “hayır” diyememek!
Şimdi dinleyin:
“17 Ağustos 2011 günkü Resmi Gazete’de 648 ve 649 sayılı iki Kanun hükmünde kararname yayınlandı. ” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “ yayınladığı 648 sayılı KHK ile tarım alanlarıyla mera ve benzeri alanlar, tarım ve hayvancılık dışı kullanıma açılıyor. Buna benzer çok sayıda yasa ve yönetmelik, gerek maden alanları için, gerek turizm amaçlı olarak defalarca değiştirilmiş, defalarca ranta açılmış idi. Bu kararnameyle 3194 sayılı imar yasası değiştirilerek köy yerleşik alanlarına 5403 sayılı ” Toprak Koruma ve arazi kullanımı kanunu hükümleri uygulanmaz “ diyerek bu alanların aynı zamanda parselleşmesine olanak vererek betonlaşmaya açık hale getirilmektedir. Yine bu kararnameyle Maliye Bakanlığına Hazine arazilerindeki kamu binaları üzerinde plan ve plan tadilatı yapma olanağı sağlanmış durumda. Bu kapsamda Boğazdaki kamu binaları plan tadilatlarıyla otel, AVM toplu konut alanı, İş merkezi ve turizm amaçlı satışa sunulacaktır. Zaten ana amaçlardan birisi Boğaz’ı iyi paraya satmak! Böylece kriz teğet dahi geçmedi iddiasını sürdürmek. Ayrıca bu değişiklikte mera, yayla, kışla, otlak gibi yerlerin maliye hazinesi ve özel idare adına tahsis amacının değiştirilmesi ve köylerde toprak ve arazi koruma yasası hükümlerine aldırış dahi edilmeden yerleşim alanına açılması!
Mera alanlarının daha önce madencilik için yapılan tahribatı yetmiyormuş gibi, turizme sunularak, köylünün hayvancılık yaptığı en verimli alanlarının elinden alınacak olması!”
Meraları korumak devletin asli görevlerinden biriydi değil mi? Üstelik bu görevler anayasa ile tesbit edilmiştir. Keşke yazının başlığına bir de “Anayasa Değişikliği” ni ekleseydim.