Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002 yılında iktidar olduğu zaman Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’ nin başında Deniz Baykal vardı. Baykal 1992-2010 yılları arasında yaklaşık 16 yıl CHP Genel Başkanlığı görevinde bulundu.
Baykal’ın ardılı Kemal Kılıçdaroğlu 2 Mayıs 2010’da CHP Genel Başkanlığı görevine geldi. 12 Eylül 2010 halk oylamasını saymazsak ilk seçim sınavını Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimi ile verdi. Deniz Baykal’dan %20,8 ile aldığı CHP oylarını % 25,98 oy oranına ulaştırdı. AKP yüzde 49,83 ile yine tek başına iktidara geldi. Son seçimlere gelecek olursak:
14 Mayıs 2023 Milletvekilliği Genel Seçimi: AKP “Cumhur İttifakı” adıyla; CHP, “Millet İttifakı” adıyla seçimlere katıldı. Sonuç değişmedi. Millet İttifakı: %35,04 ile yine muhalefette kaldı. Cumhur İttifakı ise %49,50 ile TBMM’ de çoğunluğu elde etti. Bu seçimlerde ittifak dışı oylar; CHP, %25,33, AKP ise %35,61 oldu.
14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi: Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu %44,88; Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan %49,52 oy oranı ile %50+1’i geçemedikleri için seçim 2. tura kaldı.
28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimi: Resmi olmayan sonuçlara göre Kemal Kılıçdaroğlu %47,86, Recep Tayyip Erdoğan ise %52,14 oy aldı. Böylece Erdoğan üçüncü kez Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Aradaki oy farkı 2,29 milyondu.
2010 yılından günümüze kadar 2 halk oylaması ve tekrarları da sayarsak Türkiye genelinde 13 seçim gerçekleşmiş. 2019 yerel seçimlerindeki başarıyı dışarıda tutacak olursak, CHP tarafından tamamı kaybedilmiş.
Efendiler! Burada bir sakatlık yok mu?
Cumhuriyeti kuran, 100 yıllık tarihe sahip bir siyasî parti girdiği her seçimi nasıl kaybeder? Her kaybedilen seçimin ardından “dimdik ayaktayız, yürüyüşe devam” mesajı nasıl verilir? Başarı ve başarısızlık hayatın dengesidir. Biri kazanırken diğeri kaybeder. İyi de 22 yıllık bir parti sürekli kazanırken 100 yıllık bir parti nasıl kaybeder? Bizim muhalefet, iktidar sürekli kazansın diye mi var? Yani, “iktidar kazanmaz, muhalefet kazandırır” sistemi bizim ülkemizde hiç mi tersine dönmez?
Ben, son seçimlerden hareket ederek; iktidar mensuplarının orantısız bir şekilde devletin tüm olanaklarını kullanarak üzerine bir de yalan, iftira ve sahte montaj videolarıyla seçimi kazandığı bahanelerine; “Ülkedeki 1,5 milyon mülteci ile yurtdışında oy kullanan Türk vatandaşları Türkiye’nin kaderini değiştirdi” feryatlarına kulaklarımı tıkayacağım. Covit-19 salgını, ağır ekonomik kriz, döviz kurları ve enflasyondaki çılgın yükseliş sonucunda yaşanan dipsiz yoksulluktan; Kahramanmaraş merkezli 11 ili kapsayan depremlerin yıkıntılarının altından AKP ve Erdoğan’ın nasıl çıktığının sorusunun cevabını ise toplum mühendislerine ve psikoloji uzmanlarına bırakacağım. Ben burada CHP’yi ele alacağım. Diğer partiler beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Beni, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu 6 Ok’un temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisi ilgilendiriyor. Beni, Cumhuriyeti kuran parti ilgilendiriyor. CHP, kişilerin partisi değildir. CHP, kurucusu ve ilk Genel Başkanı Atatürk’ün önderliğinde ulusal bağımsızlığı kazanan, Cumhuriyeti kuran, saltanatı kaldıran, hilafete son veren ve Ulusal Birliği sağlayan Partidir. Böyle bir tarihsel geçmişi ve misyonu olan bir partidir. Diğer partilere benzemez! Bu nedenle CHP, Türkiye için hayatî öneme sahip bir partidir.
Sayın CHP yöneticileri;
MHP’nin oyununa gelip Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı aday gösterdiniz, kerhen oy verdik! Muharrem İnce gibi boş bir siyasîyi Cumhurbaşkanı adayı gösterdiniz, kerhen oy verdik! Son seçimde AKP artıkları, Erbakan, Menderes uzantıları ile ittifak yaptınız, “kucaklaşacağız” diye ses çıkarmadık, kerhen oy verdik! Fetö’nün avukatlığını yapan Sadullah Ergin’i milletvekili listesine aldınız, kerhen oy verdik!
CHP’nin içine 4 siyasî partiden 37 Truva atını soktunuz, sineye çektik, kerhen oy verdik!
Bu seçimlerde de gördük ki 12 yılda bir arpa boyu yol gidememişiz. CHP’nin oyu %25‘de sabitlenmiş! Köklü bir partiyi 12 yıl boyunca %25 oy oranında dondurmak nasıl bir başarıdır, bunu parti kurmaylarınızla ve konunun uzmanlarıyla birlikte araştırmanız gerekiyor!
2018 seçimlerinde CHP 146 milletvekili çıkarmıştı. 14 Mayıs seçiminde ise görünürde 169 milletvekili kazandı. Ancak CHP listelerinden seçime giren 5 partinin milletvekili sayısı 39 olduğuna göre CHP’ ye 130 milletvekili kalıyor. Yani 2018 seçimlerinden 16 sandalye eksik! Bunun neresi başarı?
Hiçbir emek sarf etmeden CHP listelerinden seçime giren 4 partinin CHP’ye verdiği katkı oranı sadece %3. O da kesin olmayan bir sonuç. Yani bu partiler vatandaşta karşılık bulmamış. Özellikle de AKP’den kopan Deva ve Gelecek partilerinin AKP seçmeninde neredeyse sıfır karşılığı olmuş. Şimdi bu başarı mı oluyor?
Gelelim TBMM’de sandalye dağılımına:
Sol partiler: CHP:167, TDH: 1, YSP: 61, TİP: 5 olmak üzere toplam da 234 milletvekili.
Sağ Partiler: İyi Parti: 43, AKP: 268, MHP:50, YRP:5 olmak üzere toplam da 366 milletvekili. CHP içindeki sağ kökenli 38 milletvekilini de eklersek toplam da 404 sağ ve muhafazakâr kökenli milletvekili sayısına ulaşılıyor. Bu durumda: 600 milletvekilinin yer aldığı Meclis’te Anayasa değişikliği için Meclis’te üçte iki çoğunluk gerekiyor. Bunun anlamı: eğer değişiklik teklifi 360’ın üzerinde, 400’ün altında oy alırsa o zaman referanduma yani halk oylamasına sunulma mecburiyeti var. 400’ün üzerinde oy alırsa referanduma sunulma mecburiyeti yok. Anayasa değişiklik teklifi ilk 4 madde ile ilgili olursa CHP dışındaki bütün sol partilerin kabul oyu vereceği olasılığını da göz ardı etmemek gerek.
Sayın CHP yönetimi; 4 sağcı partinin milletvekillerini CHP listelerine alırken sonucunu düşündünüz mü? Hiç seçime girmemiş, seçim kazanmak için emek vermemiş partilere; her şeyden önemlisi CHP içinde ter dökmemiş siyasîlere bol keseden milletvekili dağıtırken neyin hesabını yaptınız? Bir seçim stratejiniz yok muydu? “Kucaklaşacağız, helalleşeceğiz” diyerek seçime girdiniz! Herkesle helalleşilmez, her partiyle kucaklaşılmaz! Bazılarında bir denge unsuru gözetilir. Burada en önemli ilke ittifak yapılacak partilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine olan tutum ve düşünceleridir. Burada Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu’nun tespitlerine yer vermek istiyorum.
“Bir komutan, birliğinin yaptığı ve yapamadığı her şeyden sorumludur”, sözü acı tecrübelerle yazılmış, beş bin yıllık yazılı tarihin hükmüdür. Liderler için de geçerlidir, bu söz. Lideri, Karargâhı emekli eder; yani yönetim merkezinde yer alanlar. Lidere bağlı çalışan yönetim merkezinin çalışmasından lider sorumludur. O karargâh gecikmeden emekli edilmelidir. Emekli etmezseniz ve liyakatli kadrolar getirmezseniz ne olur? Hiç bir savaşı kazanamazsınız… Savaşçıların tepkisini çekmiş, güveni kaybetmiş komutanlarınızla savaş olmaz… Gerçek bu…”
Son söz: CHP geri alınmadan Türkiye kurtulamaz!
CHP, Mustafa Kemal Atatürk devrimlerine geri dönmeden Türkiye kurtulamaz!
CHP, Cumhuriyet’in kurucu ayarlarına dönmeden Türkiye kurtulamaz!
Çalışacaksanız bunun için çalışın! Yoksa yerlerinizi genç ve Cumhuriyet değerlerine bağlı birilerine terk ederek CHP’yi yıllardır mahkûm ettiğiniz “donmuş siyaset” anlayışından ve benzer söylemlerin monotonluğundan kurtarın! Yıllardır aynı kişileri dinlemekten yorulduk artık! CHP’nin başarısızlığı Türkiye’ye nesiller kaybettiriyor.
Yazık oluyor Türkiye’ye…
Ne dedi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu?
“Bu ülkedeki değişim iradesini sil baştan inşa etmek zorundayız. Mücadele kararlılığına sahip olduğumuz konusunda hiç kimsenin kuşkusu olmasın!”
Değişin, değiştirin!
Derin kaygılarımla...
Tülay Hergünlü
İstanbul, 30 Mayıs 2023