“Marka Kent Niğde Projesi Sonuç Raporu”, iki yıllık geniş katılımlı ciddi bir çalışma sonucu 2020 yılı başında nihayet elimize geçti; teşekkürler.
Rapor, ilimizin bugünü ve geleceği ile ilgili birçok değerli bilgi vermekte ve tespitleri de yapmaktadır.
Niğde’ye katkı yapmak isteyen veya görevi bu olan resmi ve sivil toplum kurumu ve kişilerin hedef belirlemede veya icraat yapmada çok yararlanacakları bir müracaat belgesi de sayabiliriz.
Zaten projenin amacı ve önemi başlıklı, sonuç raporunun yedinci sayfasında bu açıkça ortaya konmuş.
Marka Kent Niğde Projesi Sonuç Raporu Proje Bulguları başlıklı 5. Bölümü ve 7. Sonuç ve Öneriler bölümü 28-104 sayfalar arası incelendiğinde, sıkıntılarımız ve sıkıntıların giderilmesi için yapılması gerekenler satır başları şeklinde çok açık şekilde ifade edilmektedir.
Raporun 54. sayfasında “Niğde bir insan olsa nasıl bir kişiliğe sahip olurdu?” sorusuna, Niğde Özel Sektör katılımcılarının ilk on cevabı “1-Kahraman, 2-Sahipsiz, 3-İstemesini bilmeyen, 4-Gelişime kapalı, 5-Misafirperver, 6-Boşvermiş ve refleks eksikliği, 7-Kafası karışık, 8-Sessiz, sakin kendi halinde, 9-Güvenilir, 10-Dedikoducu” şeklindedir.
Aynı soruya, Kamu Sektörü katılımcılarının ilk on çoğunluk cevabının ise “1-Hayali olmayan, 2-Birlikteliği sevmeyen, 3-Kimsesiz, 4-Karamsar, 5-İyi niyetli ancak sorumluluktan kaçan, 6-Bencil, 7-Neresinin ağrıdığının farkında olmayan bir hasta, 8-Sessiz içine kapanık, 9-Kıskanç, 10-Güvenilir” olduğunu görüyoruz.
Bu cevaplardan çok dikkat çekici bir sonuç çıkabilir. Bu cevaplardan çıkan sonuç sizce nedir? Burada görünenden; ilimizin problemlerinin ve sıkıntılarının problemi çözecek makamlara iyi tespit edilip iletilmediği, takip edilmediği gibi bir anlam ortaya çıkmıyor mu?
Burada yapılacak ilk iş; sektör sektör ne eksiğimiz varsa onu açıkça tespit edip, çözecek yetkili ve görevlilerden talep edip, sonuç alana kadar takiptir. Bu işi, öncelikle o işin sahibi sektör temsilcilerinin resmen dile getirmesi, takip edip sonuç alana kadar da uğraşmasıdır. İşini yapmayanları veya savsaklayanları da açıklaması ve göreve davet etmesidir. Kamuoyunu aydınlatmasıdır. Aksi halde o problem ve onu çözme görev, yetki ve sorumluluğu olanlar bilinmez, belirlenemez ve iş sahipsiz, sürüncemede kalır.
Mevcut Anayasamız, siyasi ve idare sistemimiz böyle söylüyor ve sektör temsilcilerine Anayasal bir Kamu Kurumu niteliğini 135. madde ile veriyor ve onları yetkili kılıyor. Dernekler Kanunu da bu konuda sivil toplumu yetkilendiriyor.
Benim bu konuda anladığım, önce biz kendi hakkımızı tespit edip talep edeceğiz, sonra da olmazsa, neden olmadığının cevabını isteyeceğiz.
Bu işi iyi yapan yöreler ve sektörler sonuç alır, hizmete ve yatırıma kavuşur. Yapmayanlar veya yapamayanlar ise zaman ve fırsat kaybeder veya işi yapmayanları zorlama yerine, sanki görevleri imiş gibi boş mazeretler üretip onları savunmaya çalışırlar.
Sonuç Raporunun bir bölümünden ben bu sonucu çıkardım. Acaba yanılıyor muyum? Sizler bu konuda ne düşünürsünüz?
Başarı dileklerimle.