Köyün içine doğru ilerledim, köy kahvesi ve önünde koca bir çınar adını demokrasi çınarı koymuşlar. Gölgesin de soluklanan büyüklerinde adları yazılmış. İlk sırada Menderes sonra milli kahraman Yörük Ali Efe. Çok güzel bir Ege köyü, elektrik direkleri ve bazı evlerin çatısına leylekler yuva yapmış. Buz gibi akan dağ suyu, zeytin ve çam ağaçlarıyla süslenmiş dağlar daha ne olsun. Köylülerle muhabbette ‘bizim dağlardan yağ, ovalardan bal akar’ dediler (dağlarda ki yağ zeytin, ovada ki bal ise incir) sonra sözü Menderese getirdiler, çok zengin bir aileymiş özellikle de anne tarafı, zaten çiftlik evinden de anlamıştım. Demem o ki bu adamın paraya ihtiyacı yokmuş bence. Köylünün biri hele bana bak efe dedi ‘Menderes örtülü ödenekten cımbız aldı diye yargılandı, isteseydi kendi parasıyla cımbız fabrikasını alırdı. Büyük adamdı O ,boşu boşuna astılar’ dedi. Beni en çok üzen ev oldu doğduğu büyüdüğü o ev kaderine terk edilmiş… Kim bilebilirdi o ev deki saklı koca hatıraları. Menderesin son sözleriyle noktayı koyalım ve fotoğraflara geçelim…
“Allah milletimize zeval vermesin”
“Hiç küskün değilim. Hiçbir dargınlık duymuyorum.”
Son arzusu sorulduğun da:
"Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın. ”
Çakırbeyli de başlayan yolculuk, İmralı adasında son buldu… Saygıyla…