Suriye’deki kanlı emperyalist boğazlaşmanın -hız kesip yavaşlamak bir yana- daha sert biçimler kazanarak tırmanması bu gelişmelerden sonra sürpriz olmayacaktır. Emperyalist güçlerin giderek daha dolaysız biçimlerde boy gösterdikleri Suriye krizi bugünlerde yeni bir düzleme sıçradı. Dört yıldır inatla izlediği yayılmacı Suriye politikaları çoktan iflas etmiş olan AK parti kurmayı, Rusya’ya ait bir savaş uçağını “hava sahasını ihlal” gerekçesiyle düşürmekle boyundan büyük yeni bir maceraya kalkıştı.
Uçağın nerede ve nasıl düşürüldüğü bile hala tartışmalıyken genel akım medyanın “emekli askeri danışmanları” bir bir anında canlı yayınlara çıkıp bir takım haritalar ve uçuş rotaları üzerinden saniyelerle sınırlı bir ihlali allandıra ballandıra izahatlarla sunum yapmaları, dışişleri, başbakanlık bypass edilerek cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği üzerinden “angajman kuralları” denilerek en üst makamdan açıklamalar yapılması bodoslama dalışın iradi olduğunun göstergeleridir.
Tüm dünyanın bildiği ve fakat ülkemiz iç kamuoyundan gizlendiği sanılan Bayırbucak bölgesindeki MİT’in kontrolündeki cihatçı çetelerin İŞİD den geri kalır bir yanı yoktur. AK Parti-Asker ittifakının bugün bodoslama Suriye savaşına dalarak akılları sıra Batılı emperyalistleri de kendi beklentileri yönünde tutum almak mecburiyetinde bırakacak bir emrivaki yaratmayı amaçladığı açıktır. Ne var ki, kaldırdıkları taşı ayaklarına düşürme olasılığı dört senedir olduğu gibi bu sefer de yüksektir.
Rus yönetsel aygıtı, uçağın düşürülmesini izleyen ilk saatlerde nispeten alçak bir profil sergiledi. Fakat akşama doğru tepkisinin dozu arttı. “Cihatçı çetelerin suç ortakları tarafından arkadan bıçaklandık,” diyen Putin, Türkiye’nin NATO’nun kanatları altına sığınma telaşıyla da dalga geçerek bu saldırının yanıtsız kalmayacağının ve sonuçların ağır olacağının özellikle altını çizdi. Rusya Dışişleri Bakanı’nın Türkiye gezisi iptal etti. Rus turizm acentaları Türkiye turlarını askıya aldı. Rus jetleri Bayırbucak bölgesine giden tır avlamaya başladı.
Putin de cisimleşen Rus yönetsel aygıtının Türkiye’ye doğrudan askeri bir yanıt vermek için de uygun fırsat kollayacağı çok açık. Yalnız Rusya şu aşamada kendisini fiilen NATO’yla karşı karşıya getirecek bu tür adımlardan önce intikamını başka yollardan almayı deneyecektir. Bunların başında da muhtemelen MİT kontrolündeki bütün cihatçı çetelere yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırmak gelecektir.
Rusya, ikinci olarak herhalde IŞİD’in petrol ticaretini darbelemeye yönelecektir ki, bu aslında doğrudan doğruya İŞİD le al gülüm ver gülüm petrol ticareti yapan Ülkemiz bir takım işadamlarının kazancını vuracaktır. Putin zaten Antalya’daki son G20 Zirvesi’nde yaptığı konuşmada da IŞİD’i destekleyip finanse etmekle kalmayan, onunla işbirliği halinde petrol ticareti yapan G20 üyelerinin varlığından söz ederken işaret ettiği adreslerden birinin de Türkiye olduğu bütün dünya tarafından anlaşılmıştır.
Suriye sahasında vereceği dolaylı yanıtlar dışında Rusya’nın elinde Türkiye’den intikam almak için kullanacağı daha bir sürü enstrüman olduğu biliniyor. Türkiye’yle yapılan kimi ticari ilişkileri ve Rusya’dan turist akınını engellemekten tutalım Türkiye’nin IŞİD, El Nusra ve diğer cihatçı çetelerle olan ilişkilerinin belgeleriyle ortalığa dökülmesine kadar geniş bir hareket alanına sahiptir.
Buna karşın ülkemizin eli çok zayıftır. Kullanabileceği karşı kozların birçoğu Rusya’nın canını yakmaktan çok dönüp kendisini de vuracak bir özelliğe sahiptir. Örneğin kanatlarının altına saklanmaya çalıştığı ABD ve NATO’nun himayesini sağlamış göründüğü durumda bile bunun faturası Suriye’de daha fazla batağa saplanmayı da beraberinde getirecek yeni belaların kapısını açacaktır.
50 yıldan beri bir Rus uçağının NATO üyesi bir ülke tarafından ilk kez düşürülmüş olması bile Suriye’deki emperyalist it dalaşının geldiği düzeyi göstermektedir. Viyana ve G20 toplantılarında Suriye üzerinde hem fikir olduklarını ilan eden ABD ve Rusya rağmen oldubitti siyasetiyle ülkemiz ve bölge halklarını savaş sarmalına sürüklemek İttihatçıların palas pandıras 1. paylaşım savaşına girme cüreti ve aymazlığını andırıyor.