İnsanlar konuşuyor, insanlar susuyor, insanlar düşünüyor, insanlar uzaklaşıyor.

İnsanlar söyleniyor ama söylemiyor.

Toplum ortak değerlerinin sarsıldığının farketmeye başladı, ancak birleştirici unsurlar zayıf.

Aydınlar yorumluyor ama açıklamıyor.

Siyasetçiler konuşuyor ama yapmıyor.

İnsanlar inanıyor ama inandığı ilkeleri istismar edenlere destek veriyor.

Derin devlet diye diye Türkiye; çeteleşmiş siyasi parti adında, dernek vakıf adında, derin odakların egemenliğine geçmiştir.

Psikolojik savaş yöntemlerinden bir tanesi kontrollü gerilim stratejisidir.

Egemenlik duygusu evrensel bir duygudur. Güç odakları bu duygunun etkisi ile ellerindeki kontrolü kaybetmemek için gerilimi artırırlar ve gerilimden çıkar sağlarlar. Potansiyel tehlike olarak algıladıkları tehlikeyi kendi savaş kurallarına çekmeye çalışırlar.

Kendi savaş kuralları demokrasi kılıfıdır.

Demokrasi ile beslenirler, demokrasiden yararlanırlar.

Kontrollü gerilim, güçlü tarafın egemenliğini elinde tutmak için geliştirdiği bir yöntemdir, kısa vadede sonuç verir. Uzun vadede silah geri teper.

 

Uluslararası güç odakları; kontrollü gerilim stratejisini her zaman kullanmıştır. Ülkeler işgal edip, yakıp yıkması, insanları katletmesi, ülkelerin kaynaklarına el koyulması; demokrasi, insan hakları ve özgürlükler adına yapılmaktadır.

Kontrollü gerilim stratejisinde suçlanan taraf; kendi savaşını kendi belirlemelidir. Demokratik şiddet, demokratik argümanlarla karşılık vermek saldırgan tarafın orman alanına girmektir. Doğru, onurlu, açık, net duruş gösteren taraf psikolojik savaşta uzun vadede kazanan taraf olur.

Dolayısıyla olan bitenleri yorumlarken, bu gündeme sokulan olayla birlikte ulaşılmak istenen psikolojik savaş hedefinin ne olduğunu da analiz etmek gerekir.

Psikolojik savaşın saldırı ve savunma silahı; propaganda, eğitim ve provokasyondur. Cephanesi ise; söz, yazı, resim, broşür ve e–posta şeklindeki bilgidir.

Bu savaş tarzının amacı, insanları ikna etmek ve onları değiştirmektir. Yöntemi de beyin yıkamadır. Yani hedef insan beynidir, insan beynine hükmetmektir.

Çinli General Sun–tzu’nun, 2500 yıl önce yazdığı ve Türk devletlerin parçalanması sürecinde kullanılan PS yöntemi, bugün için de geçerliliğini sürdürmektedir.

Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşürünüz.

Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız.

Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız.

Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız.

Hasmınızın geleneklerini gülünç hale getiriniz.

Bu öneriler; Türkiye’nin hasımları tarafından uygulandı. Hainler soyundan gelen, şeytana tapan ama Müslüman görünen şarlatanlarca uygulandı.

Peki! Bizler yani Türk Milleti’nin değerlerinin, varlığının, bekasının emanetçisi aydınlar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, bürokratlar susup oturacağız mı?

Olan bitenler karşısında sadece konuşup duracağız mı, sadece yazıp çizeceğiz mi?

Elbette ki hayır.

Zafer kazandık diyen din istismarcılarını, hırsızları, sahtekarları, yalancıları; saf temiz iyiniyetli insanlar anlamaya başlayacaktır.

Unutulmasın ki; bugün ülke ciddi tehdit ve tehlike altında diyenler, yaşanmakta olanlar karşısında duyarsızlıklar sisinin toplumda da dağılmakta olduğunu görmeye başlayacaktır.

Yarın bugünden daha hızlı gelişmelere gebedir.

Bazıları; ne oluyor, neden diye şaşırsa bile…..

Günün Sözü: Oyun bitince şah da, piyon da aynı kutuya konur.

Av.Prof.Dr.Nurullah AYDIN

14 Ağustos 2017-ANKARA