Bölüm : 1
Ülkemizi duygusuzluklar kuşattı be Mehmet
Oğlumuzu, kızımızı bu iktidar mensupları iş sahibi yaptılar diye
ALLAH’ı, Peygamberi, Kur’an’ı kalplerinden çıkaranların peşlerinden gidiyorlar
İnsanlarımız!
Türklük gurur ve şuurunu
İslâm ahlâk ve faziletini bir kenara atarak
Peşlerine takıldılar vatandaşlarımız Amerikancı zihniyetlerin...
Allah dediklerine inanma, namaz kıldıklarına aldanma onların
Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da, Libya’da, Suriye’de
Müslüman katliamına destek olanların...
Baş sorumlusu onlar,
Afganistan’da
Amerikan çıkarları uğruna canlarını veren kurbanların
Susma, konuş, gerçekleri gör, senin için kurulan tuzakları farket
Propagandaları, süslü sözleri etkisizleştir
Maskelerini düşür paraya, çıkara, makama tapanların!
Ülkemizi duygusuzluklar kuşattı be Mehmet
Atatürk’ü, ülke menfaatlerini umursamıyorlar
Vatan için cephelerde savaşan
Kahraman Mehmet Amca’nın torunları
İnsanlıktan çıkış, ruhsuzlaşma gösterileri sardı
Ülkemizin her yanını
Nedense
Sizleri hiç rahatsız etmiyor
Uğrunda can verilen topraklarda
kurulan üstler ve Füze kalkanları
Ne zaman uyanacaksınız
Rüştü Ağabey, Mediha kardeş, Nuriye Teyze
Şehit Ahmet Ağabey’in çocukları?
M. isimli sakallı, bugünkü AKP’lilerin o zamanki görüntüsünde olan Konya’lı bir vatandaşımız 10. Paris’te başlayan ticarî macerasını Amcaoğlu'yla Lyon’da sürdürmeye karar verdi. Düşündüler, taşındılar; «bir enayi bulup, kendimize parasıyla hizmet ettirelim, sonra bir senaryo ile bir tekme vurup onu sepetleyelim...» dediler. Bu proje her ikisinin de aklına yattı ve kahkaha atarak bir etli butlu enayi aramaya koyuldular...
Nihayet, dillerinden eksik etmedikleri İslâm’ı bütün kurallarıyla anlatarak ona ne denli Müslüman olduklarını, kardeşçe üçlü bir birlik oluşturarak büyük bir lokanta açmak istediklerini anlattılar... Yozgat’lı saf vatandaşımız bunların kendisiyle yapmak istedikleri yağlı bağlı ticaret birliğine «evet» dedi... Acilen Türkiye’ye giderek, karısının altın takılarının hepsini paraya çevirdi, kıyıda köşede bulunan bütün paralarını topladı ve onlara teslim etti...
Haftalar geçtikçe işleri lokum gibi olmuştu... Müşterilerin çokluğu Mehmet ve Amcaoğlu'nun iştahlarını iyice kabarttı... Çok geçmeden senaryolarını uygulamaya karar verdiler.
Bir sabah erkenden Yozgat’lı saf vatandaşımızın lokantaya geldiği sırada ikisi çok şiddetli bir şekilde kavgaya tutuştular. Her ikisinin de ağzı burnu kan içerisinde kaldı...
Yozgat’lı saf vatandaşımız önce onlara kavgalarını sona erdirmek için müdahale etti ve sonra «derdiniz ne?» diye sordu.
M. : «Bak kardeşim, ben amcamın oğluna sen ortaklıktan çık, üç kişi çok, böyle olursa iflas ederiz, dedim o da sen çık derken birbirimize düştük...» dedi.
Yozgat’lı saf vatandaşımız : Bunun kolayı var, mademki bir kişinin çıkarılmasına bağlı bu endişeniz... verin benim paralarımı, ben çıkayım olsun bitsin bu iş... Böylece sizin kavganızı da sonlandırmış olurum.» dedi.
Her ikisi birden sevindiler. Adeta uçacak gibi oldular… Yozgat’lı saf vatandaşımıza sarılarak hemen parasını verdiler. Böylece sert görünen yumuşak yöntemlerle onu uzaklaştırmış oldular.
Yozgat’lı saf vatandaşımız on dakika sonra orada unuttuğu çeketini almak için geri geldiği zaman onların kendi aleyhinde konuşmalarına şahit oldu... Ve olup bitenlerin hepsinin bir senaryo olduğunu ve kendisine tuzak kurulduğunu anladı.
Oradan hiçbir şey duymamış gibi, fakat gerçekleri öğrenerek ayrıldı...
M. ve Amcaoğlu bir müddet sonra lokantalarını yağlı bir şekilde birilerine devrettikten sonra aynı işi yapmak üzere yüklü bir parayla Marsilya’ya gittiler.
Yandaşlar ve AKP’li yöneticiler arasında sergilenen kavgalar, gizlenmeyen, « kendi söylemleriyle onaylanan itiraflarla», tescillendi ve belgelendi. Yani, olan bu iki topluluğun dışında kalanlara yani din kisvesi altında aldatılanlara oldu. Oynanan bir oyunun, bir senaryonun yansımasına bunların dışında, hepimiz şahit olduk. Artık Müslümanlık kisvesi altında üçüncü kesimi dışlayarak, devleti, devletin imkânlarını paylaşmaktan söz edenlerin kalplerinde Peygamber Sevdası’nın, ALLAH’a bağlılığın, adalet hissinin, insanî yaklaşımların, kardeşliğin dünyevî ve siyasî hırslarla nasıl rafa kaldırıldığını da görmüş olduk! Hırs kulelerini kendilerine dayanak seçenler, icraatlarıyla adeta kötülük saçıyorlar... İçerisinde yaşadıkları ülke insanlarını, Müslüman’ım diyen konu komşu bütün insanlara ayırım yapmadan kucaklamaları gerekirken düşmanlığın kapılarını açanlar şerre hizmet ediyorlar.
Peygamber ocağı diye gönüllerde yer alan kendi ordusunun kahraman mensuplarının yıpratılmalarına, iftira, tertip ve sahte evraklarla yargılanmalarına sebep ya da destek olanlar dindar olamazlar. Çıkarlarla beslenen, düşmanlıkları körükleyen, kardeşliği reddeden, ihlassız zihniyetler bu halleriyle dini temsil edemezler. Kul haklarını, insan onurunu, ülke menfaatlerini, millî hassasiyetleri ayaklar altına alan kişiler bu hâllere kimler için düştüklerini de irdelemelidirler. Gırtlaktan aşağı inmeyen İslâm bu kimlikleriyle asla kalplerine etki edemez... Din, kendileri hakkında yazılar yazan ülkelerinin mensupları hakkında kendilerini savunmak için mahkeme mahkeme koşuşturan insanlarla temsil edilemez. ALLAH’a (C.C.) sığınan ancak yardımı O’ndan bekler, Amerika’dan, kirli siyasetten, hırslarla oluşturulan dünyevî unsurlardan ellerini çeker.
Müslüman kavga eden, huzursuzluk çıkaran, sevilmeyen, sevimsiz, şaibeli siyasetin içerisine giren, dinî yaşayışa ters, İslâm düşmanı kişilerle el ele, kol kola, omuz omuza birliktelik ilân eden bir kimlik sergileyemez.
Yıllar önce bir Amerikan filminde maymunları birbirlerine düşürerek, imha ettirme noktasına getirenlerin bu projelerini insanlar üzerinde uyguladıklarını görmüştük. Dilediklerine dilediklerini imha ettirme yolunda kurgular kuran emperyalizmin son Türk Dünyasının kalesi olan Türkiye’de oynanan oyunları küçük ve küçümsenecek biçimde değil... Aksine ülkemizde sinsice, taraftarlar ve maşalar bularak değerleri, mîllî unsurları, kalpleri, ruhları, inancı yutarak, eriterek, yozlaştırarak, etkisizleştirerek süratle tahribatlarının boyutlarını genişletiyorlar.
Bugün Müslüman’ı Müslümana kırdırtma yolunda öne sürdükleri maşalar, ruhsuz kişiler, emperyalistlerin verdikleri görevleri eksiz yerine getirmek için akla gelmeyecek günahların içerisinde kayboluyorlar. Alevî düşmanlığını, mezhep kavgalarını, bölünmeleri, kavgaları artıracak bir yapılanma adeta toplumumuzun ve Müslümanların can damarlarını dinamitliyor. Bu vahşeti Müslümanlık kisvesi altında yapmaları ise başka bir vahşet. Bu oyunların içerisinde rol alan, kendi yarınlarını karartacak cehennem koşucularına acıyoruz.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross, NTV ana haber bülteninde Can Dündar’ın sorularını cevaplandırdı ve Tayyip Erdoğan’ın, kendisine verdiği bilgileri ifşa etti : «...Demek ki AKP’nin seçim sonrası programını,değiştirilemeyecek maddeleri değiştirerek, Anayasa’dan Türklüğe vurgu yapan maddeleri kaldırmaktır. Esasen Erdoğan, Türklük kavramını milletin adı olmaktan etnik bir grup seviyesine indirgeyerek en büyük psikolojik operasyonu bizzat yapmış durumdadır. Bu projeden dolayı bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor” derken, Haçlıların “Türksüz bir Anadolu” isteklerini seslendirmiş oluyordu.
Andreas Gross’un Ergenekon adı altında Türkiye’de sürdürülen soruşturmaların daha da derinleştirilmesi gerektiğini söylemesi, bu soruşturmaların dayanaklarını da ortaya çıkarmaktadır. Böylece sesini çıkaran Türkleri, “terörist” veya “darbeci” olarak suçlayacaklar ki «Türksüz Anadolu projesi’ni» uygulayabilsinler!» (Yeniçağ Gazetesi,17 Nisan 2011)
İşte bunları gerçekleştirmek için Türk Milletinin kendi ordusuna bakışını kasıtlı propagandalarla, yalan haberlerle etkilemek ve vatanseverleri, kahramanları birer birer veya toplu bir şekilde terörist gibi göstermeleri gerekiyordu. Ergenekon tarihi ismi de bu arada olumsuz kavramlar içerisine sokularak düşünceler alt –üst edilmiş oluyordu. Türk kavramını zihinlerden kaldırmak için bu iftira ve tertip davaları başlatıldı. Peygamberimizin (S.A.) «Vatan sevgisi imamdandır» sözünü inkâr eden ya da tanımayan ruhlar emperyalist desteklerle bir yozlaştırma koşusuna girişmişlerdi.
Daha önce AKP’nin grup başkan vekili Ayşenur Bahçekapılı’nın defalarca, «Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız.» sözlerine dayanan bu emperyalist dayatmalara muhalefet partilerinin tepki göstermeleri ve yeni anayasa senaryolarına iştirak etmemeleri gerekirdi!
AKP yöneticileri yeni anayasa girişimleriyle “mevcut Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga” yolundadırlar. AKP yöneticileri de ve bu değişikliğe destek olan muhalefet partileri milletvekilleri de bu girişimleriyle ağır anayasal suç işlemektedirler.
Ankara, 18.03.2012