Paylaşmış olduğum bu resimlerin çoğu yüksek mimar Ali Saim Ülgen’in arşivinden alınmıştır. Bu vesile ile kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Hayatından kısaca söz etmek istiyorum.
Mehmet Baş
Son zamanlarda Niğde ile ilgili bulabildiğim fotoğrafları paylaşıyorum. Yahya Kemal” in dediği gibi" kökü mazide olan bir ati" olmak için geçmişimizi unutmamanın önemli olduğuna inanıyorum. Her fotoğraf karesi bize geçmişimizi ve ait olduğumuz kimliği yeniden hatırlatıyor. Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya uzanan büyük maceramızda Roma'yı sadece savaş meydanlarında değil yaptıpımız ihtaşamlı abidelerle de yendiğimizin bir işareti olan bu eserler varlığımızın taşlara işlenmiş birer tapusudur.
Doktor olan babası Hicri Bey ile Adviye Hanım'ın oğlu olarak 1913 yılında İstanbul da dünyaya geldi. Ortaöğretimini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamlayarak Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne başladı. Buradaki eğitimi dışında İstanbul Üniversitesi'nde Arif Müfid Mansel'in arkeoloji derslerine katıldı. Üniversite eğitimi sonrasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Mimarlık Tarihi ve Şehir Kürsüsü'nde asistan olarak görev aldı. Maarif Vekâleti'nin düzenlediği sınavı kazanarak Almanya'ya gitti. 1939 yılında II. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Fransa'ya geçti. Burada Paris Notre Dame Kilisesi’nin restorasyonunda görev alan isimlerden biri oldu. Yurt dışındaki asistanlık görevi kısa sürdü ve Türkiye'ye geri döndü. 1940 yılında Kahramanmaraş'ta askerlik görevinde bulundu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği doğrultusunda yapılması planlanan Mimar Sinan kitabı için rölöve çalışmaları gerçekleştiren Ali Saim Ülgen’in yayımlanmış belli başlı kitapları arasında Fatih Camii ve Bizans Sarnıcı (1939) ile Anıtların Korunması ve Onarılması (1943) bulunmaktadır. “Fatih Devrinde İstanbul (1453-1481)” haritasını hazırlamış olan Ülgen’in birçok dergide de makaleleri yayımlanmıştır.
. Bu dönemlerde tarihi eserlerin kötü ve anlık kullanımlarına dair eleştirel bir rapor yayımladı. Daha sonra Maarif Vekâleti'ne bağlı olarak faaliyet gösteren Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nde çalışmaya başladı. Mimar olarak yeni binalar yapmaktan çok eskileri onarmayı tercih etti ve aynı anda hem Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde mimarlık tarihi dersleri verdi hem de İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde mimarlık çalışmalarını yürüterek çeşitli kazılara katıldı. 1946 yılında Anıtlar Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünde Anıtlar Şubesi'ne atandı. 1949'da kendi gayretleri doğrultusunda kurulan Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliğine getirildi. 1959'da Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesine çalışmalarını devam ettirdi ve vakıfa ait eserlerin restoresinde görev aldı. Ayrıca bu yıllarda Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde öğretim görevlisi sıfatıyla Türk sanatı ve sanat tarihi üzerine akademik dersler verdi
Süleymaniye Külliyesi'nin restoresini gerçekleştirdiği sırada dönemin başbakanı Adnan Menderes camii cephesinin restoresini/temizlenmesini bizzat Ali Saim Ülgen'e vermiştir. Kendisi de bu cepheleri murç yardımıyla temizlemiştir. Özellikle Macit Rüştü Kural onun bu yöntemini eleştirmiş ve camii ölçülerini küçülttüğünü ileri sürmüştür. Saim Ülgen sonraki süreçte haksız saldırı ve eleştirilere maruz kalmış, hakkında Millî Birlik Komitesi tarafından kovuşturma açılmıştır. Komisyon kendisini yargılatmak istemişse de sonunda suçsuz bulunmuştur. Zihinsel olarak yorulan ve zarar gören Ali Saim Ülgen, ilerleyen süreçte evinde kalp krizi geçirmiş, ayrıca evine çok yakın olan bir alışveriş merkezi üzerinde iki uçağın birbiriyle çarpışmasının tesirinde kalmıştır. Bu kazanın kendisinde tesir ettiği şok ve gürültü sebebiyle 8 Şubat 1963'te hayatını kaybetmiştir
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te Borhaber sitemize
abone olun.