Pek çok defa belirlenen gündemlere atıflarda bulundu. Halbuki geçmişte, kemiyet değil keyfiyet ile tavır belirlendiği için bazen kurulmasına vesile olduğu bir kurum ile,kimi zaman devletler arası muvazeneyi sağlayarak, gerektiğinde toplumun kanaat önderlerini bir araya getirerek, bazen “Ne mozaği ulan?” çıkışı ile, bazen “Sakıp ağa çizmeyi aşma!” ikazı ile olması gerekeni ortaya koymuştu.
Ha, hala yeri geldiği zaman gerekli ikazlar yapılabilmektedir. Ancak belirlenen gündeme mi tutum sergileniyor, gündem mi belirleniyor, pek de net değil.
İnancımız odur ki, Allah ilk insanla birlikte yeryüzünde hak-batıl mücadelesini başlatmış ve bu mücadelenin de kıyamete kadar devam edeceği bildirilmiştir. Verilen bu İlahi gaye, zaman zaman milletlere tevdi edilmiş ve kavim kavim yaratılan insanlara takva anlayışı ile “vazifeli millet” nişaneı verilmiştir.
Biz, Türk Milletinin de vazifeli bir millet olduğuna inanıyoruz. O vazife beş bin yıllık tarihin her devrinde, değişik isimler alsa da hep adalet ve hizmet kelimeleri ile ortaya konulmuştur.
Buradan hareketle, bu milletin mazi- ati köprüsüne talip olan Ülkücüler ne yapmalıdır?
Öncelikle her zaman söylediğim gibi, Ülkücüler birbirini sevmeli ve beklentisiz bir şekilde birbirine dua etmelidir. Ve defalarca ifade edildiği gibi “Birlikte rahmet ayrılıkta azap olduğu” şuuru ile hem kendi birliğini hem de birini diğerinden ayırmadan bu ülkede yaşayan bütün insanlarımızı birlik şuuru ile kucaklamalıdır.
Ötekileştirip ayrıştıranların bütün bölücü tutum, destek ve gayretlerine karşı bin yılı aşan kardeşliğimizi zedeletmemeli, bu mevzuda ciddi projeler geliştirmelidir.
Ülkücüler, kışkırtıcı söylem, eylem, tutum içinde olanlara karşı şüphesiz ki ipeğe sarılı çelik yumruk olacak ve kim neye layık ise o tutumu sergileyecektir. Ancak o tutumun sergilenmesi için toplumun her katmanına kurumsal kimliklerle ve çözüm önerileri ile ulaşabilmelidir.
Mesela Ülkü Ocakları genel aşkanının Doğu ve Güney Doğu Anadolu turuna çıkması doğru ve zamanında yapılmış bir başlangıçtır. Bu başlangıç, yoğun bilgilendirici, birleştirici, eğitim ve konferanslarla desteklenmeli, bölgenin meselelerine kalıcı çözüm önerileri sunulmalıdır.
Çalışmalarını siyasi kaoslara kurban etmeden, talip olunan medeniyet inşası için 1990’lı yıllardaki yaklaşımlarımız geliştirilerek yeniden ortaya koymalıdır. Sadece o bölge için değil, Türkiye’nin her yerinde oluşturulacak düşünce masaları, eğitim akademileri, kitap okuma günleri, bilgi-kültür şenlikleri, eğitim kitapçıkları, gönül sohbetleri, bilgi kampları, aile şuraları, ekonomi toplantıları, eğitim çalıştayları vb. ile Türkiye bir medeniyet hareketi ile ayağa kaldırılmalıdır.
İşte o zaman sürprizlerle dolu ülke gündemi bizimle şekillenecek ve 22023’ten 2053’e doğru Milliyetçi Büyük Türkiye ideali gerçek olacaktır.