Kıbrıs’ta Türk kanı dökülüyor… Haksız, insafsız, zalim, âdi, hunharca bir zulüm kol geziyor. Oradaki Müslüman –Türkler, Makarios’a kaçak silah veren Müslüman-Mısır’ın silahlarıyla şehit ediliyorlar. Katil papaza, Rusya da, Mısır’dan Cemâl Abd-el Nasser de bu katliamlar için destek oluyorlar.
Tıpkı günümüzde Irak’ta 2 milyon Müslüman’ın katledilmesi için Amerikan askerlerine Müslüman görünerek destek olan AKP’li yöneticiler gibi… Ya da Muammer Kaddafi’nin ve 80 bin Libya’lı Müslüman’ın sehit edilmesi için Müslüman görünerek maddi ve manevi destek olan AKP’li yöneticiler gibi... Konu bunlardan ibaret değil… Suriye konusu ise başlı başına bir facia… Müslüman katliamları için yapılmadık yardım ve işlenilmedik günah kalmadı. Ne diyorlar ? : Biz Müslümanız ! Onlara verilecek tek cevap «siz bu tavırlarınızla asla Müslüman olamazsınız.» Pekiyi bunlar Türk’lüğü de reddettiklerine göre, once kendilerinin ne olduklarını, nerede olduklarını açıklasınlar.
«Müslüman katliamı yapan, yapılmasına destek olan, katliam yapanlara dua eden bir kişi Müslüman olabilir mi ? Onların «Müslumanız» söylemlerini bu görüntü altında siz inandırıcı buluyor musunuz ? »
Harbiye Nazırı ve Başkumandan vekili Enver Paşa, Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Şükrü Bey tarafından getirilen, Beyrut ve Şam Fransız konsolosluklarından 1914 yılının mart ayında ele geçirilen dosyaları inceliyordu. Bu belgelerin hepsi gerçekti, yani fotokopi ve fotograf değildi. Bu sırada bugünkü İstanbul Üniversitesi rektörlük binasında hizmet veren Bab-ı Seraskeri’nin ismi değiştirilerek «Harbiye Nezareti» olmuştu
Suriye’de bir tarafı Beyrut’a, bir ucu Necid çölüne, müntehası da (nihayeti de) Irak’ı içine alan, Yemen’den Kuveyt’e kadar geniş saha üzerinde devlet emniyeti ve mevcudiyetine karşı bir isyan hazırlığı vardı. Bu hazırlığı yapanlar arasında âyan âzaları, mebuslar, hatta nazırlık yapmış olanlar da vardı. Bunlar milliyetleri ne olursa olsun Osmanlılardı. Yani bu yüce devletin bağımsızlığının devam ettirilmesi için hizmet yemini etmiş önemli görevlerde bulunan, devletle ilgili sır sahibi insanlardı. Bu vasıflarına rağmen, ettikleri yeminlerini hiçe sayarak ihanet hareketlerine girişmişlerdi.
Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Şükrü Bey’in o zaman Harbiye Nazırı ve Başkumandan vekili Enver Paşa’ya söyledikleri sözler adeta bir uyarı niteliğindeydi : «Müsadenizle gün geçtikçe kuvvet bulan kanaatımı arzedeyim… Arap ülkelerinde Osmanlı Devletimiz aleyhindeki cereyan, hiçbir zaman kökünden kazınamaz. Yalnız, basiret ve dirayetle, hadiseler mukadder neticesine erişse, yani, bu ülkeler bizden ayrılsa bile , arada kin ve hüsran eserleri kalmayabilir. Benim hayatımın uzun senelerinin buralarda geçtiğini biliyorsunuz. Tavsiye ve ricam şudur ki, yarın, Arabistan’da devleti tesil edecek olan fevkalâde selahiyet sahipleri, mevzuları sadece askerî ve idarî tedbirlerle halletmek gafletine düşmesinler. Kan akar, haksızlıklara sebebiyet verilir ve kayd-ı hayat şartıyle komşu olarak yaşamaya mecbur, aralarında asırların ve devirlerin yarattığı müşterek bağlar bulunan milletler, birbirlerine düşman olurlar. Bugün Arab yarımadasınde kaynayan fesad kazanı, öyle bir zamanda patlayacaktı ki, sarsıntı bizden evvel onları perişan edecektir.»
Teşkilat-ı Mahsusa’nın fedakâr, cesur, işini bilen unsurlarının büyük bir maharetle ele geçirdikleri vesikalar, Osmanlı ülkelerinin dört bucağına yayılmış yabancı konsoloslukların kendi emelleri için maddi hiçbir zahmetten çekinmeyerek Arap yarımadasını bir anda sarsacak isyan ve ihtilâl hazırlıklarını tamamlama yolunda olduklarını ispat ediyordu. (6)
Âsi ve hain Mekke Şerifi Hüseyin, Cezayir ve Tunus ûlema heyeti önünde Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Şükrü Bey’e : «Ali, Abdullah, Zeyd ve Faysal nasıl oğullarım ise, sen de, vatan fedakârı olarak onların üstünde ve önündesin» demiş, demiş ama ertesi gün gazetesi El – Kıble’de, Halife Sultan Reşad’ın mukaddes cihad fetvasını reddetmişti. İsyan etti ve Hicaz çölünde Mehmetçik bundan çektiğini, İngilizlerden çekmedi. Sonuçta kendisi Kıbrıs’ta hüsran içinde, dört oğlu da kendi öz vatandaşlarının hançerleri altında veya Türk’ün ah’ını bırakmayan Yüce Allah’ın ecel-i kazası ile can verdiler… (1)
(Saf Sûresi, 3. Âyet : Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.)
Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın «Nato’nun Libya’da ne işi var ?» çıkışından hemen bir gün sonra Kaddafi’nin başını koparacak sürece öncülük yapması bu kişinin veya bu kişilerin İslâmî ölçülerini ya da İslâmî duruşlarını gayet belirgin bir biçimde ortaya koymaktadır. (3)
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, «Marifetname» isimli eserinde «Sözünde durmamak kıyametin gizli alâmetlerindedir» diye boşa söylemiyor.
Çelişkileri, İslâmî duyarlılıkları tespit edebilecek zihin yapılanmasına, ALLAH (C.C.) rızası için günahkârları irdeleyecek manevî kültür seviyesine ulaşmayanlar, kalpleriyle kalpleri algılamayanlar ancak bir sürü gibi bu kişileri alkışlamaya devam edecekler !
Osmanlı İmparatorluğu 01 Kasım 1914 tarihinde Birinci Dünya Savaşına fiilen girmişti.
08 Kasım 1914 tarihinde ayağında çıkan çıban nedeniyle Enver Paşa hasta idi. Enver Paşa konağında Mersin’li Cemal Paşa ile uzun ve gizli bir görüşme yaptı. Bundan sonra Arab meselesi, Bahriye Nezaretine ek olarak dördüncü Ordu-yu Hümâyun Kumandanı ve Umum Suriye Valisi unvanı alacak şekilde Mersin’li Cemal Paşa görevlendirildi. Gerçekleri görenler için bu görevlendirme patlamaya hazır hale getirilen barut fıçısına bir dinamit ekleme gafletinden başka birşey değildi.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde oynanan oyunlar ise geçmişte yaşananlardan daha hazin. Elbette bu vahim durum AKP çatısı altına girmiş, ispatlanabilecek biçimde belli kalıpların içerisinden geçmiş, millî hassasiyetleri köreltilmiş insanlar tarafından farkedilemiyor… farkedilemeyecek…
Haydarpaşa Lisesi’ni kendi binasından koparanlar, tarihinden, özünden çikaranlar Haydarpaşa Lisesini kendisiyle ilgisi olmayan küçük bir binanın içerisine hapsettiler. Bugün İstanbul Radyosu’na da aynı oyun oynanıyor. Sizi geçmişinizden, tarihinizden, kültürünüzden, inancınızdan, sokaklarınızdan, caddelerinizden, vücud sağlığınızdan, Atatürk’ten, bayramlarınızdan, millî kimliğinizden koparanlar, sizi tepkisiz hale getirerek, partizanlaştırarak, menfaat düşkünü ve düşünce yoksulu hallerine dönüştürerek emperyalizmin amaçlarını, projelerini gerçekleştiriyorlar. Yani sizi sizden koparıyorlar… Bu çöküş, bu suskunluk vatanseverlikle asla izah edilemez… Hele hele dindarlık çerçevesinde asla açıklanamaz… Bu tavırlar olsa olsa ihanettir !
Gürcüstan’da ve Ukrayna’da emperyalist işgallere, kültür kuşatmalarına, iç vurumlara, çökertmelere, yıkımlara, cinayetlere dur denildi. Ama Türkiye’de Türk Milleti ve millî varlığı Müslüman kisveli AKP yöneticileri eliyle, birçok bölgeye yerleştirilen emperyalist güçlerle süratle feleketlere sürükleniyor !
Duymadıklarınızı duyuyorsunuz… sesiniz çıkmıyor… Terörle, teröristlerle sergilenen senaryolar gibi yüzlerce vahim hukuksuzluklarla görmediklerinizi görüyorsunuz… sesiniz çıkmıyor !
Özgür, yani yaylada, açık havada beslenen bir ineğin eti, sütü, yavrusu da doğal yapıları içerisinde insanların geleceğine olumluluk aksettirirken, kapalı alanda, başı bağlı, stres içerisine itilmiş, sahibi sorunlu, gürültü ve baskı altında, yapay yemlerle, GDO’lu yiyeceklerle beslenen bir ineğin eti, sütü, yavrusu da geleceğe sorun aksettirmektedir. Yaklaşık 20 yıl önce yasaklanan (bit, pire için kullanılan) DTT bugün anne sütlerinde görülmektedir. Yani DTT’nin de izleri silinememektedir.
Dışardan yönetilen, programsız, plansız, stratejisiz, hesapsız uygulamalar ve tavırlar içerisinde bulunan AKP yöneticilerinin bütün icraatları kontrol edilemez, denetlenemez hale dönüştü. Pireler ektiler ejderhalar biçmeye başladılar.
Türkiye’yi yönetemeyen fakat dış güçler tarafından gayet güzel yönetilen AKP, iktidarda olduğu sürece problemler yoğunlaşarak artacak, terör önlenemeyecek, şehit sayıları korkunç boyutlara ulaşacak, Türkiye’deki Türk bayraği, Türk vatanı için toprağa düşen sehitleri bırakacaklar, Filistin’de öldürülen Müslümanları dillendirecekler… Siz de sinema seyreder gibi uyanmadan, onların oluşturduklar yapay gündemler içerisinde kaybolacaksınız. Ta ki evinize bir yakınınızın öyle veya böyle cesedi gelinceye kadar ! Bu da ne yazık ki, silkinme anlamına gelmeyecek !
Bu nedenle, bu vahim gidişe sesinizi çikarmaz, bugüne kadar bahsettiklerimizi umursamazsanız, size dokunacak acıları, olayları sinenize çekmeye devam ederseniz, stratejik, kültürel, sosyal, siyasî, askerî ve psikolojik olarak Türk varlığını ve birliğini sarsacak, komşu ülkelerde düşman üreten, Türkiye’yi dostsuz bırakan AKP tahriplerinin izlerini sadece sizler değil, torunlarınız dahi silemeyecek… (4)
Bu anlattıklarım gozle görünenler... Bir de gözle görünmeyenler var! Y, Kusur örtücü, günahları ve olumsuzlukları yaygınlaştırmaktan çekinmeyen, problem üreticisi, vatansever insan avcılığı yapan yandaş gazetelerin ve televizyonların Müslümanlık kisvesi altında Yunanlılar tarafından ışgal edilen 7 Türk adası gibi gizledikleri, gözlerden kaçırdıkları yüzlerce konu var… Bugün AKP milletvekillerini de rahatsız eden, çok ciddi olaylar, tehditler Türkiye’yi çepeçevre kuşatıyor! Cenab-ı ALLAH (C.C.) geçmişte yoldan çıkmış 30 kişiyle, bu kişilere karşı görevlerini yapmayan, ama gece gündüz mütemadiyen ibadet eden, tespih çeken, zikreden, bu şekilde kendi kendilerini aldatan 30 bin kişinin helak edildiği bir duruma bizleri düşürmesin! Milliyetçiliğinizi, ülkücülüğünüzü, vatanseverliğinizi, inancınızı kurutmadan, kurutturmadan, söndürmeden söndürtmeden vatanınıza, bayrağınıza, toprağınıza, aklınıza, iradenize sahip çıkın... Ben 63 yaşındayım. Uzaklıkların vatan sevgisini daha pekiştirdiğini bilen ve yaşayanlardanım. Kendimi yozlaştıracak siyasi emellerim yoktur.(5)
Yazılarım için olumlu olumsuz yorum yapan, bana mesaj gönderen, mektup yazan bütün kardeşlerimizin fikirlerine saygı duyuyorum. Ve hepsini kucaklıyorum. Biliyorsunuz benim her şeyim ortada : Adresim, kimliğim, kişiliğim gizli değil, yani kaçak güreşmiyorum. Duygularımı, inancımı siyasete alet etmiyorum. İsmimi gizlemiyorum, rumuz yazmıyorum, taş atıp saklanmıyorum. Bazı yorum yapan kardeşlerimin yazılarımın tümünü okumadan yorum yaptıklarını, kendilerini anlama özürlü olarak ele verdiklerini, AKP penceresinden baktıklarını, kâlple ilişki kuranlardan uzakta olduklarını, yazdıklarını ve ağızlarından çıkan sözleri ne yazık ki süzgeçklemediklerini hissediyorum. Gurbette yüzlerce gurbetçi evinde kaldım. Her ülkeden binlerce insanla ilışki içerisindeyim. Fransa’da 23 yıldır bir eğitim kurumunda çalışıyorum. Bu kurumda çeşitli milletlerden hapishane
sonrası bize teslim edilen yüzlerce insanla ilgilendim. Bir çokları uyuşturucu kullanımını ve kötü alışkanlıklarını terkettiler. Bütün hastalıklar, huzursuzluklar, olumsuzluklar düşmanlıkların içerisindedir. Kininizin davacısı olun diye gençliğe çağrıda bulunan bir başbakanın olduğu bir ülkede insanların mutlu ve huzurlu olamayacaklarını düşünenlerdenim.
ALLAH (C.C.) rızası için AKP’den ve yöneticilerinden uzaklaşın. Bilerek hakkı ve batılı karıştırmayın :
Bakara Sûresi, 42. âyet : Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.
Öfke sahiplerine, kin tavsiyecilerine umutlarınızi bağlayarak günahkâr olmayın :
Âl-i İmrân Sûresi, 134. âyet : O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
Adaletsiz insanlara, kendi ordusuna, kendi insanlarına kin duyanlara, emperyalist ülkelerle ve sizin evlatlarınızı şehit eden teröristlerle kucak kucağa olanlara güvenmeyin :
Mâide Sûresi, 8. âyet : Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun, bu Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.
Gerçekleri görün, körü körüne size kötülük yapanları desteklemeyin, iyiyi, güzeli, doğruyu savunun ve söyleyin :
Ahzâb Sûresi, 70. âyet : Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.
Emperyalist ülkelerle 2 sayfa, 9 maddelik gizli anlaşma imzalayanlara umut bağlamayın :
¤ Mücâdele Sûresi, 9. Âyet : Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber’e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvâyı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun.
Cenab-ı ALLAH (C.C.) âyetinde «kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma!» dememizi isteyecek, siz onlara «Müslüman görünmenize rağmen gençlere kininizin davacısı olun tavsiyesinde bulunacaksınız! Bu asla kabul edilemez!» deyin! (4)
Haşr Sûresi’nin, 10. Âyetini onlara hatırlatın : «Bunların arkasından gelenler şöyle derler : Rabbimiz! Bizi ve iman ile daha önce geçmiş din kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkâtli, çok merhametlisin!»
«kötülük yayan bozguncular», «akılsız ve ahmak olanlar», « hidayete karşılık dalâleti satın alanlar», «münafıklar», «sözlerinden dönenler» Kur’an-ı Kerim’de geçen sözlerden bir kaçı... O halde «insanlara, iyilikle, güzellikle yaklaşmamız ve onların hayırlı bir yolda ilerlemelerine öncülük yapmalıyız!» diye önce kendi kendinizi, sonra kendilerini aldatanları uyarın!
Bu sözlerimin AKP zihniyetiyle ne anlama geldiğini yakında göreceksiniz, ama anladığınız zaman iş işten geçmiş olmasın. Tek yapılacak iş gelecekte karşılarında muhatap bulamayacak veya boşluğa seslenecek olan AKP yöneticilerine bakışınızı değiştirin ve süratle bu partiye olan desteğinizi çekin… ALLAH (C.C.) rızası için AKP’den ve yöneticilerinden uzaklaşın.
4° Kalem Sûresi, 10, 11, 12, 13, 14. Âyet : (Resûlüm) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
5° Fecr Sûresi, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14. Âyet : Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine, direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kevmine, kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun’a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.
6° Cemal Kutay, Tarih Konuşuyor, Temmuz 1964, Cilt 1, Sayı 6,
Bu yazdığım yazılar, şiirler, resimler dünya üzerinde Türkçe yayın yapan bir çok iletişim araçlarında yer aldığı gibi, Recep Tayyip Erdoğan dahil, tüm AKP milletvekillerine, CHP milletvekillerine, MHP milletvekillerine, gazeteci ve yazarlara da tek tek gönderilmektedir.