Haybeden 400 kilometre yol yapıp Mora Yarımadası’nın etrafından dolaşacağına, zırt diye, Ege Denizi’nden Adriyatik’e geçivermeni sağlar.
Rusya’da Volga-Don Kanalı var. Volga ile Don nehirlerini öpüştürür, böylece, arasında denizyolu irtibatı olmayan Hazar Denizi’yle Karadeniz’i birbirine bağlar.
Almanya’da Kiel Kanalı var. Git babam git, taaa Danimarka’nın etrafını dolaşacağına, kestirmeden, Kuzey Denizi’nden Baltık Denizi’ne geçersin.
Finlandiya’da Saimaa Kanalı var.
Deniz gibi kullanılan ama, eskiden denizle irtibatı olmadığı için oturma odasındaki küvet gibi duran Saimaa Gölü’nü Finlandiya Körfezi’ne bağlar.
Kanada’da Welland Kanalı var.
Bizim oturma odasındaki leğen gibi duran Van Gölü’nün benzeri Ontario Gölü’nü, Erie Gölü’ne bağlar, oradan Atlas Okyanusu’na yol açar… Böylece, deniz ebatındaki göllerinde anca sandalla kefal tutacağına, vızır vızır tanker dolaştırırlar.
Panama Kanalı malum…
Zart diye Atlas Okyanusu’ndasın, zort diye Pasifik Okyanusu’nda.
Süveyş Kanalı desen…
Antalya’dan demir alıp, boydan boya Akdeniz’i geçip, Atlas Okyanusu’nun dibine kadar inip, Afrika kıtasının altından kıvrıla kıvrıla dolanacağına, tereyağından kıl çeker gibi Kızıldeniz’e süzülürsün. İster Aden’e git, ister Basra’ya.
Ya bizimki?
Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayacakmış iyi mi…
Arada irtibat yoktu çünkü.
Arazileri çılgın’casına kapatan ileri görüşlü (!) arkadaşlarla, memlekete boru döşeme uzmanı olan müteahhitlerin cebi arasında güzel bi kanal olacak sanırım…
Yırtarım semtleri
cüzdanlara sığmam, taşarım
kükremiş sel gibiyim
İstanbul’u çiğner, aşarım
hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım.
E adını koyalım.
Arap’ınki Süveyş…
Bizimki olsa olsa, söğüş kanalı.