Bir umut olması mı, duymak istediklerimizin yüzümüze karşı söylenme ihtimal mi, yoksa gelecek karşısında aciz olan insanoğlunun ona karşı hazır olma halimi? Fala inanma falsız da kalma derler. Tamam, fala inanmayalım iyi peki, madem inanmıyoruz o zaman falsız niye kalmıyoruz.
Hadi falcılığı geçtik aynı merak astroloji ve rüyaların yorumlanması için de geçerli değil mi?
Demek ki hepimizde geleceği bilme konusunda bir merak var ve o zaman geleceği bilme konusundaki bu merak nerden kaynaklanıyor diye sormamız gerekiyor kendimize.
Bu soruyu biz insanlar; var oluşumuzdan beri belirsizlik ve bilinmezlik karşısında ürkmüş, korkmuş ve çaresiz hissetmişizdir kendimizi diyerekten cevaplandırırsam, birçoğunuz bana katılırsınız herhalde.
Geleceği bilmek ve belirsizliği ortadan kaldırmak hepimizin hedeflerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Belirsizlik ve bilinmezlik karşısında ürken, korkan ve çaresizlik hissiyle bu duygunun karşısında bilimi çıkarmış olan insanlık, geleceği tasarımlamaya çalışarak, kendini garanti altına almaya çabalamış.
Medeniyetin gelişmesiyle paralel bilimin ışığını yol gösteren bir pusula gibi kullanıp, sebep-sonuç ilişkileri kurma eşliğinde, madde üzerinde hâkimiyet kurmuş ve bu hâkimiyet güçlendikçe de belirsizlik ile bilinmezliğin önüne geçmeye çalışmış.
Bilimin gelişimi eşliğinde belirsizliği ve bilinmeyeni azaltarak rahata kavuşmuş olan bizler, geleceğinin garanti altına alma yolunu emeklilik, sigorta, kasko, sağlık taramaları gibi medeniyetin ortaya çıkardığı yeni tedbirler sayesinde düzenleyerek, rahatlama olanağımızı daha bir arttırmışız.
Birçoğumuza yöneltilen gelecekte ne yapacaksın, neler planlıyorsun gibi soruların cevaplarını rahat bir şekilde verip, omuzumuza yüklenen kaygının ağırlığından da kurtuluyor gibi gözüksekte, beynimizi bir kıskaç gibi sarmaya devam eden belirsizlik ve gelecek kaygısından kurtulamamışız..
Zaten bilinmezlikle dolu olan gelecek, bir saniye sonrasının bile muhasebesini yapamıyor.
Teknolojinin getirmiş olduğu bilinmezi bilinir kılma, geleceği kontrol altına alma, aynı oranda tehlikeyle beraber bilinmezliği ve belirsizliği de artırıyor.
Evet, geleceği öğrenme isteğimizin temel noktalarından biri, yine aynı geleceğe ait olan belirsizlik duygusu ve önünü görememe öngörüsüdür.
Kahve diplerinde, iskambil kağıtlarında, tarot fallarında ya da astrolojiyle bile olsa geleceği kurgulamaya çabalayan insanoğlu, dünün ışığında bugününü değerlendirip hep yarınlara kalmak istiyor.
Yani anlayacağınız biraz da ölümsüzlüğün peşinde koşturuyoruz.
Sanki ölüm, yaşamın adaleti değilmiş gibi…