Gelecekten çok kendini düşünerek oy verenler arttı. Proje, düşünce, yetenek bilgi önemli olsa da birey elde ettiğine bakar oldu. Kendine, çocuğuna iş istemek gibi klasik talep yolları giderek”ne vereceksin?” “ soruları ile yer değiştirdi ve genelde verenlerin kazandığı bir dönem başladı. Siyasiler içinde kolay yol vermek oldu. Düşünceyi anlatma, bireyi ikna etme, adaylığının gerekçelerini tanımlama çok önemli değil. Her hangi bir adayın projeleri inceleyen sayısı % 10’u geçmez. Ama nerede rastlarsa orada talebini aktaranların sayısı % 40 lara ulaştı. Büyük şehirlerde eğitim düzeyi yüksek olan yerlerde oy yapısı ile gelir düzeyi düşük bölgelerde oy yapısı birbirinden oldukça ayrı sonuçlar veriyor. Okuyan, araştıran ve oyunu bilinçli kullanan seçmen tercihleri ile rant olgusunu önemseyenlerin oy tercihleri dahi kolayca gözlemlenebiliyor. Rant kimisi için bir paket kahve, kimisi için trilyonluk getiri. Ne yazık ki iki nokta bir yerde buluşuyor Oy verirken bu durum net görülüyor. Beş yıl önce Bor’da aday olduğum dönemlerde öylesi talepler gelmişti ki yıllardır siyaset içinde olan biri olarak yadırgamıştım. Mahalle ve sokak gezileri yaparken bir kadın yanıma geldi. Kim olduğumu da bilmiyor.
Dedi ki “Başkan bizim kömür ne zaman gelecek?” “Beni tanıyormusun?” dedim. “Başkan değilmisin?” Dedi. Başkan olmadığımı aday olduğumu belirtikten sonra “Nereli” olduğunu sordum. Yıllarca sorunlarını yazdığım bir yerleşmemizdendi. Dedim ki. “Bak senin deden, atan yoksuldu ama köye vardığımızda önce köy odasına misafir ederler. Açmısın derler Bulgur yemeğimi yersin, ayran mı içersin diye sorarlardı. Gelen misafirin eline bakmazlar elde olanı sunarlardı. Ne getirdin? Demezler, “hoş geldin” diye muhabbete girerlerdi. Sen onların torunları olarak önce bir mahallemize “hoş geldin” de, sonra kim olduğumu öğren yine ardından talebini ilet, ama gelecek beş yılının her gün mutlumu olmak istersin? Yoksa bir ton kömür ile bir kere sorunun çözülsün mü istersin?” Dedim. “Ama herkes veriyor, bizde seni onlardan sandık” dedi. Kısa sohbet sonrası oradan ayrıldım. Genelde her parti adayından bir şeyler elde etmek için uğraşan ya da yemek varsa o yemekten yararlanmak isteyenler her dönemde vardı ama bu kadar işin boyutu büyük değildi. Hatta seçim bürosuna hasta bezi istemeye gelen dahi oldu. Hastası olmadığını öğrenmiştim belki onu elde ederim diye onu dahi talep ediyordu. Bu anlattıklarım dar gelirli kesimde olanlardı ama varlıklı kesimde işin boyutu çok daha büyüktü. Kimisi kredi, kimisi kat artışı, kimisi farklı bir rant peşinde idi. Kim ne kadar fazlasını verir ise onun tarafa geçenler oluyordu ve azımsanmayacak kadarda insan bu ilişkiler içinde idi. Ne belediye, ne milletvekilliği döneminde bireysel isteklere bakmadım her zaman söylediğim gibi ülke genelinin sorunlar dan arınması ve kentin kurtuluşunun bireyin kurtuluşun dan çok önemli olduğuna inandım. Siyasette de çıkara dayalı değil akıl, bilim ve top yekûn kalkınmayı sağlayacak yollarla sonucun çözüm bulacağını düşünüyorum.
Birde seçim yasası, YSK kurulu seçim öncesi hediye verilmesini kesinlikle yasaklıyor da uygulamada bu yasağın varlığı yok. O nedenle ülkemizde seçim sağlıklı bir sonuca ermesi için seçim yasaklarının uygulanması da şart. Seçim sisteminin yenilenmesi ve etkilenmenin proje ile üretkenlik dışında sona erdirileceği bir yapının oluşması da gerekli. Her aday yerel TV’lerde çıkıp ortak projelerini anlatacağı bir dönemin doğması da gerekli. TV basın ve radyo dışı afiş, sesli yayın vs. gibi gürültü ve çevre kirliliği neden olan yollardanda vazgeçilmeli. Daha çok kişi siyasete girmeli ve her yurttaş oy verdiği partiye yılda bir kez uğramalı. Siyaset dar ellerden genelin ilgi alanına çekilmeli yoksa gidiş don lastiği dahi talep edilecek noktaya doğrudur lastik koptuğunda iş ortaya dökülürde ne ar, kalır ne hayâ.