Bu “ahın” “ kütür kütür” çıkmasını bizden iyi kimse bilemez.
Bizler acıları, sürgünleri, hüzünleri, işkenceleri, ölümleri, idamları yaşamış bir inancın mümessilleri olarak “ Boş ver gönül Allah büyüktür” demiş tam bir iman ile teslim olduğumuz O Allah mazlumun ahını, pek çok kez “gayretullaha dokunma” inancımıza PARALEL bizlere göstermiş ve O’na şükrümüzü bir kez daha eda ettirmiştir.
Evet , işte değişik bir ifade ile; bir yanda sosyal travmalar, diğer yanda kültürel erozyon ve siyasi kaos içerisinde en çok dillendirilen son zamanın yeni söylem ise “paralel yapı” olmaktadır.
Bu ülkede bir paralel yapı olduğunu, oluşturulduğunu görmezden gelmek tam manası ile saf dillilik olur. Ama kanaatim odur ki gerçek paralel yapıyı kamufle etmek için gayet planlı, programlı ve stratejik bir yöntem seçilmiş gibi görünüyor. Ve belirlenen strateji, algı yönetimi ile de şekillendirilmeye çalışılıyor.
Bu yaklaşım, hakim erkin elindeki imkanlarla toplumun tamamına nüfuz edilmesi ile operasyonel bir tarza bürünüyor. Ve nihayet toplumda sindirme, endişe, tedirginlik, vehim alıp başını gidiyor.
Böylesi bir sistematik algı, huzuru ortadan kaldıran temel bir yapılanmayı doğurur. Nihayetinde ortaya çıkacak güven bunalımları sosyal, siyasal karmaşaya sebep olur.
Onun için sorumluluk makamında olanların imaları, söylemleri sadece söz olarak kalmaz toplumsal manaları ihtiva eder.
Gelelim ülkemizdeki paralel yapıya…
Vatan topraklarının bir bölümünde paralel yapı, barikatlar kurup ellerinde silahlarla kimlik kontrolü yapacak, vergi toplayacak, bölücü başının resimleri ilan panolarına asılacak, siyasi kanat “1984’ten 2014’e” yakıştırması ile bu seneyi “özerklik yılı” ilan edecek ve bütün bunlar olurken –beğenirsin, beğenmezsin- inandıkları ilkeler doğrultusunda yurt içi ve yurt dışında ekonomik, kültürel ve eğitime yönelik faaliyetleri ile, uzun süre de kol kola yürünen bir camia, sanki bazı şeylerin üstünü örtmek için hedefe oturtulacak.
Nitekim KCK, PKK, sınırlarımızda PYD öte yandan PEJAK, nihayet Kuzey Irak yapılanması; bütün bunlar tarihsel sürecin iyi okunamaması, doğru yöntemler belirlenememesi, küresel stratejilerin tespit edilememesi neticesinde ülkemizde de ciddi bir paralel yapılanmayı doğurmuştur.
Her vesile ile bölücü söylem ve eylemlerle çok yakın bir tarihe yönelik hedefler ortaya koyan paralel örgütlenme, nasıl olur da hedef şaşırtılarak aynı isim ile bir başka yöne kaydırılıyor, anlamakta güçlük çekiyorum.
Göz ardı edilen tehlike, yani asıl paralel yapı geleceği, birliği, kardeşliği tehdit etmektedir.
Doğu ve Güney Doğu’da, hatta pek çok büyük şehrimizde tam manası ile bir kalkışma hareketi yaşanırken, bin yıllık kardeşliğimiz bozguna uğratılırken, polis ve asker olanlara müdahale edemez duruma gelmiş hatta giremediği kurtarılmış bölgeler(!) oluşturulmuşken gelin bu paralel yapılanmaya izin vermeyin.
Eğer bir devlette paralel yapılanma olursa, ki o yapılanma senin ülkeni, dinini, birliğini, hayat gayeni hedef alıyorsa, top yekun bizi biz yapan unsurların bir olma mecburiyeti vardır.
Bizim inandığımız değerler sadece problemi ortaya koyup geri çekilmeyi fitne olarak ifade eder. Onun için de daima “Çözümü olmayan eleştiri fitnedir.” Demişizdir.
Bize göre çözüm satır aralarında ifade edildiği gibi millet tarifindeki “ülkü, tarih, kültür, dil, toprak” birliğimizi muhafazayı esas alan anlayıştadır. Bu anlayış ayrıştırmayan birleştiren, ötekileştirmeyen bütünleştiren bir şuur ile mümkündür.
Bunu gerçekleştirmek zor değil. Yeter ki nefislerimizi, siyasi hırslarımızı, kişisel arzularımızı milletimizin, ülkemizin önüne geçirmeyelim.
Nitekim asırları aşıp gelen ülkülerimiz göstermektedir ki Türk milletinin tek bir yapısı vardır. O da mazi ati köprüsünde Türk’ün Tarihi misyonudur. O misyon; İ’lay-i Kelimetullah Ülküsüdür. Hem aleme nizam vermektir. Hem büyük Turan İdealidir. Hem de Milliyetçi Büyük Türkiye’dir.