Yeni bir güne merhaba.
Alıştık artık her gün başka bir cinayetle uyanmaya. Artık o kadar doğal ki olaylar şaşırmıyoruz bile.
Her ilden başka bir çığlık yükseliyor kurtarın beni diye. Bizse kulaklarımıza pamuk tıkamış beklemekteyiz.
Acaba bugün hangi şehirden kan kokusu gelir diye beklemekteyiz. Şiddete maruz kalan ancak öldükleri
zaman değer bulan kadınlar var karşımızda. Bu değerde sadece gazetelerin 3 sayfalarında küçücük bir
vesikalık ve büyük harflerle yazılmış KADINA ŞİDDET başlığıyla sınırlı. Ne kadar benimsedik ne zaman içimizden biri oldular ve yapılan tek açıklama NAMUS MESELESİ...
Başı dik utanmayan elleri kelepçeli ne çok kahraman var içimizde, kahraman diyorum hangimiz içimizden geçirmez ki hımmm… “Namus meselesiymiş” kim bilir ne yaptı söylesenize hangimiz sesli düşünmedik… Ve tek
Suçu çocuklarını korumak olan kanatsız meleklerimiz değil mi? kızmamak lazım aslında kadın susmalı kadın yemek yapmalı kadın ÖLMELİ. Yok artık demeyin ne kadar sınırlarımız geniş nerdeyiz ve nereyi görebiliyoruz. Dört duvar arasının hangi yalancı şahitleriyiz. Bugün komşumuz bize yabancı sessiz çığlıkları…
Kim okuyabiliyor ki kapılar kapanınca kim hıçkırıkları hissedebiliyor, ya veballer hiç birimiz suçlu değil miyiz? Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, misali kim neyi üstlenebilir ki. Ya sonuç 5 yıl 10 yıl ya geride kalanlar ya masumiyet nerde sevgi hangi çocuk hangi yürek dayanabilir ki... Daha canımız ne kadar yanacak? Peki ya şöyle mi sormalı bugün hangimizde sıra?
Çok değil sadece 1 kaç hafta önce morarmış gözlerle konuşan insanlar bugün nefes almıyorlar. Peki istediğiniz olsun.
Susmak ölmekten daha iyidir.