Şu an için büyük bir kavga yok ama soğukluk var.” Farklı görüşler çıkmasına rağmen tabloyu en özetleyen cümle bu oldu. Yanıt aradığım soru şuydu: Devlette AKP ve MHP kadroları arasında bir kavga var mı? Yerel seçimlere kadar halı altına süpürülmek istenen ama Kulp’taki kaymakam-imam gerginliğiyle tekrar gündeme gelen bir soruydu bu. Yanıt bulmak için Emniyet, yargı ve parti kulislerinde gezdim.
Emniyet teşkilatından başlayalım. Zira milliyetçilerin en gözde makamıydı orası.
Emniyet’i Süleyman Soylu’dan önce ve Süleyman Soylu’dan sonra diye ikiye ayırmak hatalı olmaz. Unutmayalım ki yedi yıl İçişleri Bakanlığı’nda görev yaptı Soylu. Ve bu süreçte MHP kökenliler Emniyet içinde çok ciddi bir kadrolaşmaya ulaştı.
Peki şu an durum ne? Öyle ya, içişleri bakanı değişti.
Deniyor ki şimdi Emniyet içinde güç dengesi oluşturulmaya çalışılıyor.
Tam da bu süreçte...
Soylu ekibindeki önemli isimler koltuklarını kaybetmelerini, Devlet Bahçeli’ye “MHP tasfiye ediliyor” diye lanse etmek istiyor. Böylece meselenin kendilerinden ziyade “parti tasfiyesi” olarak algılanmasını arzuluyorlar. Emniyet’in kalbini bilen isimler ise “Bunun bir örtü olduğunu” ileri sürüyor. Ve örnek veriyorlar, “Zafer Aktaş halen İstanbul Emniyet müdürü ve MHP’ye uzak bir isim değil.”
İçişleri Bakanlığı’nın kurmay kadrosunun bu süreçte hassas olması konusunda Saray’dan uyarıda bulunulduğu da iddia ediliyor. Bakanlığa “Sanki iktidar değişmiş gibi sert tasfiyeler yapmayın, problemli insanlarla yolları ayırın, yumuşak bir geçiş olsun” deniyor.
Bundandır ki MHP’li birçok isim şimdilik tasfiye edilmiyor.
‘Sahipsiz kaldık’ sitemi
Yargı kanadında ise işler daha da karışık.
Yargı kaynaklarından duyduğum en çarpıcı söz şu oldu: “MHP’liler sahipsiz kaldıklarını düşünüyor.”
Bu süreci de Hamit Kocabey’den önce ve Hamit Kocabey’den sonra diye ayırmak mümkün.
Zira, MHP’nin HSK’den “istifa ettirilen” üyesi zamanında, ülkücü kökenli yargı mensupları direkt Kocabey’in kapısını çalıyordu. Ancak Kocabey tasfiye olunca artık MHP Genel Merkezi’nin kapısını çalıyorlar.
Tam da burada iki isim karşımıza çıkıyor: MHP’nin tarihçi kökenli bir genel başkan yardımcısıyla, asıl mesleği avukatlık olan bir MHP milletvekili...
Deniyor ki MHP’li savcılar ve hâkimler şimdi MHP’nin kapısına gidiyor. Önce o avukat milletvekiline istedikleri talebi iletiyorlar, orada oluşan talepler de ilgili genel başkan yardımcısı tarafından listeye dönüştürülüyor. En sonunda da bir adalet bakan yardımcısı tarafından gereği yapılıyor. Artık ne kadarı gerçekleşirse...
Bilenler bilir; HSK’de her yargı mensubunun gizli bir “özlük dosyası” olur. O dosyada savcıların ve hâkimlerin mesleki karnelerinden özel hayatlarına kadar birçok bilgi yer alır. Atamalar da işte o dosyaya göre karar verilir.
Kocabey’in talepler MHP üzerinden gelse de temayül gereği o özlük dosyasına baktığı ve bundan dolayı MHP kurmay kadrosuyla sorun yaşadığı iddia ediliyor. Kocabey tasfiye olunca ise şimdi direkt o listelerin esas alındığı söyleniyor.
Bu yolla da liyakat sahibi olmayan, hatta özel hayatlarında etik kurallara uymayan isimlerin önemli koltuklara getirildiği konuşuluyor. Kıdemli ülkücü olan savcı ve hâkimlerin de bundan rahatsız olduğu, “Neden partideki bir avukatla muhatap oluyoruz” dediği öne sürülüyor.
Tüm bunlar olurken Kocabey’den sonra ilçelerde başsavcılık yapan ülkücü kökenli isimlerin hepsinin tasfiye edildiği, üç il başsavcısının sadece MHP’ye yakın olduğu belirtiliyor.
“Sahipsiz kaldık” sitemi de bu gelişmelerden geliyor.
Bununla birlikte...
MHP ile AKP’nin yargıdaki kavgası asıl Yargıtay ve Danıştay’da yaşanıyor. Yüksek yargıda iki ayrı ekip için “Beraber hareket etmiyorlar ve çekişme halindeler” deniyor.
İYİ Parti kurmayına ‘Emrinizdeyim’ telefonu
Yazmasam olmaz; AKP’nin ve daha doğrusu İstanbul Grubu’nun halen yargıda çok etkin olduğu vurgulanıyor. Yargıda onlar dışında Milli Gençlik Vakfı (MGV), İlim Yaymacılar ve TÜGVA referanslılar etkin. Çarpıcıdır ki Menzilcilerin ise kendilerini “MHP referanslı” gösterdiği ileri sürülüyor.
Yaptığım görüşmelerde konu konuyu açtı. Duyduğum şu ilginç anekdotla bitireyim.
Bir yargı mensubu var. Zamanında İzmir’de basşavcıvekiliydi, şimdi de İstanbul’da bir ilçenin başsavcısı oldu.
İlginçtir; kendisini “sosyal demokrat” diye tanıtır ama ülkücülerle de arası çok iyidir. Zamanında İzmir başsavcısının “Ya o ya ben” diyerek onu şikâyet etmişliği, sonraki başsavcıya karşı da “kapıyı çarpıp gitmişliği” var o başsavcıvekilinin.
Ama nasıl oluyorsa yükseliyor da yükseliyor.
Burada da Artvin üzerinden bir hemşericilik desteği konuşuluyor. Öyle ki devletin en üstündeki bir yöneticinin HSK’deki kararname görüşmesi sırasında bizzat kurulu aradığı ve o savcıya sahip çıktığı konuşuluyor.
Duydum ki şimdi İstanbul’da bir ilçenin başsavcısı yapılan o isim, geçen seneki seçimler öncesinde de iktidarın değişeceğini düşünerek harekete geçmiş. Öyle ki açıkta kalmamak için İYİ Parti’den içişleri bakanı olacağı konuşulan bir ünlü siyasetçiyi arayıp “yeni dönemde emrinizdeyim” bile dediği iddia ediliyor.
Özet olarak...
MHP’lilerin şu an Emniyet dışında, Tarım Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda daha etkin olduğu şüphe götürmüyor. Kurumsal yani Erdoğan ile Bahçeli arasında sert bir kavga yok ama alt kadrolarda çekişme olduğu söylenebilir.
Seçimlerden sonra, Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’na İYİ Parti’yi de katmak istemesi sürpriz olmaz. Lakin burada mesele şu: MHP de kalacak mı ittifakta?