“Terör örgütü ve yandaşları korunacak kılınızı bile kıpırdatamazsınız” ..
Terör örgütünün silahlı ve sivil sözcülerini bu bile kesmiyor, “Meclis’te kurulacak komisyon ve yasal düzenlemelerde” ısrar ediyorlar, güya yüzde 100 garanti istiyorlar.
Teröristlerin sınırlarımızdan çekilmelerine ve de propagandalarına Savcılarımız “siyasi baskılar”yüzünden göz yumdu diyelim. Türk Silahlı Kuvvetleri bu kanunsuzluk karşısında ne yapar. Onlar da“Bu, siyasetçilerin işi. Siyasi irade karar vermiş, terör örgütü üyeleri elini kolunu sallayarak istediği yere gitsin. Bizi ilgilendirmez. Görmeyiz, etmeyiz” diyebilirler mi?
Bu ve benzer soruları eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’a sordum. Aldığım ilk cevap;
“PKK’lı teröristlerin sınır ötesine çekilmesi sırasında, operasyon yapılmaması ve teröristlerin görmezden gelinmesi Türk Ceza Kanunu’nun 238’inci maddesinde belirtilen ‘suçluyu kayırma’ suçunun işlenmesi demektir. TCK 238’e göre, ‘suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’
Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP Hükümeti’nin hiçbir Bakanlığı TCK 238’e aykırı bir direktif veya emir veremez. Anayasa’nın 137’nci maddesine göre kanunsuz emir yerine getirilmez. AKP Hükümeti, teröristlerin sınır ötesine çekilmesi ile ilgili olarak TCK 238’e aykırı direktif ya da emri yazılı olarak verse dahi bu direktif ya da emir uygulanamaz. Konusu suç teşkil edilen emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Yani Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, TCK 238’e aykırı olarak verilecek direktif ve emirleri yerine getiremez. Yerine getirmesi halinde, sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun, kanunsuz emri yerine getiren, Genelkurmay Başkanı, ilgili Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Vali, Kaymakam, Hudut Birlik Komutanları, asker, jandarma ve polis sorumluluktan kurtulamaz ve TCK 238 kapsamında hesap vermek zorunda kalırlar.”
Tablo gayet net değil mi?..
Ümit Yalım önemli bir de hatırlatmada bulundu;
“Teröristbaşının 1999 yılında Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi ve yargılanması ile ağır bir hezimete uğrayan PKK terör örgütü, topraklarımızı terk ederek Kuzey Irak’ta bulunan Kandil Dağı bölgesine çekildi. Sınırlarımız içinde kalan terörist sayısı 80-100 arasındaydı. Çekilme sırasında terör örgütüne karşı güvenlik güçlerinin operasyon faaliyetleri devam etmiş ve teröristlerin bir kısmı etkisiz hale getirilmiş veya teslim olmuştur. Dönemin hükümeti tarafından operasyonların durdurulması ya da geri çekilen teröristlerin görmezden gelinmesi kapsamında kanunsuz emir verilmemiştir.”
Ümit Yalım, iktidarın terör örgütleri arasında “pozitif ayrımcılık” yaptığı düşüncesinde;
“Sözde Barış Süreci ile ilgili olarak AKP Hükümeti’nin üyeleri tarafından yapılan açıklamalar, Anayasa’da ve kanunlarda belirtilen esaslar ile bağdaşmamaktadır. ‘Terör örgütünün Türkiye’de bulunan unsurlarının çekilmesi, 1999 yılındaki gibi olmasın, çekilme yolları belirlensin’ gibi açıklamalar yasal değildir. Devletin görevi, suçluyu yakalayarak adalet önüne çıkarmak ve yargılanmasını sağlamaktır. Devlet bu görevini yaparken hiçbir terör örgütüne ayrıcalık sağlayamaz. AKP Genel Merkezi’ne ve Adalet Bakanlığı’na silahlı saldırıda bulunan DHKP-C’li teröristleri yakalamakla görevli olan devletin güvenlik güçleri, binlerce güvenlik görevlimizin şehit edilmesinden sorumlu olan PKK’lı teröristleri yakalamakla da görevlidir. Hiçbir siyasi hükümetin, PKK terör örgütü lehine pozitif ayrımcılık yapması kabul edilemez.”
Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’ın bu açıklamalarını, şahsı adına olduğunu düşünmeyin. Bu sözler, son gelişmelerle birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’nde atan ortak nabzın dışa vurumudur.
Önemli Not; Son günlerde Çankaya Köşkü’nün ziyaretçi trafiği önemli oranda arttı. Abdullah Gül, sıkıntılılara randevu vermekte yetişemiyor. Gül, “İmralı süreci”, “yeni anayasa çalışmaları” ve“Türklüğün anayasadan silinmesi faaliyetleri” ile ilgili sıkıntılarını anlatanlara “ben de rahatsızım” mesajları verip Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin ardından yazmıştım; Gül’ün bu “rahatsızlığı”nda samimi olduğuna inanmıyorum.