Japonya da bir bilge sahilde kumlar üzerinde oturmuş meditasyon yapmaktadır.
Adamın biri ona yaklaşır ve;
-Beni öğrenciniz olarak kabul eder misiniz? diye sorar.
Bilge adamı baştan aşağı süzer önce, sonra parmağıyla kumun üzerine düz bir çizgi çeker;
-Kısalt der.
Adam, avuçlarıyla çizginin yarısını siler. Bilge
-Şimdi git, bir sene sonra tekrar gel! der.
Aradan bir yıl geçer. Adam tekrar gelir.
Bilge yine bir çizgi çizer kumların üzerine ve;
-Kısalt! der.
Adam bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır.
Bilge bu cevabı da beğenmez ve;
-Git bir yıl sonra tekrar gel! der.
Aradan bir yıl daha geçer. Adam bitmeyen umuduyla tekrar gelir.
Bilge yine kumların üzerine düz bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister.
Bu kez, adam;
-Bilmiyorum, beceremiyorum! der.
Ve Bilge’den cevabı kendisine söylemesini rica eder.
Bilge “beni takip et” dercesine adamın yüzüne bakar önce.
Sonra çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve
-Şimdi kısaldı! der.
Kıssadan hisse alma noktasında okunan kıssalardan ne kadar hisse aldığımız konusu bireysel olarak sadece bizi bağlar tabii ki.
Lakin biz bu hikayeyi dinlediğimizde yaşadığımız kentle ilgili olarak,
Çizgimizi uzatarak mı?
Yoksa zaten kısa olan başarı çizgimizi,
Siyasi kin, Parasal hırs, ve Kişisel çıkarlarımızın kurbanı yapıp, kendimiz çizip kendimiz mi sileceğiz?
Niğde’nin trafik ve otopark sorunundan, şehirleşme ve altyapı sorunlarına…
Havaalanı ve hızlı treni olmamasından Akkaya barajı kokusuna, kurumlar arası koordinasyon eksikliğinden ülke genelindeki Niğde lobisinin olmayışına…
Zengin bir turizm potansiyeli olmasına rağmen faydaya dönüştürülmemesinden, tarımda ki zengin kaynaklarının heba edilmesine kadar birçok alan ve sektörde…
Niğde olarak sahipsiz ve kimsesiz söylemlerini doğrulayan istatistiklere görmemezlikten gelip üzerine çizgi mi çizeceğiz?
Yoksa el ele verip kolektif bilinç eşliğinde.
Kendimiz uğraşıp, kendi çizgilerimizi çizerek…
Kendi çizgimizde;
Niğde’yi daha iyi yerlere mi taşıyacağız.