“Ey şanlı avcı, damını beyhude kurmadın
Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın” diyerek bu başarısızlığa üzüldüğünü ifade etmiştir.
Yaptığı yalan haberlerle halkın nefretini toplayan gazeteci Baba Tahir, Şam'da öldüğünde halk onun mezar taşına;
“Ne kendi etti rahat, / Ne âleme verdi huzur
Yıkıldı gitti cihândan, / Dayansın ehl-i kubûr!” mısralarını yazdırmıştır.
Süleyman Nazif ise:
“Padişahım gelmemişken ya'da biz,İşte geldik senden istimdada biz,
Öldürürler başlasak feryada biz,
Hasret olduk eski istibdada biz.” diyerek II. Abdulhamid Han’a karşı yaptığı yanlışlıklardan dolayı üzüntü duyduğunu ifade etmiştir.
Rıza Tevfik, İstimdat adlı şiirinde;
“Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör pezevengin bak günâhına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî padişâhına.
Pâdişah hem zâlim, hem deli dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
Yuh olsun bunların ham ervâhına!” diyerek
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
Yuh olsun bunların ham ervâhına!” diyerek
Nedamet getirmiştir.
Ama bu pişmanlıklar hiçbir zaman fayda vermemiştir. Düşman donanmasının Çanakkale Boğazından, İstanbul’a gireceği endişesiyle, padişahın ve hükümetin Eskişehir’e nakli kararı alınmıştır. Durum, Abdulhamid Hana bildirilince;
“Ben Fatih’in torunuyum. Bizans İmparatoru Konstantin’den aşağı kalamam. Dedem İstanbul’u alırken, Konstantin, askerinin başında savaşa savaşa ölmüş, bulunduğu kenti terk etmemiştir. Biraderim nereye giderse gitsinler. Hükümet İstanbul’dan ayrılırsa, bir daha buraya dönemez” diye cevap verdi. Hükümet, İstanbul’da kaldı. Böylece, devletin daha o gün yıkılmasını önlemiş oldu.