Haber şöyleydi...
Niğde’de komedi filmlerine konu olacak olay yaşandı. Niğde Kalesi'ni gezen Rukiye U. bir anda 6 metrelik bir çukura düştü. 200 metre uzunluğunda tünel kazan definecilerin kafasına düşen Rukiye Ulusoy'u gören çevredeki vatandaşlar durumu ekiplere bildirdi. İhbar üzerine bölgeye sağlık, AFAD, itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Ekipler yaklaşık 6 metre derinlikteki çukura düşen Ulusoy'u bulunduğu yerden çıkardı.
Öte yandan bir görgü tanığı ekiplere yaptığı açıklamasında, Rukiye Ulusoy'un düştüğü çukurda iki kişinin bulunduğunu ve tünelin diğer ucundan kaçarken gördüğünü söyledi.
İHA Muhabiri Yasin Esen imzalı haber böyle…
Konu ile ilgili ilk haberler definecilerin 200 metre uzunluğunda tünel kazdığı şeklindeydi. Doğru 200 metrelik bir tünel var ama bu tünelin çok eski tarihlerde yapılmış tünellerden biri olduğu, kazıcıların bu tünele ek yeni bir kısa tünel kazmasıyla göçüğün oluştuğu anlaşıldı.
Burada cevaplanması gereken bir çok soru var.
Niğde Belediyesi uhdesinde bulunan Niğde Kalesi’nin kapıları neden kilitli değildi?
Boşaltılmış olan ve doğal olarak definecilerin dikkatini çeken bu bölge de neden güvenlik zafiyeti oluştu?
Geçtiğimiz hafta aynı bölgeyi ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı aynı çukura düşse ne olurdu?
Yukarıdaki haber, yapımı/yıkımı başlatılan Kale Projesinin farklı bir boyutuna dikkat çekti.
İL MÜDÜRÜ ALPER GÖNCÜ BU TÜNELLERE DİKKAT ÇEKMİŞTİ
Dikkat çekti diyorum ama asıl bu konuya dikkat çeken kişi ise sitemizde de köşe yazıları yayınlanan İl Kültür Müdürü Alper Göncü oldu.
Alper Göncü Ağustos 2021 tarihli “ Yeraltı ve Yerüstüne Dair” başlıklı köşe yazısında Niğde Kalesi, Alaeddin Tepesi, saat kulesi ve kale burçlarının altındaki muhtelif büyüklükteki tünel ve galerilerin varlığına dikkat çekmişti. Köşe yazısı burada lütfen tıklayın
İl Müdürü Alper Göncü köşe yazısını yazdığı tarihlerde daha proje aşamasında olan Niğde Kale ve Çevresi Koruma ve Yenileme Projesinde, kale ve çevresinde bulunan muhtemelen eski tarihlerde güvenlik gerekçesi ile yapılmış çok uzak noktalara ulaşan bu galeri ve tünellerin Niğde Turizmine kazandırılmasının çok önemli olduğundan bahsetmişti.
BİR MUSİBET BİN NASİHATTAN İYİDİR
Atalarımızın “Bir musibet bin nasihatten iyidir” sözü belki de bu tür konular içindi. Asıl amacı Niğde’nin kültürü ve turizmine katkı sağlamak olan Kale Projesinde bu tüneller, galeriler yer alıyor mu?
Bu tüneller ve galeriler projeye dahil edildi mi?
Kazılar sırasında ortaya çıkma ihtimali olan bu tünellere ne gibi işlem yapılacak. Bu tüneller üzerine çalışmalar yapılıp yeni trend olan mağara gezileri, tünel gezileri gibi çok farklı statü kazandırılıp il kültürüne ve turizmine katılabilecek mi?
Kale ve çevresi altında çok farklı bir yapı, eser, eski yerleşim yerleri gibi tarihi yapılarla karşılaşılırsa, projenin akıbeti ne olur, nasıl şekil alır?
...
İzleyip göreceğiz…
Niğde İl Kültür Müdürü Alper Göncü’nün sitemizde yer alan köşe yazısının ilgili bölümünü aşağıya alıntıladık. Yazının tamamı için ise lütfen buraya tıklayın.
...
Bu yeraltı yapıları sadece köy ve kasabalarda değil Niğde’nin kadim yerleşimi vasfındaki Alaeddin Tepesinde de vardır. Burada bulunan Niğde Kalesi, tarih boyunca zindan olarak kullanıldığından, saat kulesinin ve kale burçlarının altında muhtelif büyüklükte tünel ve galerilerin varlığı bilinmektedir. Buna ilâveten, Kale’den Kayardı’na kadar uzanan bir tünelin varlığından söz edilmektedir. Muhtemelen güvenlik amacıyla kapatılmış olan bu tünelin Mabudu Keleri denen ve Milli Mücadele yıllarında ilk direnişlerin örgütlendiği mağaraya açıldığı söylenir. Belediyemizin Kale Projesi kapsamında bahse konu tünel, mağara ve yeraltı galerilerinin açığa çıkartılıp turizme kazandırılması büyük önem arz etmektedir. Alaeddin Camii karşısındaki Hatıroğlu Çeşmesinin hemen yanında 84 metrelik bir kuyu olduğu, kuyunun bakım ve temizliği için belli dönemlerde kuyu dibine inildiğini eski Milletvekili Hüseyin Çelik, anılarında yazmaktadır.
Niğde’nin gömü hikâyelerinin halk nezdinde doğrulanmasının milâdı ise Killi Nuri olayıdır:
Killi Nuri namıyla maruf, Niğde kasaplarının en eskilerinden, Nuri Kasap, kazancı iyi olduğu halde ömrü boyunda dervişmeşrep bir hayat yaşamış, küplerle altın biriktirmiş, ancak ömrünün son yıllarında bunamış ve altınları gömdüğü yeri unutmuştu.
1976 senesinde Perşembe pazarı civarında Belediye ekipleri kanalizasyon çalışması yaparken kepçenin ucuna takılan küp yere düşmüş, Killi Nuri’nin altınları Köyden İndim Şehire filminin final sahnesindeki gibi ortalığa saçılmıştı.
Hal böyle olunca orada bulunan amele tayfası ile mahalleli, üç beş dakika içinde altınları kapışmış, birbirlerini ezerek ortalığı talan etmişlerdi. Polis daha sonra bunların bir miktarına el koyup Niğde Müzesine teslim etti. Kolay yoldan para kazanmak isteyen yağmacı zihniyet ise bu olay sonrasında daha bir hırslanmış ve şehir efsanelerine iyice inanır olmuştu. Kimileri ise bunu senaryolaştıran dolandırıcıların eline düşmüş, göz göre göre çarpılmışlardı. Bu gibi olaylar ile sahte define hikâyeleri, define kitapları ve dijital define sitelerinde hâlâ devam etmektedir.
Hazine hayallerine kendilerini kaptıranlar, soğuk kış gecelerinde köy kahvelerinde anlatılan papaz haritaları ile dede-nine masallarını hayata geçirmeyi ümit ederler. Kendilerine suç ortağı gözcü-yancı bulduklarında ise harekete geçip höyük demeden, sit alanı demeden, kepçeyle, Hilti’yle, kompresörle, murçla, balyozla hunharca kazan, kıran, delen köstebek soyu ekipler, kiliseleri, şapelleri, fresk ve mağara resimlerini talan ederler. Define teraneleriyle beyinleri yıkanan bu arkadaşlar, yeraltında Firavun mezarı bulacaklarını hayal ederek, atası dedesi Osmanlı’nın lağımcı taburunda askerlik yapmışçasına ha bire kazarlar. Hapse girince de çay kaşığıyla tünel kazmayı planlarlar.
...