Niğdeli devlet adamı, yazar, şair Ebubekir Hazım Tepeyran’ın 77. ölüm yıldönümü anma programı Kültür Merkezinde yapıldı.
Niğde'nin yetiştirdiği önemli devlet adamlarından, şair yazar Ebubekir Hazım Tepeyran ölümünün 77. yıl dönümünde Niğde Kültür Merkezi salonunda anıldı.
Anma programında Niğde Valisi Cahit Çelik, Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Gülin Öztürk birer konuşma yaptılar.
Yapılan konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Eski Müdürü ve Hazım Tepeyran'ın yakın akrabası Alper Lütfi Göncü ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversinde Hazım Tepeyran üzerine doktora çalışması yapan Dilruba Kocaışık tarafın birer sunum yaptılar.
Hazım Tepeyran'ı anma toplantısına Niğde Valisi Cahit Çelik, Niğde Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Hasan Uslu, Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, Niğde Jandarma Alay Komutanı Albay Gurol Okyar, Niğde Emniyet Müdürü Adnan Özdemir, İl Genel Meclis Başkanı Ömer Kılıç, Niğde Baro Başkanı Av. Emin Alper Öztürk ile birlikte bir çok sivil toplum kuruluş temsilcisi ve vatandaşlar katıldı.
Ebubekir Hazım Tepeyran Kimdir?
Osmanlı döneminde Dahiliye Nazırlığı, Cumhuriyet döneminde II., VI. ve VII. dönemlerde Niğde milletvekilliği yapmıştır. Türk edebiyatında ikinci gerçekçi köy romanı olan Küçük Paşa’nın yazarıdır. Yazar Oktay Akbal’ın dedesidir.
Niğdeli Murat Paşa soyundan, Niğde Tahrirat Müdürü Bekir Beyzâde Hasan Efendi ile Muhsine Hanım'ın oğlu olarak 1864 yılında Niğde'nin Yenice Mahallesi'nde doğdu. Niğde'de halk arasında "Tepeyran" denilen, Yenice Mahallesi'ndeki "Tepeviran" semtinde doğduğu için bu ismi soyadı olarak aldı. Babasının görevi nedeniyle Isparta ve Antalya’da öğrenim gördükten sonra babasının yeniden Niğde’de görevlendirilmesi üzerine ortaöğrenimini 1879’da Niğde Rüştiyesi’nde tamamladı. Bir süre Tahrirat Kalemi’nde görev yaptı.
Niğde’de teftişe gelen Konya valisi Müşir Mehmet Sait Paşa ile tanıştıktan sonra onun daveti ile 1882 yılında Konya’ya gitti. Konya Maarif Meclisi Kâtibi olarak görev yaparken Vilayet Gazetesi’nde de yazarlık yaptı. İlk şiirleri Konya Vilayet Gazetesi’nde yayımlandı. Arapça ve Farsça biliyorken kendi özel gayreti ile Fransızca öğrendi.
Mehmet Sait Paşa’dan sonra Konya valisi olan Abdurrahman Nurettin Paşa’nın Kastamonu’ya tayin olması üzerine 1885’te onunla birlikte Kastamonu’ya gitti. Kastamonu Vilayeti Mektûbî Mümeyyizliği’ne atanan Ebubekir Hâzım, bu şehirde kaldığı altı yıl boyunca bir yandan da Vilayet Gazetesi yazarlığı ve Îdâdî Mektebi’nde öğretmenlik yaptı.
Valinin İzmir’e tayini üzerine 1891'de İzmir’e gitti. İzmir'de mektupçuluk ve Vilayet Gazetesi'nde yazarlık yaptı; Halit Ziya başta olmak üzere birçok edebiyatçı ile tanıştı. 1893’te Edirne valisi olan Abdurrahman Paşa’nın yanında vali muavini olarak çalıştı. Paşa Edirne valiliğinden ayrıldıktan sonra da görevini sürdürdü ve başarılı çalışmaları nedeniyle Dedeağaç Mutasarrıflığına atandı. İki yıl sürdürdüğü mutasarrıflık görevi sırasında astronomi ile uğraştığı, Paris’ten kitap ve gazete getirttiği, Jön Türkler’den olduğu gibi iddialarla padişah II. Abdülhamit’e jurnallendi ve görevden alındı.
Valilikleri
İstanbul’a dönüp kendine iftira atıldığını kanıtlayan Hâzım Bey, 45 gün sonra Musul valisi olarak atandı. Bu görevi sırasında 1899 yılında bir petrol şirketi kurma girişiminde bulundu ancak mabeyn başkatipliğinden gelen bir emirle bu işten vazgeçmek zorunda kaldı. İki yıl süren Musul valiliğinin ardından yine bir jurnal üzerine İstanbul’a çağrıldı ve Şûrâ-yı Devlet üyeliğine atandı.
1903 yılında ayaklanmaların sürdüğü Manastır valisi olarak görevlendirildi; eşkıyalık ve isyanları bastırmada başarı gösterdi.
1906’da azledilen Bağdat valisinin yerine atandı ancak Bağdat, Musul, Basra vilayetlerine gönderilen ıslah heyeti başkanının tutumunu onaylamadığı için bu görevden alınmasını isteyince Sivas valiliğine, ardından Ankara valiliğine atandı.
1908’de altı ay Ankara valisi olarak görev yaptıktan sonra İstanbul Şehremini (belediye başkanı) olarak görevlendirildi. Bu görevden tahsisat anlaşmazlığı nedeniyle ayrıldı. Edebiyat alanında çalışmalarını sürdürmekte idi. 1910 yılında tek romanı Küçük Paşa yayımlandı.
1911’de Hicaz valiliğine, 1912’de Beyrut valiliğine atandı. 1913’te Halep valiliğine atandığında bu atamanın usulsüz olarak yapıldığı gerekçesiyle görev yerine gitmedi ve ikinci defa Beyrut valisi oldu. Ne var ki yerine başkası görevlendirilmiş olduğundan kendisi “Şuray-ı Devlet Mülkiye ve Maarif Dairesi Başkanlığı” yaptı. Dört yıl sonra sağlık durumu nedeniyle bu görevden ayrıldı ve 1918’de Bursa valiliğine atandı.11 Mart 1919'da Bursa valiliğinden alınıp İttihatçı olduğu iddiasıyla yargılandı, beraat etmesinin ardından yeninden görevine döndü ve şubat 1920'ye kadar Bursa valisi olarak görev yapmayı sürdürdü.
Hâzım Bey, Bursa valisi iken kendisine teklif edilen Dahiliye Nazırlığı görevini kabul etti ve Ali Rıza Paşa kabinesinde yer aldı. Kabine istifa ettiğinde yerine kurulan Hulusi Salih Paşa hükûmetinde de aynı görevi sürdürdü. Kısa ömürlü olan bu kabineden Kuvâ-yi Milliye’nin asi olduğunu ilan etmeyi reddettiği için istifa etti.
İdam Hükmü
Hükümetten istifasından sonra Kuvâ-yı Milliye’yi koruduğu gerekçesiyle tutuklanıp sekiz ay çeşitli hapishanelerde kalan Hâzım Bey, işgal ordusu tarafından kurulan Nemrut Mustafa Paşa Divanı'nda yargılanıp idama mahkûm edildi. Padişah Vahdettin cezasını Ağustos 1920’de kürek mahkumiyetine çevirdi. O günlerde idam cezasına çarptırılışını ve cezaevi günlerini ayrıntılı bir şekilde kaleme alan Hâzım Bey, daha sonra “Zalimhane Bir İdam Hükmü” adıyla yayımladı.
Millî Mücadeleye Katılması
Son Osmanlı sadrazamı Tevfik Paşa’nın kurduğu hükûmet Nemrut Mustafa Paşa Divanı’nın verdiği hükümleri temyiz edince serbest kalan Hâzım Bey 24 Ocak 1921’de bir İtalyan vapuru ile İstanbul’dan ayrıldı.[2] Kuvâ-yi Milliye’ye destek vermek üzere gizlice Ankara’ya gitti ve Ankara hükûmeti tarafından önce Sivas, sonra Trabzon valiliğine getirildi.
Koçgiri İsyanı’ndan hemen sonra vali olduğu Sivas’ta üç ay görev yaptı. Olayla ilgili değerlendirmelerini “Belgelerle Kurtuluş Savaşı”(1982) adıyla kitaplaşan anılarında anlattı.
Trabzon valiliği sırasında doğu cephesindeki savaşların sonuçlanması üzerine kurulan Elviye-i Selase Tahkik ve Tetkik Heyeti’nde başkanı olarak Kars, Ardahan ve Artvin’de görevlendirildi. Beş ay boyunca Trabzon valiliğinden izinli olan Hâzım Bey’in yerine bir başkası vali olarak atandığından Kasım 1922’de valilikten ve memuriyetten ayrıldı.
Milletvekillikleri
Hâzım Bey, memuriyetten ayrıldığı yıl TBMM II. dönem milletvekili seçildi. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin kurulması için önerge verenler arasında idi. Anayasanın hazırlanması sırasında meclis ve senato kurulmasını istemesi, cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanınmasını uygun bulmaması gibi bazı düşünceleri Mustafa Kemal ile ters düşünce bir daha onun döneminde TBMM’de yer almadı. On yıl aradan sonra VI. Ve VII. dönemlerde tekrar Niğde milletvekili olarak mecliste yer aldı.
5 Haziran 1947’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Erenköy’deki aile mezarlığına defnedildi. Evli ve beş çocuk babası olan Ebubekir Hâzım Tepeyran,[9] diplomat Celal Hâzım Tepeyran’ın babası, yazar Oktay Akbal’ın dedesidir. Adı, Niğde’de bir ilköğretim okuluna verilmiştir.
Eserleri
Ebubekir Hâzım Bey, yaşamı boyunca Türkçe, Fransızca şiir, anı, öykü kitapları yayınladı. Tek romanı Küçük Paşa (1910) Türk yazınında önemli bir yer edindi Konusu Orta Anadolu’da bir köyde geçen bu roman, Nabizade Nazım’ın Karabibik romanından sonra köyü ve köylüyü Türk edebiyatına sokan ikinci romancıdır. Servet-i Fünûn etkisinde hikâyeler kaleme alan Hâzım Bey, anılarını da kitaplaştırmıştır.