Öncelikle bütün katılımcıların iki gün boyunca aktif tartışmalarla kongreye destek sunmaları, tüm bileşenlerin oluşmakta olana bir şeyler katma isteği kongrenin en önemli farklılığıydı bence. Bu durumu en iyi özetleyen Mersin Milletvekili E.Kürkçünün şu sözleri olsa gerek: “Ben şahsen iki gün boyunca oturup sabahtan akşama kadar tartışamayabilirdim. Oysa herkesin ısrarla tartışmayı sürdürmek, kendisini ifade etmek, program, tüzük ve karar tasarılarına kendi rengini ve fikrini katmak için zamanını bu kadar cömertçe adamasından çok etkilendiğimi söylemem lazım.”
Delegelerin ihtiyatlı ancak çok iyimser bir yönelim içinde olduğunu gözlemlediğim kongre çalışmaları boyunca delegelerin geçmiş acı deneyimlerin tadını unutmadıklarını göstergesiydi adeta. Ve fakat bugün ise tamamen yeni bir yolu denediklerinin de farkında oldukları her hallerinden anlaşılmakta idi. Delegelerin, daha kararlı bir biçimde sıfırdan yeni bir şey inşa etmek için yola çıktıklarını gözlemledim. Çünkü bunun evveli yok. Daha öncesinin evveli vardı. Bu evveli olmayan bir ilk çalışma, ilk organizasyon. O açıdan da ben insanları bu oluşumun yapıcısı olma mutluluğu içerisinde gözlemledim.
Tabi ki problem yok değil, problemler var. Bir kere bazı metodolojik problemlerin olduğunu hemen belirtmeliyim. “Farklı toplumsal, politik, kültürel, vicdani mücadele düzeylerini birbiriyle bakıştırmak ve birleştirmek bakımından aslında elde bilinen bir metot yok. İlk akla gelen ise sınıf mücadelesi metot ve teknikleri ya da cephe deneyimleri.
Evet, bilinmeyen bir rota üzerinden dağ tırmanışı ne kadar zor ve sabır gerektirirse yeni oluşumun yapıcıları zorluğu ve sabrı göstermek zorunda olduklarını bilince çıkartmak zorunda.
Tabanda yürütülen bir çalışma ile örgütlenen kongrenin, yeniden kendisini tabanda örgütlemesinin de önemli bir problem olduğu gerçekliliği unutulmadan, sabırla yol alınacağı unutulmamalıdır. Bu kongre deneyimi hakikaten bölge meclislerinden gelen delegasyonun üzerine oturuyor. Böyle bakıldığında yukarıdan aşağıya hiçbir şey yok. Ama unutulmamalı bu bile başlı başına bir yukarısı.
Dolayısıyla bunun dönüp kendisini aşağıda yeniden kurması gerekecek. İşte bu yüzden çok zor ve zorlu bir süreç. Elbette bunlar çözümü zor problemler ancak bir o kadarda zevk alınacak, çözmek için harcanan tüm emeklere karşılık verecek problemler. Bileşenlerin hepsi tarihsel bir şeyler yapıldığının farkında ve problemlerin çözümü için emek sarf etmekte gönüllü olmaları bizatihi problemlerin çözüleceğine kuvvetli delil oluşturmakta.
Baştanbaşa her şeyin Türkçe olduğu kongrede azınlık dillerinde merhaba denilip de “Türkçe” merhaba denmemesini öne çıkaran gazete ve TV lerin ne maksatlı olduğu herkesçe biliniyor. Sırrı Süreyya Önder bir espri yaparak konuşması esnasında bu duruma vurgu yapmıştı. Ne yazık ki bu esprinin de üzerine atlanarak kirletilmeye ve saptırılmaya çalışıldığı bir siyasi atmosfer içinde olduğumuzu bilerek ve top yekun bunlara karşı mücadele verileceği gerçekliğini unutmadan yola çıkıldığı bilinmelidir. Yoksa düzenin borazanı gazeteler ve TV’ler “salonun yarısı boştu” vb söylemlerle kongre çalışmasını küçültmeye yönelmeleri beklenmedik bir davranış değil. Hemen belirtmeliyim salonun yarısı boş değildi, Kongre çağrıcıları kendine yetenden iki katı büyük bir salonu tutmuş olmaları sonucu tamamı gelen delegeler (825) ve bir o kadar da konuğun salonda oluşu ancak böyle çarpıtıla bilir. Kocatepe Kongre merkezinde yapılan 2. gün çalışmalar da ayakta olan onlarca misafirin tanıklığında gerçekleştiği nasıl görmezden gelinir? Anlamak anlatmak mümkün değil.
Aydınların katılımının görece az olması ya da salonda yeterince yer almamalarının nedenleri önümüzdeki günlerde belli olur. Ancak tiyatro ve ses sanatçılarından birçok tanıdık insanımızı salonda görmek ve onları dinlemek büyük bir zevkti.
Dikkatimi çeken gençlik katılımının % 10 da tutulmasına tepki den mi? Bilemiyorum ama gençlik katılım yönünden çok azdı. Elbette bunda Türkiye’deki gençlik mücadelesinin dar alanda seyretmesinin etkili olduğunu biliyoruz. Ancak bileşenlerin bir çoğunun gençlik kolları yada gençlik örgütleri de ilgi göstermediklerini belirtmeden geçemeyeceğim.
Kongrenin bence en önemli izlenimi yaşamın yarısı hatta daha fazlası olan kadınların hem delegelerin hem de kurulan meclislerin yarısında sandalyeleri doldurmalarıydı. Kadınların kongreye katılımlarının yüksek olduğu gerçekliğinin altını çizmeliyim, Delegelerin yarısı kadın olacak diye sürekli örgütleri zorlamanın sonucunda kadın katılımını artmasının nedenleri arasında olduğunu söylemeliyim. LGTB bireylerin kendilerini ifade edecekleri demokratik bir kürsü bulmaları ve elbette bu kürsüye sahip çıkmaları “vitrin için değil bu onurlu mücadelenin öznelerinden biri” olmak için bu kongrede olduklarını kürsüden dillendirmeleri görülmeye değerdi.
Dünkü yazımı “maç daha yeni başladı” diye bitirmiş idim. Evet demokratik Türkiye mücadelesi yepyeni bir araçla ülke coğrafyasının bütününde başlıyor.