Eleştiri ve Algı

Abone Ol
Çoğu kimse eleştiri kavramına farklı anlam yükler. Öylesine ki bazıları eleştiriye kapalıdır, bazısı tahammül bile edemez eleştiriye.

 

Bazıları dinler ama yine bildiğini okur. Bazısı ise kulak kabartır, anlar, uyar.

Kimi için faydalı sonuçlar doğurur, kimi için ise olumsuz. Tabi eleştirinin hangi amaçla yapıldığı önemlidir.

 

Yine eleştirinin şekli de önemlidir. Sert eleştiri, yumuşak eleştiri, kırıcı eleştiri, sarsıcı eleştiri, sinirleri altüst edici eleştiri gibi birçok eleştiri şekli de vardır.

 

Eleştiri ile ortaya çıkan duruma karşı tavır gösterirken, eleştiriyi yapanın kişilik özelliği üslubu kadar eleştiriye muhatap kişinin ruh hali de rol oynar!

 

Ülkeyi yönetenlerin eleştiriden hiçbir korkuları ve çekinceleri olmaması gerekir. Tam tersine, yapıcı eleştirilerin kendilerine yol gösterici olduğuna, politikalarına ışık tuttuğuna inanmaları gerekir.

 

Eleştirinin yapıcı olanı; fayda sağlayan, yol gösteren ve ışık tutandır. Eleştirinin özellikle yıkmak yerine yapmayı, bozmak yerinedüzeltmeyi esas aldığı takdirde bir kıymet taşıdığı unutulmamalıdır.

 

Eğer eleştiri adı altında aşağılanmayı, tahkiri, çarpıtmayı, aka kara demeyi ön plana çıkartırsak bunun hiçbir kimseye faydası olmaz. Aksine büyük zararı olur.

 

Oysa bakın; Hepimiz, ülkenin haliyle ve gidişatıyla ilgili çok derin kaygıları paylaşıyoruz. Vatandaşımız her an yaşanan olaylarla Türkiye'nin içine girdiği tabloyu değerlendirerek, görerek, ülkemizin nereye gitmekte olduğunu, yarın Türkiye'nin ne gibi sorunlarla karşı karşıya kalacağını, bu gidişatın sonunun ne olacağını göremez, değerlendiremez durumdadır. Bunun üzüntüsü, kaygısı bütün vatandaşlarımıza egemen olmuş durumda!

 

Türkiye, geleceğini görme ihtiyacı içindedir, yarınına güvenme ihtiyacı içindedir, yarınına umutla bakma hakkını kullanmak istemektedir. Tabii içinde bulunduğumuz durumda, ülke yarını belirsiz, her an her şeyin olabileceği, kimin başına neyin geleceğinin belli olmadığı bir karamsarlık, umutsuzluk ve belirsizlik ortamında bulunmaktadır.

 

Şimdi böyle bir manzara karşısında gözler akil adamlarda. Peki ama nerde bunlar? Varlar mı? Yoksa bir kenarda önemsenmeyi bekliyorlar. Herkesin kendini bulunmaz, özel olarak algıladığı ortamda akil adamlar etkin olabilir mi ki!

 

Türkiye'ye yönelik iddiası olanların düşüncesinin ne olduğunun ortaya konulması çok büyük bir önem taşımaktadır.

 

Türkiye'nin bir süredir giderek yoğunlaşan kriz, karmaşa ve kaos ortamının dışında da uzun bir süreden beri yaşadığı olaylar, her alanda, ekonomide, sosyal yaşamda, hukukta, siyasette, bir olumsuz gidişatın vatandaşları etkisini altına aldığını ortaya koymuştur.

 

İzlenen politikalar, Türkiye'yi de çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır.

 

Bir kesime göre yürütme yargı'ya müdahale ediyor diğer kesime göre yargı yürütmeye! Hangisi doğru?'

 

Oysa; sağduyunun, aklıselimin, yapıcı ve birleştirici üslubun her zamankinden çok daha fazla anlam ifade ettiği zor bir süreçten geçiliyor. Özellikle zor ve hassas dönemlerden geçerken söylenen sözler daha farklı bir anlam taşıyor.

 

Demokrasi ve hukuk alanında büyük bir mücadele verildi. Dengelerin değişmeye başladığı bir dönemde kimin nerede durduğu, kimin moral verdiği, kimin de moral bozduğu ayrı bir önem taşıyor. Türkiye'nin her sorunu belli kesimler tarafından maalesef büyük bir gürültüyle ve keskin cepheleşmelerle tartışılıyor.

 

Ortaya çıkan her sorunda; iktidar da, muhalefet de, söz söyleyenler de çok keskin, adeta köşeli bir duruş sergiliyor, uzlaşmaz bir tavır takınıyor. En basit sorunu bile bir gerilim zeminine dönüştürmek istediklerini görüyoruz.

 

Böyle bir atmosferde herkesi sağduyuya ve aklıselime davet ediyoruz.

 

GüNüN SöZü: Bilen, düşünen, sorgulayan, sakin olan, ani hareketlerden kaçan, hata yapmaz.