Geçtiğimiz hafta perşembe günü yani 19 Mayıs 2011 de 23 Nisan Havacılar İÖ O Gezi Kulübü planlı etkinliklerinden olan Bursa Çanakkale gezisine katıldım. Gezinin Bursa bölümü sonraki yazımın konusu olacak. Şimdi Çanakkale Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nı anlatma zamanı. Bu satırların yazarı da epey bir süredir (son gidişim 2006) yarımadaya gitmemiş idim. Bu açıdan iyi oldu bir hasret gidermiş, hatıraları tazelemiş oldum.
Yarımada ben görmeyeli hakikaten çok değişmiş. Çok daha düzenli bir yapı var artık. Eskiden el yordamı ile yapılırdı bu geziler. Fakat şimdi her yerde tanıtım merkezleri, organize satış yerleri, rehberlik hizmetleri var.(Rehberimiz Gönül Hanıma bilgi birikimi, sunumu ve candan davranışlarıyla tüm kafilenin gezi süresince takdirlerini kazandığını belirtmeden geçemiyorum. Tek kelimeyle harikaydı.)
Geçtiğimiz hafta basından öğrendiğim kadarıyla 2010 yılında ziyaretçi sayısı üç milyonun üzerinde gerçekleşmiş. Bu rakam üzerinde bir takım spekülasyonlar yürütülse de bu kadar insanın buralara kadar gelmesi önemli bir mesele. Kaldı ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın çalışması ile birçok öğrenci burayı ziyaret ettiğini de biliyorum. Ama gerçek olan yabancı ziyaretçi sayısında da önemli bir artış olması.(Kısacası “dedelerimizin öldüğü topraklar” söylemiyle değil, tarihi-kültürel turizm planlamalarıyla ve tanıtımıyla çalışılmaya başlanmış.)
Yeri gelmişken Gelibolu Yarımadası’nı gezeceklere öğütler daha doğrusu bazı tavsiyeler vermeliyim. Eğer Gelibolu’yu tam olarak gezmek isterseniz en az iki günlük bir program düşünmek zorundasınız. Çünkü benim elimdeki haritaya bakarsak gezilebilecek yerli-yabancı anıt, şehitlik, mezarlık, tabya, kale, tarihi kalıntı ve antik yerleşimlerin sayısı 115′i buluyor. Hatta profesyonel anlamda geniş çaplı bir gezi ancak üç günlük programla olabilir. Bununla birlikte eğer sabah erken yola düşülürse önemli yerleri bir günde de gezmek mümkün olabilir.(ki bizim kafile bunu başardı.) Bundan başka mutlaka bir rehber aracılığı ile gezmekte yarar var.(Tur Sab onaylı “Alan Rehberi” tercihiniz olsun) Bizim gibi Anadolu yakasında iseniz Çanakkale’ye gelip vapur ile Eceabat’a geçmeli hemen indiğiniz yerden geziye başlamalısınız. Yâda Labseki den Gelibolu ya yarım adaya adını vermiş olan yerleşim yerine geçerek coğrafi güzellikleri de görerek Ecebat’a varabilirsiniz.
Geldiğiniz yerde bir tarafınızda Dur Yolcu silueti bir tarafınızda da Kilitbahir Kalesi olacak. Kale yönünden gitmek biraz daha işinizi kolaylaştıracaktır. Zaten sırasıyla Namazgâh Tabyası’nı, Mecidiye Şehitliği’ni, Seyit Onbaşı Heykeli’ni hemen göreceksiniz. Yarımadanın hemen her yerinde organize bir biçimde hediyelik eşya, harita, kitap gibi ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz tezgâhlar var. Eğer daha önceden edinmediyseniz geziye başlamadan önce mutlaka buralardan bir harita alın. Bu şekilde gezdiğiniz yerler aklınızda daha çok kalacaktır. Gelibolu Yarımadası zannedildiği gibi sadece şehitliklerin olduğu bir yer değil. Köy bazında çeşitli yerleşim yerleri de var. Buralardan her türlü yiyecek malzemesi temin etmek mümkün. Yalnız şunu hatırlatmakta fayda var. Eğer özel otomobil ile geldiyseniz pek fazla benzin istasyonu bulamayabilirsiniz. Onun için gelirken depoyu doldurmakta yarar var. Eğer bir tur veya gezi düzenliyorsanız her arabaya bir rehber edinmenizde son derece yarar var. Çünkü şehitlikler arasında yolculuk yaparken rehber bazı şeyleri otobüste naklediyor. Eğer bizim iki otobüs bir rehber ile gitme hatasını yaparsanız rehber bir o otobüse bir diğer otobüse bineceğinden dolayı bazı şeyler yarım kala biliyor hatta rehber paylaşımımda inatlaşmalar yaşana biliyor. Son olarak tabii ki fotoğraf makinenizi unutmayın diyerek gezimizden bahsetmeye devam edeyim.
Sabah erken (05.45) Bursa’dan yola çıkmamıza rağmen biraz geç kaldık. Ancak saat 11.00 gibi geziye başladık. 19 Mayıs tatilinde olduğumuz için birçok alanda kafileler izdiham seviyesin de bir biri üzerine yığılıyordu. Bu yüzden bazı yerleri tam gezemedik desem yeri var. İlk durağımıza Şehitler Abidesi’ne Alçıtepe Köyü’nden geçerek ulaştık. Çünkü rehberimizle burada buluşmayı planlamış idik. Buluşma gerçekleşip abide ve sembolik mezarlar hakkında bilgiler aldıktan sonra oradan çıkıp hızla Ertuğrul Koyu’na geldik. Bu koy aynı zamanda manzara ve güzellik açısından en etkileyici mekânlardan biri. Yahya Çavuş Anıtı, Helles Anıtı, Ertuğrul Tabyası hep bu bölgede.
Daha sonra oradan tekrar geri dönüp -ki burası adanın en uç noktasıdır- Kabatepe’ye doğru yola koyulduk. Yolda Sargı yeri Şehitliği’ne de uğradık. Niğdeli Tabip As Teğmen Mustafa Bektaş’ın sembolik mezarı başında tüm Çanakkale Şehitleri anısına saygı duruşunda bulunduk. Karatepe’de müzeyi bay pas ederek-zamansızlıktan- Arıburnu, Conkbayırı mevkiine doğru yola çıktık. Bu arada Mehmetçiğe Saygı Anıtı, Lağımlar’ı da gördük. Bir sonraki mola yerimiz tabii ki 57. Alay Şehitliği oldu. En son olarak Conkbayırı mevkiine çıkarak Mustafa Kemal Paşanın şarapnel parçayla vurulduğu ve bir mucize eseri kurtulduğu mevkii ziyaret edip, Kilitbahir ve Nizamiye Tabyalarını görmeye gidip Ecebat feribot limanına saat 19.00 gibi yanaştık. Yanaştık diyorum çünkü feribota binmekte sırasıyla ve Anadolu dan gelen her otobüs tekrar Anadolu ya dönüş yapmakta.
Gezi ile ilgili fotoğrafların hepsini internete yüklememiz tabii ki mümkün değil fakat bazı seçme örnekleri göndereceğim haber yazısına ekleyeceğim. Editörlerimizde yer verir ise resimleri de göre bileceksiniz. Ama her halükarda 23 Nisan Havacılar İlköğretim Okulu resmi internet sitesine girerseniz tüm gezi fotoğraflarına baka bilirsiniz. Benim için “eğit-bilim” açıdan çok kazançlı bir gezi olduğunu söylemem gerekiyor. İyi ki gitmişiz. En yakın zamanda biraz daha dar bir ekiple (mesela 35 öğrencilik bir ekiple) çünkü 117 kişilik kafile her açıdan yorucu oluyor. Fakat bizim kafile en küçüğünden en yaşlısına tüm gezi süresince en az sorunla bu kapsamlı geziyi tamamladıklarından dolayı kocaman bir teşekkürü hak ediyor.
Böylesi anlamlı etkinliklerin tüm okullarımızda gerçekleşmesi dileğimi paylaşır, Çanakkale yerinde görülmeden anlaşılamaz derim.