Hem Ülkü Ocakları Genel Merkezinin projeleri, hem konferanslar için gittiğim yerlerde Ülkü Ocaklarının bulundukları yerlerin meselelerine yönelik çözüm önerileri, özellikle de Niğde’mizde birkaç aydır şahit olduğum Ülkü Ocaklarının sosyal konulara olan duyarlılıkları; tarihin milletimize yüklediği misyonu bu mekanların, mesuliyet duygusu ile üstlendiğini gösteriyor.
Özellikle yaşadığımız şehir açısından bakıldığında, Ülkü Ocaklarının başında genç ve donanımlı bir eğitimcinin olması sadece bu ocaklarla irtibatlı olanlar için değil şehrimiz içinde büyük bir fırsattır.
Ülkü Ocağında kurduğu Eğitim akademisi, Gönül sohbeti, Kur’an dersleri, Soru günleri, Toplumsal meselelere olan duyarlılığı, doğru değerlendirilirse ilimiz için büyük bir şanstır.
Sadece “Babacığım Elimi Tutar mısın?” başlıklı “kumandayı tuttuğun kadar elimi tut, diye devam edip aileye vurgu yapan çalışma bile zannederim toplumsal bir yaraya tutulan önemli bir ışık olsa gerek.
Görüyorum ki, Ülkü Ocakları siyasi algılardan ve beklentili siyasetten ziyade “Yaşatma İdeali” için ilim-iman-ahlak çizgisini toplumumuza aşılamaya çalışıyor.
Görüyorum ki, Ülkü Ocakları Yeniden Maneviyata Dönüş ve Maneviyatta Diriliş” diye ifade ettiği şuur bilinciyle bir silkiniş ve öze dönüşe yönelmektedir. Benim “yaşatma ideali için yaşamak” dediğim Nurettin Topçu’nun ise yarınki Türkiye’nin kurucuları olarak şerh düşüp “yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek” şeklinde vecizelendirdiği bir şuur anlayışı ile bir iman mücadelesi veriyor.
Görüyorum ki, Ülkü Ocakları batıcılığı bir taklitçilik müessesesi haline getiren ve bugün her türlü mesuliyet duygusundan yoksun, milletinin değerlerine küfrederek milletinin ekmeğini yiyenlere karşı milli bir bilincin genç nesillere aktarıldığı mekanlar olarak toplumun meselelerine sahip çıkıyor.
Görüyorum ki, Peygamber Efendimizin evi kader mübarek, alimlerin tekkesi kadar kutsal, asker ocağı kadar kıymetli yerler olan Ülkü Ocakları, memleketi bir baştan bir başa Allah(c.c.)’ın, Rasulullah(S.a.v.) Efendimize, onunda ümmetine vaaz ettiği hakikatleri genç nesillere aktarmaya, Türk milletini “ Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır” şuuru ile bir olmaya çağırıyor.
Görüyorum ki, Ülkü Ocakları, Türk milletini buhranlar anaforundan kurtarıp, milli-manevi bütünlüğünü sağlamış, ezel-ebed köprüsünü doğru kurmuş, kökü mazide olan bir ati hareketinin neşv-ü nema bulması için çalışıyor.
Görüyorum ki, Ülkü Ocakları, milliyetçiliği içi kevserle dolu kase olarak gören ve esas değeri kaseye değil kevsere veren; kasenin kevserin nurunu aydınlatması ile değer kazandığına inanan bir neslin yetiştirilmesi, bid’at nedir bilmeyen tertemiz Müslüman olma şuuru ile Türk milletini önce bölgesinde lider daha sonra da dünyada süper ülke yapma gayretini güdüyor.
Görüyorum ki, Ülkü Ocakları, yok edilmek istenen bir nesli, YENİDEN MANEVİYATA DÖNÜŞ hareketi ile dirilişini sağlama mücadelesinin verildiği kutlu bir çınar gölgesidir.