SİYASET

CHP Grup Toplantısı.. Kimler CHP'ye Katıldı... Esnaflar neler dedi?

Kılıçdaroğlu Niğde için neler söyledi... Esnaflar neden şikayet etti. Kimler CHP'ye Katıldı...

Abone Ol

VİDEOLAR AŞAĞIDA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Niğde'de partisinin Grup Toplantısı'nda; “Her şeyi dışarıdan getiriyoruz. Tarımı stratejik sektör olmaktan çıkardıkları için Türkiye tarımda dışa bağımlı ülkelerden birisi haline geldi. Mercimek, et, hayvan, nohut, yem, saman dışarıdan. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Bunlar çıkaramazlar. Çünkü bunlar alın terinden, üretenden yana değiller. Bunlar beşli çeteden yanalar. Kaynakların tamamını beşli çeteye veriyorlar. Bay Kemal ne yapacak? Beşli çetelerden tamamını alacağım, bu ülkeye, bu millete vereceğim. Göreceksiniz" dedi. Kılıçdaroğlu, Niğdeliler'e; "Sizin çalışan bir milletvekiliniz var. Ömer Fethi Gürer. Bize bir tane Ömer Fethi Gürer yetmiyor. Sizden daha fazla Niğde’den Ömer Fethi Gürer istiyoruz. Daha fazla milletvekili istiyoruz" diye seslendi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yaz süreci boyunca aldığı karar doğrultusunda partisinin Grup Toplantısı'nı bu hafta Niğde'de yaptı. Kılıçdaroğlu, Grup Toplantısı konuşması öncesi Niğde’de partiye katılan yeni üyelere rozetlerini takdim ederek “Hoş geldiniz” dedi. Daha sonra yeni üyeler Kılıçdaroğlu ile hatıra fotoğrafı çektirdi.

ÖZEL: "AKP'NİN 20 YILDIR UNUTTUĞU NİĞDE'DEYİZ"

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu şu sözlerle kürsüye davet etti:

“Bugün; patatesin, elmanın, lahananın ve soframıza gelen birçok ürünün başkenti; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 20 yıldır unuttuğu Niğde’deyiz. Bugün il başkanımız Erhan Adem ve milletvekilimiz Ömer Fethi Gürer’in, örgütümüzün ev sahipliğinde salonda il başkanlarımız, belediye başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz, il genel meclis üyelerimiz, muhtarlarımız; sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin değerli başkan ve yöneticileri, partililerimiz ve Niğdeliler var, hepiniz hoş geldiniz. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, Sayın Genel Başkan Yardımcılarımız, milletvekili grubumuz, Parti Meclisi üyelerimiz ve CHP’nin emekçileri eşlik ediyorlar. Toplumsal kutuplaşmanın son bulacağı, toplumsal barışın hâkim olacağı, öfkenin ve nefret dilinin kaybedeceği, nezaketin ve karşılıklı saygının kazanacağı, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün tesis edileceği rüşvetin, torpilin ve iltimasın gideceği; adaletin, dürüstlüğün, liyakatin geleceği; hak edenin hak ettiğini eksiksiz alacağı, israf ve hayat pahalılığının son bulacağı, üretimin esas alınacağı; böyle bir iktidarı kurabilmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı’nı, bir avuç rantiyecinin değil, herkesin Cumhurbaşkanı yapmak için yola çıkan Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu haftalık grup konuşmalarını yapmak üzere kürsüye arz ediyorum.”

AKP iktidarının dış politikadaki tutumunu değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Kalktı konuştu; ‘bu can bu tende olduğu sürecek papazı kimse benden alamaz.’ Dedi mi? Dedi. Papazı verdi mi? Bu nedir, tükürdüğünü yalamak demektir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarını yerle bir etmek demektir. Bizim devletimizin itibarını nasıl, hangi gerekçeyle yerle bir edebilirsiniz" dedi. 

Kılıçdaroğlu, toplantıda iktidar oldukları takdirde hayata geçirecekleri Aile Destekleri Sigortası'nı anlattı. Kılıçdaroğlu’nun Grup Toplantısı’ndaki konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“GÖRKEMLİ ATMOSFERİ İYİ OLAN SALONA İHTİYAÇ VAR: Salonumuz dar. Aslında Niğde için çok daha güzel, görkemli; atmosferi iyi olan bir salona ihtiyaç var. İnşallah o bize nasip olur ve buraya güzel bir salon yaparız.

Bir kenti kent yapan; o ilde, o ilçede yaşayanların ortak alanlarını büyütmektir. Parklar, toplantı salonları bunlardan birisidir. Dolasıyla toplantı salonları sadece siyaset için değil, aynı zamanda düşünürlerin, yazarların, çizerlerin gelip konuştuğu; çiftçilerin, emeklilerin, işçilerin gelip konuştuğu, haklarını talep ettiği mekanlardır; aynı zamanda. Dolasıyla toplantı salonları bizim hayatımızda çok önemlidir. Burada küçük bir salonda çok kalabalık bir ortamdayız. O nedenle olabildiğince kısa ve öz konuşmaya çalışacağım.

KURU FASULYE ÜRETİMİNDE NİĞDE BİRİNCİ SIRADA: Bir; Niğde… Özgür Başkanımız, konuşmasını açarken Niğde’nin tarım açısından ne kadar önemli olduğunu ifade etti. Doğrudur. Bakıldığı zaman kuru fasulye üretiminde Niğde birinci sırada. Patates üretiminde ikinci sırada. Elma üretiminde ikinci sırada. Lahana üretiminde ikinci sırada. Kiraz üretiminde onuncu sırada. Domates üretiminde on üçüncü sırada. Dolasıyla Niğde, tarım açısından son derece değerli ve önemli bir kentimiz.

TEKNOLOJİ ÜSSÜ DEDİLER, O DA OLMADI: Ama bugüne kadar, Niğdelilere; siyaset kurumunun, yani yönetenlerin, yani devleti yönetenlerin, yani iktidarda olanların verdikleri sözleri tutmadığını da biliyoruz. Dediler ki ‘Niğde’ye havaalanı yapacağız.’ Kaç yıldır? 20 yıldır söylüyorlar. Tek bir çivi bile çakılmadı. Dediler ki ‘Lojistik yükleme merkezi yapacağız.’ 20 yıldır söylediler. Yapmadılar. ‘Yüksek hızlı tren buradan geçecek’ dediler; her seçimde vaatte bulundular. Bu da aradan geçti 20 yıl bu da yapılmadı. Enerji ihtisas alanı olacak burası dediler, bu da olmadı. Teknoloji üssü dediler, o da olmadı. 10 bin kişilik stat yapacağız dediler, sayıyı 10 binden 7 bine düşürdüler, stadın da çivisi dahi çakılmadı. Ya siz önce doğru dürüst Niğde’ye yakışan bir konferans salonu yapın. Bin, bin beş yüz kişilik; konferans salonu yapın.

GÜÇLÜ BİR DEMİRYOLU AĞI OLURSA BURADAKİ FABRİKADAN ORAYA ÜRÜNLERİ TAŞIYABİLİRSİNİZ: Bunların tamamını biliyoruz. Allah nasip ederse iktidar olduğumuzda göreceksiniz, Niğde’ye de Kayseri’ye de Nevşehir’e de neler yapılıyor. Anadolu’nun içini boşalttılar, her şeyi büyük metropollere taşıdılar. Buradaki fakir fukara, üniversiteyi bitiren gencecik pırlanta gibi evlatlarımız büyük şehirlerin varoşlarında iş arıyorlar. Acaba iş bulabilir miyiz, diye. Burada fabrika yapılamaz mı? Yapılabilir. Hızlı tren gelemez mi, gelebilir. Burası Mersin’e çok yakın. Güçlü bir demiryolu ağı olursa buradaki fabrikadan oraya ürünleri taşıyabilirsiniz. Dünyanın her tarafına ihracat yapabilirsiniz. Bunların tamamını ama tamamını ve çok daha güzel şeyleri inşallah biz yapacağız.

ÇİFTÇİ ÜRETMEZSE HEPİMİZ AÇ KALIRIZ: Bölge için tarım önemli. Tarım da Türkiye için önemli. Sadece kendi ülkemiz için değil, aynı zamanda Orta Doğu ve bütün komşularımız için de önemli. Türkiye’nin tarımda bir üretim üssü haline gelmesi lazım. Şu anda tarımın stratejik sektör olduğunu henüz kavramış değiller. Bütün dünya tarımın stratejik sektör olduğunu biliyor. Çünkü her birimiz beslenmek zorundayız. O zaman tarım stratejik sektördür. Çiftçi üretmezse hepimiz aç kalırız.

BAY KEMAL NE YAPACAK? Şimdi ne yaptılar? Her şeyi dışarıdan getiriyoruz. Tarımı stratejik sektör olmaktan çıkardıkları için, Türkiye tarımda dışa bağımlı ülkelerden birisi haline geldi. Mercimek, et, hayvan, nohut, yem, saman dışarıdan. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Bunlar çıkaramazlar. Niçin? Bunu açık ve net neden söylüyorum? Çünkü bunlar alın terinden, üretenden yana değiller. Bunlar beşli çeteden yanalar. Kaynakların tamamını beşli çeteye veriyorlar.

Bay Kemal ne yapacak? Beşli çetelerden tamamını alacağım, bu ülkeye, bu millete vereceğim. Göreceksiniz.

YÜCE YARATANIN HUZURUNA BİLE KUL HAKKIYLA KİMSE ÇIKAMAZ: Kul hakkı yiyenlerle asla helalleşmeyeceğiz. Öyle bir şey yok. Yüce yaratanın huzuruna bile kul hakkıyla kimse çıkamaz. Çıkmamalı. O nedenle biz; sevgide, barışta, dostlukta kalbimizi kırdıysak bu çerçevede oturacağız, kucaklaşacağız, helalleşeceğiz. Farklı düşüncelerde bile olsak sevgiyi, saygıyı ihmal etmeyeceğiz. Ama bunların dediği, yaptığı gibi paraları alıp bir avuç rantiyeye teslim etmeyeceğiz. Vermeyeceğiz.

KURUŞU KURUŞUNA SÖYLÜYORUM: Tarım Kredi Kooperatifleri’nde fiyatları düşürdük diyorlar. Kardeşim düşüreceksen Tarım Kredi Kooperatifi’nin bir fabrikası var. Gübre fabrikası var. E fiyatları düşür. Çiftçi ucuz gübre alsın. Ona gelince yok. Niye? Çiftçiye pahalı gübreyi verecekler. Bakın, bu gübre dolasıyla Rekabet Kurumu bir karar aldı. Gazeteci arkadaşlar özellikle dinlesinler. Gübre fabrikaları arasındaki iş birliğini, fiyatları yüksek tutma konusunda bir karar aldı. Bunlara çok ağır cezalar yazdı. 7 trilyon 315 milyar 759 milyon 390 bin 184 TL. Kuruşu kuruşuna söylüyorum. Bunların arasında Tarım Kredi Kooperatifi’ne ait Gübretaş da var. Bu altı gübre fabrikası bir araya gelip, ortak hareket ediyorlar, çiftçiye pahalı gübre satıyorlar. O dönem Gübretaş’ın yöneticileri kimdi? Şimdi neredeler? Gazeteci arkadaşlarım araştırsınlar.

YUSUFELİ’NE DE SELAM GÖNDERELİM: Buradan Artvin’e, Yusufeli’ne de selam gönderelim. Diyelim ki Niğdeli kardeşler, Artvinli, Yusufelili kardeşlere selam gönderdiler diyelim. Yusufeli’nde kent yukarıya taşınacak. Bir afet dolasıyla. Doğru, taşıyalım. Bir şehri nasıl yukarıya taşırsınız? Binalarını, okullarını, yollarını yaparsınız, dersiniz ki vatandaşlara ‘Binaları, yolları yaptık, biz sosyal devletiz, bakın her şeyi yaptık, buyurun buraya taşının.’ Bunlar bitmeden mecbur tutuyorlar taşınacaksınız diye. Şu anda Yusufeli’nde bütün işyerleri kapalı, halk protesto ediyor. Onlara şu çağrıyı yapalım. Kim hak, hukuk ve adalet talebinde bulunuyorsa en başta Niğdelilerin onların yanındadır.

BİR AVUÇ ÜST GELİR GRUBUNA MİLYONLARI, MİLYARLARI AKTIRIYORUZ: Beşli çete derken Cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşiyor. Bunun da çoğu kişi farkında değil. Cumhuriyet tarihinde gerçekleşen ilk şudur, geniş kitlelerden yani milyonlardan gelir bir avuç kişiye transfer ediliyor. Her birimiz yeni doğmuş çocuk dahil, yükselen fiyatlarla yaşadığımız enflasyon ile bir avuç üst gelir grubuna milyonları, milyarları aktırıyoruz. Tek bir örnek vereceğim. Kur korumalı mevduat.

ALLAH AŞKINA SİZ YÜZDE 400 KAR ELDE ETTİNİZ Mİ?: Bakmayın öyle, faizi düşürdük falan… Kimin faizi düştü Allah aşkına. Gidin Niğdeli esnafa sorun, gitsin bir bankadan kredi alsın bakalım faiz düştü mü düşmedi mi? Çiftçiye sorun bakalım gittiğinde faiz düştü mü düşmedi mi? Birilerine faiz düştü diyorlar. Bankaların faizi düştü. Bankalar, Merkez Bankası’ndan para alırken faiz düşüyor, o düşük faizli krediyi alıyorlar, üstüne ek faizler koyup millete satıyorlar. Bankaların karı yüzde 400. Niğdeli Esnafa, işçiye, çiftçiye sormak isterim: Allah aşkına siz yüzde 400 kar elde ettiniz mi? Hangi politikalar? Bunların uyguladığı politikalarla. Bütün bunların tamamını değerlendireceğiz.

DAHA FAZLA NİĞDE’DEN ÖMER FETHİ GÜRER İSTİYORUZ: Sizin çalışkan bir milletvekiliniz var. Ömer Fethi Gürer. Ömer Fethi Gürer’in fotoğrafını lüks otellerde göremezsiniz. Plajlarda, eğlence merkezlerinde göremezsiniz. Ömer Fethi Gürer’in fotoğrafını tarlada, esnafın yanında görürsünüz. Doğru mu? Bize bir tane Ömer Fethi Gürer yetmiyor. Çünkü Ömer Fethi Gürer’i aynı zamanda Türkiye’nin başka illerine de gönderiyoruz. Sizden daha fazla Niğde’den Ömer Fethi Gürer istiyoruz. Sayıyı artırın. Daha fazla milletvekili istiyoruz. Ömer Fethi Gürer gibi çalışan daha fazla milletvekili olması demek, parlamentoda güçlü olmamız demektir. Çiftçinin sesi daha çok çıkacak demektir. Kadınların mağduriyetleri var, onların giderilmesi gerek demektir. Aile Destekleri Sigortası. Bütün kadınlara bir sözüm var. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. İnsanın onurunu koruyacağız. Koruyarak yardım yapacaksınız. Biz oy için yapmayacağız. Bu topraklarda yaşıyorsa, onun ailesinin en azından asgari bir gelirinin olması lazım. Hiçbir yoksul ailenin elektriği, suyu, doğal gazı kesilmeyecek. Tam anlamıyla sosyal devleti inşa edeceğiz.  

BAY KEMAL SİZİN İSTEDİĞİNİZ KANUNUN ÖNGÖRDÜĞÜ YÜZDE 1’İ KOYDU: Çiftçi… Üretiyorsunuz. Ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Bir, Tarım Kanunu’nda öngörülen milli gelirin en az yüzde 1 oranında pay verilir. Onu bütçeye koyacağız. Çağıracağız ziraat odaları birliğini. Yüzde 1’i koyduk mu, o zaman bütün çiftçileri söyleyin Bay Kemal sizin istediğiniz kanunun öngördüğü yüzde 1’i koydu ve yüzde 1 oranında asgari çiftçiye destek verilecek. Bunu yapacağız. Kimsenin endişesi olmasın.

SOSYAL GÜVENLİK PRİMLERİNİ DEVLET ÖDEYECEK: İlk yapacağımız iş, çiftçiye mazotu ÖTV ve KDV’siz vereceğiz. Alacak, tarlasına gidecek. Üretecek. Aile Destekleri Sigortası kapsamında bir şey daha yapacağız. Köylerde genç kalmadı. O nedenle diyoruz ki köylerde, kırsalda; gençlerin ve kadınların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Dolasıyla gençler ve kadınlar tarlada çalışacaklar, sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Yeri ve zamanı gelince emeklilik haklarına kavuşmuş olacaklar.

CEVAP VEREN KİŞİ DE ÜZÜM TÜCCARI: Özgür Özel de dertli. Üzüm fiyatından. Şu ana kadar dolar karşısında en düşük fiyatı verdiler. Soruyorlar, üzüm fiyatı kaç TL olsun diye. Cevap veren kişi de üzüm tüccarı. Üretim ile hiçbir ilgisi yok. Biz üreticiyi, doğrudan üreteni destekleyeceğiz.

TÜRKİYE’NİN HANGİ SORUNUNU ÇÖZDÜLER?: EYT’yi meraklanmayın. O hafızamın bir yerinde zaten duruyor. EYT’lilerin sorunlarını bunlara defalarca söyledim. Bunlar da ‘çözelim de bari Kılıçdaroğlu çözmesin.’ Çalışıyorlar aylardır, bu kadar beceriksiz bir hükümet görmedim. Gerçekten. Neden? Çünkü devlette liyakati bitirdiler. Bitince yani işi ehline teslim edecek adam bulamayınca bunlar da oturuyorlar. EYT’liler miting yapıyorlar, pankartlar açıyorlar. Bunlar da diyor ki EYT sorununu çözeceğiz. Aradan geçti aylar, yıllar. Hala çözeceğiz diyorlar. Bunlar çözemezler. Bunlar Türkiye’nin hangi sorununu çözdüler? Bir sorunu çözdüler ama malı götürme konusunda bunlardan daha mahir kimse yok. Malı götürme deyince bunların üstüne kimse su dökemez. Her şeyi berbat ediyorlar.

CHP’NİN DEVLET YÖNETİMİNDE İKİ KIRMIZI ÇİZGİSİ VARDIR: Biz altı lider bir araya geldik; demokrasiyi, liyakati, sevgiyi; birliği beraberliği yeniden inşa edeceğiz. O kadar ayrımcılık yaptılar ki; şehitler arasında ayrımcılık yapıyorlar. 15 Temmuz şehidi, Kıbrıs şehidi, terör şehidi… İktidar olduğumuzda göreceksiniz. Şehitler arasında, gaziler arasında asla ayrımcılık yapmayacağız. Allah nasip ederse, iktidar olduğumuzda göreceksiniz, şehitler, gaziler arasında asla, hiçbir ayrım yapmayacağız. Şehit bizim şehidimizdir, gazi bizim gazimizdir. Niğdeli kardeşlerime şunu da söyleyeyim. CHP’nin devlet yönetiminde iki kırmızı çizgisi vardır. Vatan ve bayrak. Vatanıyla ve bayrağıyla sorunu olmayan herkesin başımızın üstünde yeri vardır.  

DIŞ POLİTİKADAKİ BİR YANLIŞLIK DERİN İZLER BIRAKIR: Şahsileştirilen bir dış politika sadece bugün değil yarın da bize büyük zararlar verir. Bir dış politika şahsileştirilir ve ben her şeyi yaparım derse bu olmaz. Dış politikanın kendine özgü bir dili vardır. Diploması denir buna. Dış politikada bir başka ülkeye hakaret edilmez. Başka bir ülkeye hakaret ettiğiniz zaman işi toparlayamazsınız. İçerde kavga edebiliriz, ama bir araya gelir barışırız. Ama dış politikada söylediğiniz bir söz ilgili devletin bütün vatandaşlarını kapsadığı için biz nasıl bir başka ülke bizim hakkımızda bir şey söylediği zaman hep beraber itiraz ediyorsak o ülkenin vatandaşları da itiraz ederler. Dış politikadaki bir yanlışlık derin izler bırakır. Büyükelçiler sıradan insanlar değillerdir. Bir soru? Rüşvet alandan büyükelçi olur mu? O adamın devletin sırlarını para ile satmayacağını nereden biliyorsunuz?

BU TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMAK DEMEKTİR: Kalktı konuştu; ‘bu can bu tende olduğu sürecek kimse benden papazı alamaz.’ Dedi mi? Dedi. Papazı verdi mi? Bu nedir, tükürdüğünü yalamak demektir. Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarını yerle bir etmek demektir. Bizim devletimizin itibarını nasıl, hangi gerekçeyle yerle bir edebilirsiniz. ‘Asla Esed ile konuşmayacağım, yan yana gelmeyeceğim.’ Ta 2019’dan bu yana; kendisine mektup yazdım, ‘Suriye ile kavga etme. Bir uluslararası Suriye konferansı Türkiye’de düzenle’ diye. ‘Yanlış yapıyoruz, Arap dünyasının işine karışmayalım, ayrıdır.’

BEN SÖYLÜYORUM GÖRÜŞMÜYOR, PUTİN SÖYLÜYOR, GÖRÜŞÜYOR: Türkiye dış politikada ciddi sorunlar ile karşı karşıya. Putin talimat verdi şimdi Esad ile görüşecek. Ben söylüyorum görüşmüyor, Putin söylüyor, görüşüyor. Buyurun. Niçin?

ORADA SÜLEYMAN ŞAH HUZUR İÇİNDE YATACAKTIR: İlk kez bu iktidar döneminde toprak kaybettik. Süleyman Şah toprağı bize aitti. Türbeyi kaçırdık ya. Ya akıl alacak şey değil. Kaçırdık, getirdik. Bir de bunu büyük bir başarı olarak sunuyorlar. Terör örgütünden kaçıp da Türkiye’ye sığınan bir adama ne denir Allah aşkına ya. Ama Bay Kemal’in sözü var. Bir hafta içinde Süleyman Şah Türbesi’ni eski toprağımıza götüreceğiz. İlk bir hafta. O toprak bizim toprağımızdır. Orada Süleyman Şah huzur içinde yatacaktır. Ve gönderde bizim al bayrağımız dalgalanacaktır.

Geldiler bütün askeri hastaneleri kapattılar. Dünyada hastanesi olmayan tek ordu, Türk ordusu. Terör dolayısıyla yaralanıp, getirilen ama şehit olan askerlerimiz var. Askeri hastaneler olsaydı, belki şehit sayımız bu kadar olmazdı. Onun da sözünü verdim. Bir hafta içinde; askeri hastaneleri, başta GATA olmak üzere tekrar TSK’ya vereceğiz.

BUNLARI YAPMAMIZ İÇİN BİZE KATILIN: Bir ufkumuz ve bir geleceğimiz olacak. Daha güzel bir Türkiye. Büyüyen, gelişen bir Türkiye. Herkesin iş, güç sahibi olduğu bir Türkiye. Hiç kimsenin inancından, kimliğinden, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmediği bir Türkiye. Hata varsa helalleşen bir Türkiye. Bütün bunları beraber yapacağız. Bunları yapmamız için bize katılın. Herkesin katılması lazım. Türkiye’yi yeniden inşa etmek zorundayız. Bilgiyle, birikimle, feraset ile inşa etmek zorundayız. Türkiye’de yoksulluk olmamalı. Devleti yöneten şu erdeme sahip olmalı; Türkiye coğrafyasında bir çocuk yatağa aç giriyorsa devleti yönetenin o gece uyumaması lazım. Ta ki o çocuğun karnı doyana kadar. Kara kışta insanların doğal gazı kesiliyorsa ve o insanlar o gece soğuktaysa devleti yönetenlerin o gece yatağında uyumaması lazım. Devleti yönetmek, 85 milyon kişinin sorumluluğunu almak demektir.

YA KİM ÖLDÜRDÜ BUNLARI, YAKALAYIN YA: Niğdelilerin ve 85 milyonun huzurunda söz veriyorum; saraydan talimat alan hâkimin, savcının adalet sistemi içinde yeri olmayacaktır. Bize sarayın değil; Cumhuriyet Savcısı, Cumhuriyet'in savcısı lazım. Bize hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar veren hâkim lazım. Yandaş hâkim değil. Fakirin, fukaranın hakkını koruyan hâkim lazım. Eşi, çocukları öldürülen, hatta hastanenin içinde kafasına tüp gazı vurularak öldürülen Şenyaşar Ailesi'nden bir kadın ya, adalet istiyorum diyor ya. 'İki oğlum öldü, kocam öldürüldü, bir oğlum hapiste.' Ya kim öldürdü bunları ya yakalayın. Kimse yakalamıyor. Yakalayamıyor. Bu adaletsizliğe karşı biz sesimizi kesecek miyiz? Niçin? Sevgili peygamberimiz diyor, 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.' Susmayacağız. Adaleti sağlayacağız."