Dünya yaşlandığı gibi kirletiyoruz da o kirlenme ile doğan riskleri bir kenara koyarsak genetiği oynanan tükettiklerimiz ile sağlığımızın açıkça tehdit altında olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Tavuk, yumurta, süt, yoğurt gibi başlıca gıda maddelerine katılan katkıları, bu katkıların hayvanlardaki deneyimlerini izledikçe düşüncemiz arttı. Konuşmacılar eğer yoğurt bozulmuyor ekşimiyorsa almayın dediler. Tavuk için ise durum vahim, o yolla insan vücudunda oluşabilecek tahribatta korkunç, Ayrıca kuş gribi bahanesi ile 2,5 milyon tavuğun yok edilişinin hikâyesini anlatıp bu bağlamda açılan pazara dikkat çektiler. Tükettiğimiz saf olmayan meyve sularından boyanan zeytinlere değin paramızla sağlıksız ürünleri alışımızı özetlediler. Aldığımız her üründe mutlaka etiketini okumamızı ve katkı maddelerinin varlığını görünce uzak durmamızı öğütlediler. Bir vatandaş bu ürünleri için verilen raporlara değindiğinde o raporların dünya da oluşan lobilerin etkisine vurgu yaptılar ve bir üründe sınırlı olan katkı maddesi aynı gün farklı ürünlerde alındığında yaratabileceği sorunlara dikkat çektiler.Çözüm için yerel ve yerli ürünlerin korunmasını ve herkesin kendi çapında geçmişte olduğu gibi olanakları ölçüsünde en azından tükettiklerinin bir bölümünü yetiştirmesini öğütlediler. Kısacası genetiği ile oynanmış, bir sonraki yıl tohum vermeyen ürünlerden uzak durulmasını sağlık için gerekli olduğuna vurgu yaptılar. Herkesin sağlığı kendine ama neden ikide bir doktor kapısına gidiyoruz bunu da yediklerimizle bağı varmı? Onu da düşünmemiz gerekir.