Niğde ile Hasbihal…

.

Abone Ol

Fırat Ensari yazdı

İnsanı insan yapan temel özelliklerinden biri de bazen köşesine çekilip kendini dinleyerek üzerinde düşünülmesi gereken konularda muhasebe yapabilmesidir.

Bu muhasebe içinde sakinlik barındırır, doğru düşünmenin ve farklı yönlerden bakmanın değişik açılımlarını yapar.

Nitekim;

İçerisinde bizleri barındıran, bizi bağrına basıp yaşam alanımızı insani olma koşullarıyla denkleştirip önümüze seren şehirler de öyledirler.

Şehir de tıpkı insan gibi nefes alıp verir, kalbi atar, sindirim sistemi çalışır, nihayetinde beyninin pusulasında, kendi yönetimi ve gelişimi noktasında deneyimlerini sorgular.

Geçmişle bugün arasında; yapıp, edip, birleştirdiği kadar keşke barındıran akıl oyunlarıyla da kendisini sorgular.

Bazen elinde olanın kıymetini bilmediği bazen yeteri ihtimamı gösteremediği için atıl kalan, gözden kaçan emeğe takar kafayı, bir insan zihninin çalışması gibi tartar, ölçer, biçer.

Bazen umutsuz, bazen depresif, bazen yapılan güzelliklere binaen neşeli olarak insan hallerini yaşayan bu kent, kendi iç muhasebesini yapar,  sorgular, herhangi bir kuytunun derinliklerinde.

İşte bu bağlamda Niğde;

“Benim bir müzem vardı, içinde 20 binden fazla eseri barındıran, nerede o, niye ayırdınız benden onu?” diyor.

“Bor Fizik hastanem vardı, tam kapasite çalışıp onca hastaya derman olup yüz güldüren nerede o? Hadi ayırdınız benden onu, niye doldurmazsınız boşluğunu?” diyor.

“Benim güzelim Polis Okulum vardı; hocası, çalışanı hariç, içerisinde gencecik filiz gibi 500’e yakın öğrenciyi vatana yetiştiren, niye ayırdınız, hadi ayırdınız niye doldurmazsınız boşluğunu?” diyor.

“Hadi, Valilik ve Defterdarlık binalarımı yıktınız hadi eski hastanenin yerine Valiliği yaptınız…

Defterdarlığı Eski Emniyete taşıdınız, harap halde virane şekilde kentin merkezinde açık hava otoparkı olarak kullanılan alanı (Allah var çok da işe yarıyor o haliyle bile) niye bir şekle şemale sokmuyorsunuz, benim de güzel görünmemde makyaja ihtiyacım var.” diyor.

“Güzelim stadı yıktınız yenisi yapılacak diye, nitekim yapıyorsunuz da lakin onu orada halkın ve amatör kulüplerin kullanacağı bir spor tesisi olarak bırakıp, hem yeni hem de 2. bir stadı yeniden bağrıma basmak varken, ne diye yıktınız gönlümün çiçeğini?” diyor.

“Zaten 5 Şubat Spor Salonum yıkılmadan önceki haliyle rüyalarıma giriyor, sen nasıl Niğdesin beni yıktın viran eyledin, hala beni bekleyenlere müjdeleyemedin, diye kabusa dönüşüyor.” diyor.

“Eskiden ne güzel hayallerim vardı Niğde olarak…” diyor.

“Otoyolum gerçekleşti, hayal olmaktan çıktı.

Üniversitem serpildi gelişti, koca adam oldu hayal olmaktan çıktı.

Organize sanayi bölgelerim gelişiyor, serpiliyor, büyüyor, hayal olmaktan çıktı.

Kültürel ve sanatsal değerler ele alınarak büyütülerek kentin dokusuna uyarlandı, hayal olmaktan çıktı.

Yaptıklarımın vücut bulmasıyla heyecan duyup, neşeleniyorum…

Lakin;

Hızlı trenim doğmadı, raylı sistemin süratiyle kaya kaya hayal oldu, kaçtı.

Havaalanım kendi yerinde toprak oldu, ara sıra gidip bir Fatiha’yı esirgemiyorum, okuyorum mezarının başında, gizli gözyaşlarımın sıcaklığında.” diyor.

“Kahırlanıyorum Şehr-i Niğde olarak,

Kahırlanıyorum,

Cumhuriyetimizin şu güzelim 101. Yılında…” diyor.