NİĞDE’NİN DENİZİ: GEBERE BARAJI- 2
Karasal iklimin hâkim olduğu Niğde yöresinde bazı senelerde kuraklığın artması sonucu yeşil alanlar için gerekli su rezervlerinin çoğaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. Buna yönelik ilk inşâ faaliyeti Kırkpınar (Naynas) köyünün batısında denizden ortalama 2150 m. yüksekliğindeki dağlık alanda bulunan doğal çöküntü gölü formundaki Gökgöl’dür. Bu gölet yağmur ve kar sularının birikmesiyle oluşan mevsimlik göl özelliğindedir. Zamanın Belediye Başkanı Mustafa Fazıl Soylu’nun önderliğinde yerel imkânlarla genişletilen 10 m yüksekliğindeki set duvarları sayesinde hacmi iki katına çıkarılmış, Gebere Barajı’nın hizmete girmesine kadar bölgeye can suyu vermiştir.
Cumhuriyet döneminde, Çubuk Barajından sonra inşâ edilen ikinci sulama barajı olma özelliği taşıyan toprak dolgulu, kesme andezit taşlarla çevrili Gebere Barajına, pikniğe, çimmeye, demlenmeye, eğlenmeye gidenler, barajın ne zaman ve hangi şartlar altında yapıldığını bilmez, merak edip araştırmaya kalkınca da Vikipedia’daki cılız teknik bilgi ile Eryaman hocanın makalesi dışında pek bir şey bulamazlar. Baraj sırtının kesme taşları üzerinde tökezlememek için yere bakarak yürüyenlerden dikkatli olanları, güney cephe üzerindeki kare andezit taşına kazınmış olan; 4. 6. 941 tarihini fark ederler. Bu tarih, taş ustalarının projeyi tamamlama tarihi olup barajın açılışı 1941 senesi Temmuz ayının sonuna doğru gerçekleşmiştir. Tarih kazınmış olan 35x35 ebadındaki andezit taşını primitif bir inşâ kitabesi olarak kabul edebiliriz.
Yazar-filozof Ali Mustafa Soylu, 1951 tarihinde basılan Bütünden Deyişler adlı kitabında şöyle diyor: “ Dedem merhum, mebusluğu zamanında Talat Paşa ile bir iş için konuşurken orada bulunanlardan biri “Muhiddin Efendi, saçınız ağarmış ama sakalınız?” diye takılınca dedem de “ çene çatlatmadığım için” cevabını yapıştırmış” “Dedem, o günkü görüşmesinde Talat Paşayla Niğde’ye baraj yapımını konuşmuş. Bunu tamamlamak amcama nasip oldu”.
Osmanlı’nın son döneminde söz sahibi olan isimlerin başında gelen Talat Paşa, 1917-1918 yılları arasında Sadrazamlık yapmıştır. Araştırmalarımız neticesinde görüyoruz ki Gebere Barajı’nın faaliyete geçmesi Niğde Mebusu Muhiddin Efendi’nin Talat Paşa’ya baraj yapımı konusunu arz etmesinden yaklaşık 25 sene sonra mümkün olabilmiştir.
Ali Mustafa Soylu’nun amcası ise Batı Cephesi Defterdarı ve Niğde Mebusu Mahmud Faik Soylu’dur. Soylu, memleketin ateşten gömlek giydiği günlerde Atatürk ve İsmet Paşa’nın maiyetinde görev yapmış, güven ve takdirlerini kazanmıştır. Cumhuriyet kurulduktan 1945 yılındaki vefatına kadar kesintisiz olarak Niğde Mebusu olarak görev yapmış, baba vasiyeti olan Gebere Barajının yapımı başta olmak üzere, Niğde’ye demiryolu gelmesi, elektrik verilmesi, şehrin altyapısının ve yollarının ıslahı gibi o zamanki şartlara göre çok büyük projelerin ardındaki güç olmuş ama kat’iyyen bunları reklâm etmemiş, sessiz sedasız bu dünyadan göçmüştür. Günümüzde kabrinin yeri bile tam olarak belli değildir.
1938 Niğde İl Yıllığına giren ve yerel gazetelere de konu olan müjdeli haber ise şöyledir:
“Cumhuriyet, Niğde’ye son zamanlarda büyük bir armağan daha sunmak üzeredir. 3,5 milyon metre mikâp istiabında bulunan Gebere Barajı’nın inşası, müteahhidine ihale edilmiş ve işe başlanmış bulunmaktadır. Bu armağan Niğde’yi bedii, iktisadi noktalarda büyük bir inkişafa mazhar kılacak ve en nefis meyveleri yetiştiren bahçelerimiz, sahalarının birkaç misli yayılarak Niğde’nin şimdiki güzelliğine daha pek çok şeyler katmış bulunacaktır”
Mebus Faik Bey’in yeğeni Lütfi Soylu 1943 yılında Belediye Başkanı seçilince ilk icraatı Gebere Barajının temizliği olmuş, bunun için özel olarak Ankara’dan dalgıçlar getirtmiş, 1950 senesinde görevini devredene kadar bir eli barajın üzerinde olmuştur. Arşivimdeki orijinal evrak arasında bulunan Gebere Barajı yazışmaları barajın yapımı ve sonrasına ışık tutar.
Bunlar arasında bulunan 1929 tarihinde Nafia Vekili olan Recep Peker’e Faik Soylu’nun Gebere Barajı’nın yapılması hususunda yazdığı dilekçe ile Lütfi Soylu’nun zamanın Bayındırlık Bakanı Kasım Gülek’e yazdığı baraj tapasının temizliği ve su sızdırma hususu için uzman gönderilmesi hakkındaki mektup o dönemin şartları altında baraj konusunda nasıl uğraş verildiğinin kanıtıdır. Seneler içinde böylesine gayret sarfedilirken muhalifler de boş durmamış, olayları saptırmaya ve belaltı vurmaya çalışmışlardır.
Belediyenin uhdesinde olan Gebere Barajını denetlemeye giden Lütfi Soylu hakkında da muhalifler: “Reis bey belediyenin jipiyle baraja ava gidiyor” diye lâf çıkarmışlar, yerel ve ulusal gazetelerde yayın yaptırmışlardır. Buna tepesi atan Soylu, Çamardı’daki tarlasını satıp “ Kesem Elimi Soksam Yesem” diyerek aynı jipten satın almıştır. Belediyenin jipini de çöp römorku çekmek üzere dâimi görevlendirmiştir.
Gebere Barajı ihalesi yapılıp su tutma sahasında tecrübeler yapıldığı esnada, gece su doldurulan çukurların boşaldığı görülmüş ve barajın yapılacağı yer hususunda hataya düşüldüğü kanaati uyanmıştır. O vakitler Ankara’da bulunan Faik Bey’e bu durum iletildiğinde, derhal emniyet harekete geçmiş ve geceleri tenekelerle su boşaltan ayak takımını suçüstü yakalamışlardır. Emniyette sopayı yiyen gafiller, suçlarını itiraf etmiş, Faik Soylu’nun muhalifleri tarafından azmettirildiklerini, barajın Faik Bey’in kendi bağını (Paşa Bağı) suvarmak üzere yapılacağını duyduklarını söylemişlerdir. Bu zihniyet 1940’ların başından itibaren Niğde Lisesinin yapılmasına da köstek olmuş, nihâyetinde Niğde Lisesi 1949’da açılabilmiştir.
Kimi kaynaklarda İsmet Paşa’nın barajın açılışına geldiği belirtilse de o yıllara ait gazeteleri taradığımızda resmi açılışın 24 Temmuz 1941 Perşembe günü vali İsmail Sefa Apaydın tarafından mütevazı bir törenle yapıldığını öğreniyoruz.
İsmet İnönü, ömrü boyunca Niğde’ye sekiz defa gelmiştir. Hem İstanbul’dan Niğde’ye nakledilen kutsal emanetlerin teftişi hem de barajın inşâsını takip etmek için sıklıkla Niğde’ye gelen İnönü’nün ilk ziyareti, Başvekil sıfatıyla 1934 yılının Kasım ayında gerçekleşir.
7 Haziran 1941 tarihli Niğde ziyaretinde ise günlüğüne şu notu düştüğünü görürüz : “Baraj İyileşiyor”.
7 Ağustos 1942’de, 25 Temmuz 1943’te ve 19 Kasım 1944 teki Niğde ziyaretinde ise “baraj ve yol” notu düşmüş. 7 Mayıs 1946’da ise Halkevinde konuşma yapar ve her defasında Gebere Barajını ziyaret eder. Bundan sonra ise 21 Nisan 1954 seçim çalışmaları için ve son ziyareti ise 23 Mayıs 1966’da gerçekleşir. Bu ziyaretlerinin bazılarında Mevhibe hanımla birlikte Paşa Bağında ve Şefik Soyer’in şehir evinde konaklarlar.
Meşhur Vali ve Niğde Milletvekili Şefik Soyer’in kızı Çiğdem Yücesoy, 50’li yıllarda Niğde Valisi’nin Amerikan heyetine Gebere Barajında bir yemek verdiğini ve yemekten sonra ikram edilen kavun kelek çıkınca Amerika’lıların tuz atıp yediklerini anlatmıştır. Davete babasıyla birlikte katılan Yücesoy’un o güne dâir tek hatırladığı bu detaydır.
Baraja ismini vermiş olan Gebre otu (Capparis Spinosa) bölgede doğal olarak yetişmektedir 20. yüzyılın başlarına kadar Anadolu’da olduğu gibi bu bölgede de asırlardır bilinmekte olan ve bölgede yoğun yetişen bu bitkiden dolayı baraja da “Gebere” ismi verilmiştir.
Cumhuriyetin ikinci sulama barajı olma özelliğini taşıyan Gebere Barajının korunarak bizden sonraki gelecek kuşaklara, hikâyeleriyle birlikte aktarılmasının önemli bir görev olduğu düşüncesindeyiz. Dileriz, yağışlar bol ve bereketli olur, Gebere Barajı ve tüm barajlarımızı doldurur.
Gebere Barajının suyu yeterli seviyede olduğu takdirde Belediyemiz bir kürek takımı teşkil edip kano yarışları, dragon yarışları tertipleyebilir. Ömürlerinde su sporu yapmamış olanlar Jetski veya muza binebilir, sandal-gondol sefası ve su kayağı yapabilir, yel estiğinde sörf öğrenebilirler.
****
Alper GÖNCÜ'nün Niğde'nin Denizi ile ilgili 1'nci Köşe Yazısını okumak için TIKLAYIN