Osmanlı Devletinin amacı Ortadoğu ve kutsal topraklara ulaşmaktı. Bunun için de projeleri devreye sokan Sultan II. Abdülhamit hemen Bağdat Demiryolu fikrine onay verir. Daha sonra Hicaz Demiryolu tamamlayıcısı olacak olan Bağdat Demiryolu için çalışmalara 1898’de başlanır. Ancak Osmanlı’da yeterli demiryolu mühendisi ve işçisi bulunmadığından dışarıdan destek almak zorunda kalınır. Burada çalışacak, yolu yapacak en uygun ekip o günün şartlarında Almanlardır. Alman Philip Holzman Şirketi, 1907 yılında bu bölgeye bir şehir şantiyesi kurar. Keza Şirket çalışanların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak tesisleri yapar. Alman doktor ve hemşirelerinin bulunduğu hastane, çalışanların çocukları için Alman okulu, Kilise, Cami, hamam, sinema, su hattı, büyük havuzlar. Ayrıca Belemedik; Osmanlı İmparatorluğunun, 24 saat elektriği olan ve bunu sağlayan bir enerji santralına sahip tek şehridir. Bir anda koca bir şehir olan Belemedik, Türk ticaretini de kendine çeker. Peki, Belemedik ismi nerden gelmiştir. Bir kaynağa göre; İlk ismi “Karapınar” olan ve yapım esnasında
Niğde’den özel aracınızla ya da sabah trenle gidebilirsiniz, trenle yaklaşık 3 saat araçla da yaklaşık 1 saat uzaklıkta. Torosların müthiş doğası sizi karşılıyor. Almanlardan kalma binalar harabe vaziyette, tahtadan yapılmış evler görüyorsunuz. Köyde 200 yaşın da bir çınar ağacının altın da soluklandık. Azığımızı açtık karnımızı doyurduk. Bu arada lokanta veya karnınızı doyuracak yer yok, Giderseniz azığınızla gidin. Belemedik, üç insan topluluğuna hitap ediyor. Fotoğrafçılar, doğa gezginleri, piknikçiler. En büyük zararı da piknikçiler veriyor çevreyi kirletmede üstlerine yok. Köyün hemen kenarından Çakıt adlı bir nehir var. Gelen insanlar genelde Adana’dan geliyor, genelde saygılı, samimi insanlar. Bir vadi kenarından yürümeye başladım bu vadi Varda(Alman) köprüsüne kadar uzanıyor. Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız sonbahar da gidin derim. Tam bir renk cümbüşü neyin fotoğrafını çekeceğinizi şaşırıyorsunuz. Bol miktar da çınar, çam ve kavak ağaçları var. Kayanın üzerin de yetişmiş çam bile var. Tünel girişlerini görüyorsunuz ve düşünüyorsunuz o günün şartların da nasıl yaptılar!
Alfred, işe başlar şirket onu Belemedik’e gönderir. Kendi köyüne benzemektedir, eski günleri, annesi gelir aklına. Başarılı çalışmalarından dolayı başmühendis onu yaveri yapar. Tünelleri aşmak çok zordur. Alman, Türk işçiler, savaş tutsakları, mahkûmlar çalışır. Bu zorluklardan dolayı ölümler başlar. Torosların nazlı gelini Belemedik’i geçmek zordur. Alman başmühendis karısına yazdığı mektup da Alfred ile ilgili şunları anlatır ”Sevgili Carla çok zor şartlar altın da çalışıyoruz, kendime bir yaver seçtim adı Alfred konuşmayı sevmiyor, sürekli uzaklara dalıyor. Çok zeki ve çalışkan” Alfred boş zamanların da at la gezmeyi çok severmiş. Bu gezintilerin birinde bir yamaçta Hatice adlı bir kızla karşılaşır. Hatice keçilerini otlatmaktadır, güzel bir Toros yörüğüdür. Zaman la araların da aşk başlar. Alfred onu bunu bahane yapar,
Belemedik ten bir sonra ki durak… Hacıkırı’ ya doğru yola çıktık. Bur da Ünlü Varda köprüsü var. Yörede tren istasyonunun adıyla HACIKIRI olarak bilinir, yerel olarak günlük konuşmada HAÇKIRI olarak telaffuz edilir. Cumhuriyetle yaşıt bir köydür. Köprüye Alman köprüsü de deniyor, Köprüyü de Almanlar yapmış. İki yakayı birleştiren bir köprü, 4 ana ayak üzerine kuruludur. Uzunluğu 172 m'dir. Yerden orta ayak yüksekliği 99 m'dir. Köprü ayakları çelik mesnet türü olup dış kaplaması taş örme tekniği ile yapılmıştır. Yapım yılı başlangıcı 1907, bitiş tarihi 1912'dir. Köprü ayakları bakımı için dört adet ayağın içinde bakım merdivenleri mevcuttur. Birde hikâyesi var bu köprünün. Halk arasında ismi Varda bazen de Vardıha köprüsü olarak geçiyor. Köprü yapılırken ayakları arasına çıkrıklar konmuş, çalışanlar bu çıkrıkların ucuna kovalar asıp taşları içine koyuyorlarmış. Çıkrığı çektikçe taş yukarı veya aşağı gönderiliyormuş. Taşın ulaştığı yerdeki kişide Vardıha diye seslenerek taşı aldığını belirtiyormuş. Bir gün Alman mühendislerden biri köprü üzerinde kontrol amaçlı dolaşırken aşağı düşmüş yere çakıldığında işçilerden biri vardıha diye bağırmış, Almanlarda o günden sonra bu köprüye Vardıha Köprüsü adını vermişler. Bu mühendis dışında burada 21 tane de işçi köprü yapım aşamasındayken hayatını kaybetmiş. Buranın da muhteşem bir doğası var. Köprü kenarın da ki vadide gezebilir, eski köprünün ayaklarını görür, güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Acıkırsanız hemen köprü kenarın da
Alfred çok mutludur artık. Ancak bir sonbahar sabahın da her şey değişir. Tünel açım sırasın da dinamitler zamansız patlar. Alfred’in bedeni parçalanır. İşçileri ağlayarak parçalarını toplarlar. Belemedik’de Alman mezarlığına defnedilir. Hatice Alfred’in ölümü üzerine artık kimseyle konuşmaz, kimseyle de evlenmez. Başmühendisin psikolojisi bozulur apar topar Almanya’da ki ruh sağlığı hastanesine gönderilir. Alfred’in Almanya’da küçük bir köyde başlayan öyküsü, Anadolu’nun küçük bir köyünde sona erer. Belki de Belemedik’in sonbahar da bu kadar güzel olması bir şeyler anlatmaktadır bize… Hatice ve Afred’in aşkını anlatmaktadır belki de…
Artık Sözü Fotoğraflarıma bırakıyorum… Hoşçakalın.