Onların sadece bir Müslüman ülkelerin devlet başkanlarını devirme görevleri yok, katlettirme görevleri de var!
Sanki Anayasamız onlara «git emperyalistlerle işbirliği yaparak Irak devlet başkanının işini bitir, en sert biçimde kafasının kopartılması için ne gerekiyorsa yap», görevi veriyor?… Böyle oldu, amerikan askerlerine destek olunarak, üsler kullandırılarak görev icra edildi veya ettirildi.
Tevbe Sûresi, 119. Âyette Cenab-ı ALLAH : «Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun» emrine uymayarak onlar doğrularla değil, 23 camiyi yerle bir eden, Süngülerinin uçlarına Kur’an –ı Kerim takanlarla, Kur’an –ı Kerim yakanlarla, 2 Milyon Müslüman’ı katledenlerle, 1 milyon Müslüman kadına ve körpe çocuklara tecavüz eden Amerikan askerlerine destek verip, birlikte oldular... onların bu yüksek görevlerini icra etmelerinin sonucunda ülkelerine sağ selim dönmeleri için ALLAH’a dualar ettiler? Yalvarış ve yakarışlarda bulundular. Bugün bu yüksek görevi Suriye için de sürdürmeye oldukça kararlılar!
İslâm’ı çok iyi bildiklerini iddia eden bu kişilere, Müslüman olduklarını söyleyenlerden bir kişi çıkıp da Cenab-ı ALLAH’ın (C.C.) (Rivâyet edildiğine göre) Peygamber’imizin (S.A.), amcası Ebû Tâlip için Allah’tan mağfiret dilemek istemesi üzerine indirilen Tevbe Sûresi’nin 113. Âyeti’nden bahsetmemişlerdir :
«(Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar (Allah’a) ortak koşanlar için af dilemek, ne peygamberlere yaraşır ne de inananlara. Çünkü Allah müşrikleri bağışlamaz»
Daha önce de İbrahim Peygamber, babasının affı için Allah’a duâ edeceğine dair babasına söz vermiş ve Allah’tan affını dilemişti. Fakat babasının Allah düşmanı olduğunu anlayınca duâ etmeyi bıraktı. Tevbe Sûresi’nin 114. Âyeti de onunla ilgilidir : «İbrahim’in babası için af dilemesi, sâdece ona verdiği sözden dolayı idi. Yoksa onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca, (af dilemekten vazgeçip) ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ve sabırlı idi.»
Hûd Sûresi’nin 46. âyetinden anlaşılıyor ki, insanlar arasındaki yakınlığın asıl sebebi din birliğidir. Allah’ın dinine inanmış ve peygamberlerini tasdik etmiş kimseler birbirlerinin manevî akrabası yakını ve dostudurlar. Bunların aralarında manevî bir birlik vardır. Mü’minlerle kâfirler ırk bakımından birbirlerinin akrabası olsalar bile bu akrabalığın Allah katında hiçbir değeri yoktur. Nitekim Hz. Nuh’un oğlu, babasına inanmadığı için, Allah Teâlâ onu Nûh peygamberin ailesinden saymamıştır : «Allah buyurdu ki : Ey Nûh! O aslâ senin âilenden değildir. Çünkü o, sâlih olmayan bir amel sahibi idi (kâfirdi). O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim»
21 Şubat 2012 tarihinde gazetelerde yer alan bir haber : Afganistan'daki ABD üssünde Kur'anı Kerim'ler yakıldı
O halde AKP’li yöneticilerin emperyalistlerle işbirliği ve Müslüman kıyımı yapmaları affedilecek bir konu değil, başlı başına bir küfürdür. ALLAH’a (C.C.) isyan hareketidir. Dinden çıkmadır. Onların yaptırdığı camilerde namaz kılanlar da, bu kişileri destekleyenler de, bu kişilerle aynı masaya oturup, bu kişilerin projelerine destek olanlar da, bu kişiler ne zaman sıkıştılarsa yardıma koşanlar da, zarardadırlar.
«Sanki Anayasamız onlara git emperyalistlerle işbirliği yaparak Libya devlet başkanının işini bitir, icabına bak, hayatını sonlandır görevi verdi?», onlar da ellerinden ne geldiyse yaptılar, yüksek işbirlikleriyle Libya Devlet Başkanının hayatını yargısız olarak sonlandırdılar. (Fransa devlet yetkilileri bu Libya ile mücadele konusuna dikkat çekerek «biz devletimizin geleceğine yatırım yaptık» derken Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bulunanlar da gayrî millî bir politika izlediklerini dünyaya duyurdular)