Türk Alfabesi’ne Tehlikeli Müdahale… (x,w,q)

Abone Ol
Atatürk’ün talimatıyla, 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulur. (Bugünkü Türk Dil Kurumu) Amaç, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek"
 
Yine Atatürk’ün talimatıyla,  26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı'nda Birinci Türk Dili Kurultayı toplanır.
 
Birinci Türk Dili Kurultayı’nın toplandığı, 26 Eylül 1932 tarihi, ülkemizde DİL BAYRAMI olarak kutlanmaktadır. Ve ne acıdır ki, Atatürk ve devrimleri ile sorunu olan günümüz iktidarı,  Dil Bayramı’nın 81. yılını kutladığımız bu günlerde, Türk’ün dilini de değiştirmek gayreti içine girmektedir.
 
Basından öğrendiğimiz kadarıyla iktidar, günlerdir açıklanması beklenilen sözde “Demokrasi Paketi’ nin içine ALFABE’ nin değiştirilmesini de eklemiş. Yazılanlara göre Atatürk’ün, Yeni Türk Alfabesi’ne eklenmesini uygun bulmadığı “Q”, “W” ve “X” harflerinin kullanılmasını da serbest bırakacakmış!
 
29 harfli Türk Alfabe’si, 32 harfli olacakmış!
 
20. yüzyılın tartışmasız en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk, bu harfleri Türk Alfabesi’nin içine almayı bilmiyor muydu?  Neden almadı?
 
Kara tahtanın önünde halkına dil dersi veren tek önder Atatürk, bu harflerin kullanılmasının dilde ölçünleşmenin* sağlanmasını zorlaştıracağını, düşünsel ve bilimsel üretimi engelleyeceğini çok iyi biliyordu. Ulus Devlet’lerde, dil birliğinin önemini herkesten iyi kavramıştı. Dil birliğinin,  farklı milletleri birbirine bağlayıcı en önemli unsur olduğunun farkındaydı.
 
Türk demek dil demektir. Milliyetin en bariz vasıflarından biri dildir. Türk her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır” diyerek dil konusunun bir millet için yaşamsal önem arz ettiğini her fırsatta vurgulamaktaydı. Çünkü Büyük Atatürk dil olmazsa millet olunamayacağını, Türkçe olmazsa Türkiye’nin de gideceğini, Türkçe parçalanırsa Türklüğün de kalmayacağını biliyordu ve bugün yapılmak istenenleri görmüş gibi gittiği her toplantıda, katıldığı her yemekte dil konusunda uyarılarda bulunmaktaydı. Türk Dili ve Tarihi konusunda yaptığı çalışmalar eşsiz birer devrimdir. Mirasını bile, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na bırakmıştır.
 
Bir ulusun yaşadığı sosyal ve kültürel yükselme ve çöküşler, dil birliğinde de kendisini gösterir. Büyük Atatürk, bu yerinde tespiti 81 yıl hatta daha da önce yapmıştır.
 
“Türk Milletinin dili, Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakını, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk Milletinin kalbidir, zihnidir.”
 
Yeni Anayasa yazma çalışmaları, değiştirilemez ilk üç madde ve bu maddelerin değiştirilmesini engelleyen dördüncü madde nedeniyle tıkanmış durumda. Bu maddelerin üçüncüsü dil, bayrak, millî marş ve başkent ile ilgili. Şöyle diyor üçüncü madde;
 
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
 
Anayasanın bu hayatî maddelerinin değiştirilmesinden ümidini kesen iktidar, arkadan dolanarak puan alma peşinde koşuyor. Sözde “Demokratikleşme Paketi”  ile Türk Dili’ni değiştirmeye çalışıyor. Başbakan, en büyük devrimci (!) rolüne soyunmuş!
 
“85 yıllık yasak” masalıyla Türk halkı uyutulmaktadır. Türk Alfabesi’ nin neden değiştirilmek istendiği hepimizin malûmudur; Terör Örgütü’nün “Ana Dil” talebine karşılık vermek ve Kürtçeyi ikinci bir resmi dil olarak yerleştirmek… Cumhuriyet dönemi ve Atatürk devrimleriyle hesaplaşmak…
 
Türk dilinin kalbine hançer gibi saplanacak olan bu üç harf, Türk Dil Devrimi’ni de yıkıp, paramparça edecektir.
 
Türk Dili ile oynamak ve onu değiştirmeye çalışmak tehlikeli bir hamledir.
Bu gidiş ülkemiz açısından iyi bir gidiş değildir…
 
Tülay Hergünlü
27 Eylül 2013
 
 
 
 
 
*Ölçün: Standart. Sayısal ya da felsefî olarak anlatılan eğitim ereği. Eğitimde ulaşılmak istenilen amaç ya da düzey. (www.tdk.gov.tr )