Serbest Kıyafet Devrimi ne oldu?

Abone Ol
 Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okullarda serbest kıyafet uygulamasını devrim olarak nitelendirmiş ve kıyafetlerle birlikte kafalar da özgürleşecek demişti.
Destekleyenler de oldu, karşı çıkanlar da.
Ve, daha aradan bir yıl bile geçmeden proje rafa kaldırıldı.
En vahimi de, getirildiğinde olduğu gibi kaldırılırken de tatmin edici bir açıklama yapılmadı. Bu da tıpkı öğretmen ve öğrenciler gibi velilerin de kafasını karıştırmaya yetti de arttı.

Sevinmiştim ama...
İşte o velilerden birinin yaşadığı çelişkiler:
“İzmir’de 8. sınıfta okuyan bir kız öğrencisinin velisiyim.
Öncelikle belirtmek isterim ki, geçen yıl serbest kıyafete geçildiğinde çok sevinmiştim.
Gençlerimiz özgürce giyinip, çağdaş ülkelerde olduğu gibi kendilerini ifade edebileceklerdi.
Ancak bu yıl uygulamadan geri adım atılması, serbest kıyafet uygulamasının velilerin oylamasına bırakılması, demokratik bir adım olmakla birlikte, maalesef okullardaki idareci ve öğretmenlerin, öğrencilere henüz oylama yapılmadan bile, yasakçı bir zihniyete bürünüp çocuklarımıza kıyafet hususunda tek tip giyinmeleri için baskı yapmalarına sebep olmaktadır.
Lütfen bu konuyu gündeme getirip kamuoyuyla paylaşırsanız seviniriz...”
Şimdi gelin de çıkın işin içinden.
Tüp macundan çıktı ve geri girmiyor.
Bu konudaki zikzağı, hemen her konuda, sürekli yaşadıkları için hadi veliler anlayabilirler ama bunu öğrencilere nasıl anlatacaksınız?..

Şipşak alınan kararlar
Toplumun geniş kesimlerini özellikle de öğrencileri ilgilendiren konularda, şipşak kararların alınmaması gerekir. Çünkü yarattığı etki çok büyük oluyor.
Eğitimde çok sık bakan değişti. Bu bazen zorunluluktan kaynaklandı bazen de siyasetin dengeleri bunu gerektirdi.
Dün de bugünden farklı değildi.
Daha önceki iktidarlar döneminde de, en sık el değiştiren bakanlıkların başında Milli Eğitim geliyordu.
Yine aynı şekilde, en sık değişen yönetmelikler de eğitime yönelik olanlardı.
Bu yüzden, artık hangi karar alınıyorsa alınsın, bekleyin yakında değişir, fikri oluştu. Bu da en iyi projelerin bile sonunun gelmesine neden olabiliyor...

Dinçer nerede?
Ömer Dinçer, Ak Parti içerisindeki en saygın isimlerden birisi. Milli Eğitim Bakanı oluncaya kadar, herkesin sevgisi de saygısı da sınırsızdı. Ama bakan olarak attığı her adımda, muhalefet kadar olmasa da kendi arkadaşlarının da tepkisini çekti. Görevden alınması belki de bu yüzdendi. Kırıldı, bozuldu ve küstü.
Oysa, attığı adımların hala arkasında duruyor olsaydı, belki de bu kadar zikzaklar yaşanmayacaktı.
Belki de doğru olanın onun yaptıkları olduğu anlaşılacaktı. Ama kendisi bile, kendi icraatlarının arkasında durmazsa, başkaları niye bu konuda mücadele versin noktasına gelindi.
Elbette onun da kendisine göre haklı gerekçeleri vardır ama ne olursa yine de yaptıklarının arkasında durmalıydı. Ona, bu yakışırdı...

Daha çok müzakere!
Ankara’da müzakere sözcüğü çok duyulur. Herhangi bir konuda anlaşmazlık olduğunda hemen müzakereler başlar. Ama bu gelenek, nedense eğitim gibi çok önemli bir konuda yeterince işletilmiyor.
Keşke alınan her karar ya da çıkan her sorunda daha fazla müzakere yoluna gidilse!
İşte o zaman, şimdi yaşanan sıkıntıların belki de çoğu hiç yaşanmayacak.
Bugüne kadar olmaması, bundan sonra da olmayacak anlamına gelmemeli.
Ve bunu en iyi yapacak olanlardan birisi de Bakan Avcı.
Kısa sürede eğitim adına çok büyük projelere imza atamaz ama bu geleneği oturtabilir...
Özetin özeti: Her şeyin böylesine hızlı eskidiği bir dünyada, eğitimin de sürekli bir değişim içerisinde olması kaçınılmaz. Yoksa çağın gerisinde kalır. Ama değişim için değişim değil, gerektiği için değişime gidilmeli ve uygulanabilir, sürdürülebilir, kabul edilebilir olmasına da özen gösterilmelidir. Yoksa kalıcı olmuyor...