Şu RED Hack’in biricik YÖK’ümüze Yaptıkları

Şu RED Hack’in biricik YÖK’ümüze Yaptıkları
Abone Ol
 Son bir yıldır ülkemiz sanal âleminde bir “hortlak” geziyor. İnternet ortamında kafaya koyup ta giremedikleri, “Hacklemedikleri” site yok gibi. Yaptıkları her eylemle ses getiren, “Adalet” sistemimiz tarafından siyasal iktidarın isteği doğrultusunda "terör örgütü" ilan edilen, kendilerini “RedHack” diye adlandıran ve toplumun yalansız, dolansız bilgi ihtiyacını gidermeye dönük eylemleriyle tanınan “kimliği belirlenemeyen” kişiler, iki gün önce 12 Eylül ürünü biricik YÖK’ümüzün web sitesine girivermesin mi? Girmiş elbet! Girmiş ama boş durmamış “yolsuzluk” dosyalarını “izinsiz” şekilde almış, almış da bir de yayınlamış.
 
     Dedim ya! “hortlak” bunlar! Nasıl girip, nasıl çıktıkları görülemiyor. Ama paylaştıkları bilgi ve belgeler yenilir, yutulur cinsten değil. Hele, hele yolsuzluk dosyaları birçok “güzide” üniversitemizi ve elbette ki sayın rektörlerini zor duruma düşürdü.
 
    “RedHack” tarafından yayınlanan her bir dosya ile YÖK’ün ve üniversitelerin içinde bulunduğu “perişanlık” gözler önüne serildi. Kapalı kapılar ardında dönen kirli ilişkilerde “yök, yök” dedirtecek cinsten!
 
      Doğru oturup, doğru yazmak gerekirse “RedHeck” siz de üniversitelerde dönen işlerden haberdar idik. Kiminde yolsuzluk, kiminde kadrolaşma. Öğrencilerin, harçlarını bir lira eksik verdiğinde yapılmayan kayıtlarını, üniversitedeki taşeron işçilerinin çalışma koşullarını, halkın sağlığı için araştırma yapan akademisyenlere gelen soruşturmaları ve düşüncesini ifade ettiği için üniversiteden atılan, cezaevine konulan öğrencileri, akademisyenleri öteden beri biliyorduk.
 
      RedHack`in “izinsiz” indirdiği dosyalarda ise halkın vergilerinin kimlere nasıl peşkeş çekildiğinin, yetkilerle donatılan rektörlüklerin pervasızca içinde bulundukları kurumları nasıl hortumladıklarının bilgisine ulaşmış olduk. 
 
    Bu gün ortaya orta ya dökülen bu bilgilerden YÖK`ün idaresi altında ve elbette ki YÖK rektörleri aracılığıyla onlarca, yüzlerce yolsuzluk yapıldığı gerçekliğiyle karşı karşıyız. Yolsuzluk ve hortumlamaların bu denli artış göstermesinde siyasal iktidarın YÖK`ü yeniden yapılandırma çalışmaları adı altında bu yozlaşmayı artıracak hamlelerle yolsuzluklara bulaşmış kendi kadrolarını koruma, haksızlık ve yolsuzluklara itiraz edenleri ise üniversitelerden derhal uzaklaştırma hamleleri yattığı bilinmelidir.
 
     Unutmamalıyız. Siyasi iktidar 12 Eylül`ün kurduğu YÖK kaldırmayıp aksine kendine ait bir  “kurul” haline getirmeyi hedefliyor. Rektörlerin yetkileri kısıtlanmak bir yana üniversite üzerindeki iktidarlarını perçinleniyor! Üniversiteyi, üniversitenin kendi bileşenlerinin değil, en fazla vergi verenlerin, kendine sadakatle bağlı şirket yöneticilerinin yönetmesi isteniyor! Üniversitelerdeki yolsuzlukların başrol oyuncularından olan özel şirketler üniversitelerin yönetiminde resmen söz sahibi hale getiriliyor. İş güvencesinin ortadan kaldırılmasıyla bu yozlaşmışlığa dur diye bilecek üniversite bileşenlerini sessizleştirmeyi hedefliyor. Evet, siyasal iktidar üniversite sistemini “yeniden” ancak kendi merkezinde ve güdümünde kurguluyor!
 
      Emekçi halkımız bilmelidir ki, üniversitelerde yaşanan bu türden skandallar, bu kurumlarda alınan kararlarla üniversitedeki emekçilerin ve öğrencilerin bilgisi arasında bir uçurum olmasından kaynaklanmaktadır.
 
     Üniversite bileşenlerin ve elbette ki onların sendikal örgütlerinin sözün asıl sahibi olduğu bir sistemde böylesi pervasız yolsuzlukların gerçekleşmesi güçtür. Ne var ki, kâr güdüsü ile hareket eden şirketleri, taşeronu, niteliği sorgulanmaksızın bir takım STK’ları üniversite yönetiminde “bileşenlerin” sesini bastıracak bir pozisyona getirmek yolsuzlukların ve skandalların artık önünün alınamaması anlamına gelmektedir.
 
     Yeni Yüksek Öğretim Yasasıyla planlanan son değişiklikler de tam da böylesi bir tehlikeyi barındırmaktadır. “RedHeck” in paylaştığı belge ve bilgileri başta “yetkililer” olmak üzere, üniversitelerimizi piyasaya, güvencesizliğe ve şirketleşmeye doğru sürüklemek isteyenlerin dikkatle okumasını isterim.
 
       Okusunlar ki o belgelerde geçen ve “iddia” edilen olayların kurulun elbette geçmişinden aldığı “cesaretle” son on yılın olayları odluğunu bizatihi görüp, “bozuk düzen, sağlam çark tutmuyor” düsturunu hatırlayarak üniversitelerimizi YÖK “heyhülasından” kurtarma yönünde adımlar atmalarını, tüm üniversite bileşenlerinin eşit temsil edildiği, temsili sağlandığı tüm kurullarda söz ve karar sahibi olduğu,  demokratik bir yönetim tarzına geçiş için hareket ederler umarım.