İktidarından muhalefettekine meclis başkanından cumhurbaşkanına siyasal yaşamda parti kapatmalara karşı olduklarını lafazanlığıyla başlayıp partimiz HDP’yi siyasi parti olmamakla suçlamalara varan hoyratça bir algı yönetimi tezgâhlanmakta. 2015 Genel seçim takvimi yaklaştıkça bu türden bel altı vuruşlar ve algı yönetimleriyle partimizi geniş emekçi kitleler gönlünde itibarsızlaştırma girişimleri artacağa benziyor
Başta Hükümet temsilcileri olmak üzere emrindeki kalemşorler HDP’yi yıpratma sırasına girmiş vaziyetteler. Komik. Bu aynı zamanda liderlerine yalakalık yapma sırası. Partimize en çok had bildiren, iktidarın gözüne en çok girecek olan kadro oluyor. Boşuna değil, çabalarının meyvesini 2015 genel seçimlerinde toplamak niyetindeler.
Kimse, yeni cumhurbaşkanının elini AK Partiden çektiğini, AK Partili kimliğini bir kenara bırakarak “halkın cumhurbaşkanı” olduğunu düşünmüyor. En başta sayın cumhurbaşkanı böyle düşünmüyor. Bırakamıyor, bırakmak istemiyor; o açılış senin, bu açılış benim gezip duruyor, her açılışı bir parti mitingine çeviriyor. Net bir mesaj veriyor: ben partinin başındayım! Sanırsın devletin başında olması, partinin başında olmasından daha önemsiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iyi biliyor ki, parti üzerinde etkisi kalmazsa, etkisiz bir cumhurbaşkanlığının sonunda siyasetten sahnesinden çekilmek zorunda kalır. Emeklilik ipleri elinde tutan siyasetçinin en büyük korkusudur. Hal ve gidiş bu yönde olunca bu müdahalenin tartışmasız hegemonik etkisi altındaki tüm siyasi aktörler ve ebetteki yazarçizer takımı kraldan çok kralcı olduğunu kanıtlama yarışında.
AK partili siyasi kadroların ikbal kaygısıyla yaptıkları bir nebze anlaşılır ise de, gazetecilerin yazarçizerlerin hali içler acısı! HDP’nin Kobanê için yaptığı eylem çağrısının bir pogroma dönüştüğünü anlatan aklı evveller var.
Kobanê’de, Halep’te, Rakka’da yaşanmak üzere olan bir pogroma karşı, bu kitle katliamını engellemek için insanları sokağa çağırmak, bir siyasi partinin doğal görevidir. Parti olmaktan kaynaklı görevidir. Bu eylemler sırasında yaşanan vahşet örnekleri, onlarca insanın öldürülmesi, hiç kimsenin, hiçbir HDP’linin savunduğu, bir olay değildir. Bu şiddet sarmalının sorumlusu HDP değildir. HDP, IŞİD saldırganlığına karşı sokağa çıktı. Tıpkı 1 Kasım’da olduğu gibi. Sokağı kargaşaya iteleyenleri kınadı. Bingöl’deki saldırıyı kınadı. Öldürülenlerin kim tarafından öldürüldüğünün açığa çıkartılmasını istedi. Cizre başta olmak üzere tüm provokatif eylemlerin açığa çıkarılmasını talep etti.
Gerçek apaçık orta yerdeyken sapan saçma iddialarla HDP’nin yıpratılması için salvo atışlarına başlandı. Liderlerinin söyleminin kuvvetlenmesi ve fakat onun gözdesi olmak uğruna bir kara propaganda yarışına girdiler. İlk elden Demirtaş yıpratılmak istendi. AK Partililer bu söylemleriyle bir yandan 2015 genel seçimlerindeki en etkin rakiplerini bu günden başlayarak etkisizleştirmek toplum nezdin de tu kaka haline getirmek isterken 2015 seçim stratejilerini nasıl inşa edeceklerinin ip uçlarını vermiş oluyor.
Partimize ve Sayın Demirtaş’a ağırlaştırılmış saldırının sonucunda, hemen ve son hızla “Bugün seçim olsa HDP ne kadar oy alır?” başlıklı bir anket sonucu yayınlatarak algı yönetimi ekiplerini devreye sokuverdiler. Ankete göre partimizi yarı yarıya oy kaybetmiş göstererek “bakın HDP’nin sokak çağrısı geniş kitlelerce kabul görmüyor” imajı yaratılmak isteniyor. Partimizin ne kadar oy alacağını 2015 genel seçimleri gösterecek.
Lakin bu algı yaratma politikaları güneşin balçıkla sıvanması gayretinden başka bir anlam ifade etmemekte. Elbette bu kara propagandadan zehirlenen unsurlar partili yöneticilerimize yönelik son Ankara da gerçekleşen saldırı gibi eylemler düzenleyerek birileri için yol temizliğine girişmek isteye bilir.
Bu kara propagandacılara hep birlikte Artık durun ve artık susun! Dememizin vaktidir. Ankara’nın göbeğinde bir HDP’linin boğazının kesilmesini görmezden gelmek gelecek günlerin kan deryası günler olacağını görmemek demektir. Gelecek güzel günler için tam da bu gün vakit geçirmeden “Hepimiz HDP’liyiz Hepimiz HDPeyleyiz” şiarını yükseltmeliyiz. 15/16 Kasım da Ankara da yapılacak olan Halkların Demokratik Kongresi toplantısına en geniş kitlesel desteğimizi sunmalıyız.