Tarafların üzerinde mutabık kaldıkları bu süreç, PKK’nın ateşkes ilan etmesi ve Türkiye’den Kuzey Irak’a çekilmeye başladığını duyurması ile başlamıştır. AKP Hükümeti, PKK’nın bu açıklaması üzerine, PKK’nın Türkiye’yi terk etmesinin karşılığı olarak, güvenlik güçlerinin PKK’lılara yönelik operasyon yapması imkanını elinden almıştır. Ancak PKK bu süreci; terörü tam olarak durdurmadığı ve tam olarak geri çekilmediği gibi, Güneydoğu Anadolu’da meşrulaşmak ve paralel bir devlet kurmak amacı ile istismar etmiştir. Ayrıca, güvenlik güçlerinin hareket imkanlarının ortadan kaldırılmasından istifade eden PKK, bir yandan koruculara karşı alçakça cinayetler işlerken, diğer yandan kent eylemleri ile halkı terörize etmeye devam etmiştir. PKK’nın bu dönemde yapmadığı tek şey, askeri hedeflere saldırmamak olmuştur. Bunun dışında PKK’nın terör eylemlerini durdurduğunu söylemek mümkün değildir. Üstelik PKK, sürecin başında Türkiye’deki bütün unsurlarını geri çekeceğini açıkladığı halde süreç başında Türkiye içinde bulunan unsurlarının ancak % 30’unu geri çekmiştir. Üstelik bu süreçte PKK’ya katılımlar bir patlama yaşamıştır.
PKK anlaşma gereği kendi üstüne düşenleri yapmadığı gibi, önce AKP Hükümetinin 1 Eylül’e kadar gereken adımlar atmaması durumunda, süreci durduracaklarını duyurmuş ve 5 Eylül’de bir açıklama yaparak, AKP Hükümetinin söz verdiği anayasal ve yasal değişimler konusunda adım atmadığını ileri sürerek, PKK’nın geri çekilmeyi durdurduğunu açıklamıştır. PKK ayrıca yaptığı bir açıklama ile 15 Ekim’e kadar hükümetin adım atmaması durumunda ateşkesin de sona ereceğini duyurmuştur.
Gelinen aşamada, AKP Hükümeti açısından güvenlik güçlerine “çekilen PKK’lılara dokunulmayacak” şeklinde verilen talimatın zaten ağır bir şekilde şüpheli olan politik meşruluğu ki, hukuki meşruluğu hiçbir zaman olmamıştır, tamamen ortadan kalkmıştır. Artık AKP Hükümetinin PKK’nın Türkiye topraklarında geri çekilmeyi reddetmesine rağmen askeri operasyonların yapılmasını engellenmesi, terör örgütünün varlığını meşru olarak gördüğünü göstermektedir.
Öte yandan PKK’nın 15 Ekim’den sonra ateşkes sona erer açıklamasından sonra AKP Hükümetinin demokratikleşme paketi çalışmaları hızlanmış ve 30 Eylül’de Erdoğan “demokrasi paketini”açıklamıştır. Her şeyden önce paketin açıklanması herhalde demokrasinin göstergesi olarak Türkçe, İngilizce, Arapça ve Kürtçe olarak yapılırken, muhalif Yeniçağ, Sözcü, Aydınlık gibi gazetelerin davet edilmemiş olması, demokratik zihniyetin nerede olduğunu göstermektedir.
Bu çerçevede 30 Eylül 2013’te açıklanan demokratikleşme paketi incelendiğinde; bir yandan AKP Hükümetinin malum bölücü-liberal ve sözde muhafazakar çevrelerde uyandırmış olduğu beklentileri karşılamadığı, öte yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin milli devlet yapısını aşındırmaya devam eden bir zihniyeti temsil ettiği görülmektedir. Ancak Erdoğan’ın da dediği gibi bu bir ara adımdır. Erdoğan, yukarıda da değindiğimiz gibi seçimler öncesinde AKP meclis grubundaki tepkileri de göz önünde tutarak, kapsamlı bir programı yürürlüğe sokmaktan kaçınmıştır.