Salih amel, yani diğer bir adı olan nefs tezkiyesi, insanların nefsini teskiye eden amele verilen isimdir.
İnsanların nefsini temizlenmesine ihtiyaç var mıdır? Bunu bile bilmek için önce nefsinizi bilmeniz lazım ki bu da çok zor bir şeydir.
"Nefsini bilen Rabbini bilir" مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ
Rabbini bilen bir kişi ancak nefsini bilebilir, çünkü nefs devamlı insana kötülüğü emreder.
YUSUF - 53 :Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun). Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).
Nefs insana iblisin yardımı ile devamlı vaat eder, kuruntularla Allah affeder diye aldatır.
FATIR - 5 :Yâ eyyuhen nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrennekum billâhil garûr(garûru). Ey insanlar! Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır. Öyleyse dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. Aldatıcılar da sizi Allah ile (affına güvendirerek) aldatmasınlar.
Onun için nefsin yaradılışında kurtuluşun tezkiye olması gerektiği de yazılmış.
ŞEMS - 7 :Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
ŞEMS - 8 :Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
ŞEMS - 9 :Kad efleha men zekkâhâ.Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Muhakkak Allah'ın af ve mağfireti büyüktür, ama affına ve mağfiretine sahip olabilmek için de şartları vardır.
ANKEBUT - 7 :Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nukeffiranne anhum seyyiâtihim ve le necziyennehum ahsenellezî kânû ya’melûn(ya’melûne). Ve âmenû olanlar (hayattayken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, onların seyyiatlerini (günahlarını) mutlaka örteceğiz ve onları mutlaka yaptıklarının daha ahseni (güzeli) ile mükâfatlandıracağız.
Önce insan amenu olması lazım; amenu olan insan ise, mutlaka Allah'a ulaşacak Allah'a mülâkî olacaktır.(Yani hidayete erecektir)"ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim""Ve ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar)." (HUD - 29 )
Amenu olan kişi mutlaka nefsini tezkiye etmesi için, Allah'ın tayin ettiği bir irşat makamı lazım.
Peygamber duası mutlaka kabul olacak bir duadır ve Allah'a bizler için içimizden bir elçi yani bugün için nebi olmayan bir veli resul beas et, hayata getir diye dua ediyor.
BAKARA - 129 :Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).Rabbimiz, onların içinden (birini), onların içinde (arasında) onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretecek ve onların (nefslerini) tezkiye (ve tasfiye) edecek resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, (evet) Sen, Azîzül Hakîm'sin.
Bu veli resul içimizde ve canlı olmalı ki ayetleri insanlara anlata bilsin. Allah'ın şeriat kitabını ve hikmeti öğretecek. Asıl nefsimizse temizleme görevi olan kişi.
Bu görevliye tabi olunduğunda ki bu tövbe etmek olarak geçer o zaman imanınız artar ve salih amel işleyebilirsiniz.
FURKAN - 70 :İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet gönderendir).
Güzel tarafı da günahların silinerek sevap hanesine yazılması.
FURKAN - 71 :Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ(metâben). Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a ulaşır (hayattayken ruhu Allah'a ulaşır).
Ancak bu şartlarda Allah'a ulaşabiliyor insan.
Böyle birini tanıyor musunuz? Halbuki bildikleriniz "yoldan bir taşı alıp kenara koyarsan bile salih ameldir" derler. İşte Allah ile aldatmaya bir örnek.
Allah nefsi ancak ben dilersem temizlenir diyor.
NİSA - 49 :E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
Nefsin temizlenmesi için resul lazım ve bunun için de Allah'ın dilemesi lazım. Allah kimi diler, Allah'ı kim dilerse Allah da onu diler.
HAC - 16 :Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd(yurîdu). Ve işte böylece Biz, onu apaçık âyetler (halinde) indirdik. Ve muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir (Kendisine ulaştırır).
Allah kimi dilerse kendisine ulaştırır ve hidayete erer. Hidayete eren kişi için mutlaka Allah'ın tayin ettiği bir HİDAYETÇİSİ (veli mürşiti) vardır."men yehdillâhu fe huvel muhted (muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden)." "Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.(KEHF - 17 )"
Hidayete eren (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişiler için bir hidayetçi şart ve mutlaka bu kişi salih amel yaparak hidayete eriyor diyebiliriz o zaman.
SECDE - 24 :Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
Yani bir insan Allah'a mülâkî olmayı (Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman Allah'ın hidayetle görevlendirdiği bir hidayetçiyi Allah’tan istemesi lazım. Ancak bu Allah'a mülâkî olmayı dileyen kişi nefsini temizleyen salih ameli yapabilir.
KEHF - 110 :Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden). De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”
Allah'a mülâkî olmayı (Allah'a ulaşmayı) dileyen kişi, ancak nefsini tezkiye ederek (temizleyerek) Allah'a ulaşabilir.
FATIR - 18 :Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş Allah'adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah'a döner, ulaşır).
Bu gaypta Rabbine huşu duyan kişiler kimdir? Sorusunun cevabı Allah’tan Hacet namazı ile hidayetçisini isteyen kişidir.
BAKARA - 45 :Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
İşte bu huşu sahipler kesin derecede Allah'a mülâkî olacaklarına inanır.
BAKARA - 46 :Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
ŞAYET SALİH AMEL (NEFS TEZKİYESİ) DİĞER ADI AMİLÜSSALİHAT YAPARSA BİR İNSAN;
O kişi mutlaka Allah'a mülâkî olacak, mutlaka Allah’tan hacet namazı ile sorduğu hidayetçisine ulaşacak hidayete erecek, etrafındaki insanlar muhabbet duyduğu kişiler olacaktır. İşte bu kişiler mümindir.
Nasıl mı?
Cennet garantisi veriliyor.
NİSA - 122 :Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti se nudhiluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), va’dallâhi hakkâ(hakkan), ve men asdaku minallâhi kîlâ(kîlen). Onlar ki; îmân edip, nefsi ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) salih amel işlerler. İşte onları, altlarından nehirler akan cennetlere sokacağız. Orada ebediyyen kalacaklar. Bu, Allah'ın hak olan, gerçek olan vaadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?
Veli mürşidi olacak;
"men yehdillâhu fe huvel muhted (muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden)." "Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.(KEHF - 17 )"
İnsanların muhabbet duyduğu kişidir.
MERYEM - 96 :İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yec’alu lehumur rahmânu vuddâ(vudden). Muhakkak ki âmenû olanları ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, Rahmân, muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.
Mümin tarifi bu kişiler için kullanılıyor.
MU'MİN - 40 :Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin). Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü'minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.
Salih ameli açıklamakta muradımız, İslam’ın beş şartı farz amellerin yeterli olmadığını mutlaka Allah'a teslimiyet için Ona mülâkî olmayı (ruhunu ulaştırmayı) dilemek gerekmektedir.
FATIR - 37 :Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrellezî kunnâ na’mel(na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîr(nezîru), fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin). Ve onlar, orada feryat ederler: “Rabbimiz bizi (buradan) çıkar, yapmış olduklarımızdan başka (amel) salih amel yapalım.” Size orada (dünyada), tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde (azabı) tadın. Artık zalimler için bir yardımcı yoktur.
Allah'ın tayin ettiği insanların kendi içinden bir veli resül ancak Allah'ın ayetleri ile insanlara kurtuluşun nefsin tezkiyesi ile olacağını ve bunun için Allah'a ruhunu ulaştırmayı dilemek gerektiğini anlatır, yani uyarır işte bu kişiler Allah'ın insanlar içinden hayata geçirdiği nezirlerdir.
TALÂK - 11 :Resûlen yetlû aleykum âyâtillâhi mubeyyinâtin li yuhricellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minez zulumâti ilen nûr(nûri), ve men yû'min billâhi ve ya'mel sâlihan yudhilhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), kad ahsenallâhu lehu rızkâ(rızkan). Resûl, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (salih amel, yani nefs tezkiyesi) yapanları, karanlıklardan nura çıkarmak için size Allah'ın âyetlerini açıklayarak okur. Ve kim, Allah'a îmân ederse ve salih (nefsi ıslâh eden) amel işlerse onu, içinde ebediyyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere dahil eder (koyar). Allah('ın Zat'ı), onun (resûl) için en güzel rızık olmuştur.
Demek ki ayetlerle insanlara Allah'ın doğrularını anlatan ve Allah'a ulaşmayı dilemiş olanların karanlık olan nefslerinin kalplerinin nura çıkması söz konusu.
İşte bu kalbin nurlanması sadece ayetler ile bakın sadece Allah'ın ayetleri ile oluyor. KUR’AN-I KERİMİN YANINA BİZ ANLAMIYORUZ DİYE EL YAZMASI KİTAPLARI SOKMAYIN.
KASAS - 51 :Ve lekad vassalnâ lehumul kavle leallehum yetezekkerûn (yetezekkerûne). Ve andolsun ki, tezekkür etsinler diye sözü (âyetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.
O zaman sadece farz olan İslam’ın beş şartı kalır ki, ibadetler ameldir, salih amel olamaz. Allah'a ulaşmayı dilerseniz Sıratı Mustakim üzeri Rabbimize doğru yolda oluruz. Sonunda Allah'a teslim olanlardan olur ve İslâm ile şerefleniriz. Bunun için tezekkür hidayet üzeri olanlar için çok önemlidir.
EN'AM - 126 :Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
İnsanların Allah'a teslim olayı dileyenlerin göğsünü teslime yarmışsa nefsinin kalbi nurlanır.
ZUMER - 22 :E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.
Allah'a mülâkî olmayı (ulaşmayı) dilemiyorsa bir insan; Allah'ın zikirden kalbin daha da kararması söz konusu. Bunu biliyor muydunuz?
Neden Allah'ın dostu olmak ermiş veli kullarından olmak istemez misiniz? Aksine kalbinizin temizlenmemiş bir nefs ile şeytanla birlikte olmayı daha çok ister.
O ZAMAN NEFSİNİZE UYMAYIN, ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEYİNİZ VE ALLAH'TAN HACET NAMAZI İLE MÜRŞİDİNİZİ İSTEYİNİZ.
VAR MISINIZ?
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Allah'a emanet olun.