Seçimlerden önce Diyarbakır’da bulunduğum günlerde, Demokratik Toplum Kongresi’nin ara dönem toplantısında “demokratik özerkliği fiilen geliştirme ve özerk yönetim ilanını hızlandırma kararı” alınmıştı.
Doğru Haber gazetesinde Abdülkadir Turhan adlı köşe yazarı “Saldırgan (Bozkurt) milliyetçilik tasfiye ediliyor. Türkiye’nin yeni dönemi realist milliyetçiliğin hâkim olacağı dönemdir. Partiler arasında devletin yeni dünya düzenine uyum sağlama politikaları açısından sadece nüanslar olacak. Ana çerçevede herkes iç ve dış açılımları sahiplenecek” diye yazmıştı!
***
İşte bugünlerde BDP, tutuklu milletvekillerini ve seçimden hemen önce mahkûm edilen Hatip Dicle’yi bahane ederek özerklik ilan etmeye hazırlanıyor. Zaten Diyarbakır’da alternatif Meclis oluşturma çabaları da bu amaca dönüktür.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de Tunceli’de yaptığı konuşmada, “Özerk Doğu Karadeniz olacak, Özerk Orta Karadeniz olacak, aynı zamanda Demokratik Türkiye; Özerk Kürdistan olacak. TBMM devam edecek ama bununla birlikte her bölgede bölgesel parlamento olacaktır. Bu bölgesel parlamentolardan bir tanesi de Kürdistan Bölgesel Parlamentosu olacaktır. Belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağımızla sarı kırmızı yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur” demişti.
Baydemir’in “Bölgenin su ve enerji kaynaklarını bize bırakın” sözünü söylemesi de Erdoğan döneminde TBMM’den geçen İkiz Yasalar’ın her siyasi, sosyal veya etnik gruba tanıdığı ekonomik ve siyasi haklara dayanmaktadır. Kamu Yönetimi reformu, Globalleşme, Kalkınma Ajansları gibi yerel yönetimlere otonomi vermek ve Türk kimliği yerine Türkiye kimliği yerleştirmek çabaları, Erdoğan dönemi uygulamalarıdır.
***
Türkiye uzun süreden beri, Ankara’dan ama Washington güdümlü olarak yönetilmektedir. Son olarak Türkiye’nin Mısır, Libya ve Suriye politikalarında birbirine 180 derece zıt tavırlar takınmasının sebebi budur. Bilindiği gibi bu politikayı MGK da desteklemektedir! Bu, halka karşı şike değil de nedir?
Türkiye, Libya’da ABD ve Avrupa’nın desteklediği isyancıların yanında yer almıştır! ABD ve Avrupa, Türkiye’de de her zaman Kürt ayrılıkçılığını destekledi. BDP’li milletvekilleri uzun süreden beri özerkliği ilan etmeye hazırlandığına göre yarın böyle bir durum gerçekleşirse, AKP iktidarı, Diyarbakır’a Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu göndererek, isyancıları destekleyemeyeceğine göre Libya ve Suriye’deki isyancıları neden haklı gösteriyor?
Demek ki yeni derin devlet, yeni dünya düzeni diye Amerikan düzenine uyum sağlamaya çalışıyor. Siyasi partiler, derin devletin; dolayısıyla ABD’nin politikalarına uyum sağlamaya çabalıyor. Ayrılıkçılardan başka kimsenin talebi olmadığı halde, üç partinin de Amerika’nın emri olan Anayasa değişikliğinden Allah’ın emri gibi bahsetmesi başka nasıl anlaşılabilir?
Zaten Tayyip Erdoğan, Toronto’da, NATO’yu Kandil Bölgesi’nin kontrolü için göreve çağırmıştı.
***
Aslında bu tür talepler, Türkiye’nin talepleri değildir. Geçmişte bunun bir örneği vardır. Turgut Özal, 1991 yılında Amerikan talebi olduğunu gizleyerek Çekiç Güç’ü Türkiye topraklarına davet etmişti. Çekiç Güç, Barzani ve Talabani kuvvetlerini koruyup besledi, bugüne getirdi.
Makyavel’in Türkler hakkında önemli bir tespiti var:
“Türkleri dışarıdan işgal etmeye kalkmayın, yenemezsiniz. Amma bir kere içeriden ele geçirdiniz mi her şeyi kabul ettirebilirsiniz!”
İşte halka anlatılmayan gerçek budur. İktidarın hâlâ yol yakınken hatadan dönmesi mümkündür ama yasama, yürütme ve yargıda şike yapanlar, halka futbol şikesini tartıştırıyor.
Halbuki Fenerbahçe veya Trabzon değil, Türkiye, kendisini yönetenler tarafından birinci ligden düşürülüyor.
Türkiye’nin sigortaları atmıştır.
Her Türk, bu düşüşe engel olmakla görevlidir!