İnsanlar arasındaki ilişkilerin sağlıklı yürümesi ya da düzensiz olmasının ana sebebi de burada yatmaktadır. Kişinin yapısında güven duygusu ve samimiyet varsa ve buna da yürekten inanıyorsa “Etik” açıdan hiçbir problem yok demektir. Verilen söze güven duyulmazsa dünyada güvenilecek hiç bir şey kalmadı demektir. Sosyal yaşantımızda güven bu derece önemlidir. Doğrulukla -yalan, siyahla-beyaz kadar net bilinen ifadelerdir. Geçmişte ve geleceğe ait sözlerde, haber ve anlatımlarda bu iki sözcüğün yeri tartışılmaz.
Dürüstlük, insanın karakterini, şeref ve onurunu yüceltir. Yalan ise insan hayatını altüst eder ve ümitleri yıkar. Diyelim ki siz bir dostunuza, belli bir saatte, her hangi bir yerde buluşacağınıza dair söz verseniz ve mazeret beyan etmeksizin istenilen yere de gitmeseniz, size ve sözünüze bir daha güven duyulur mu?
Ben kırk yıla yakın siyasetin çirkinliklerini yekinen takip ettim. Her seçim döneminde siyasiler, vatandaşa bol keseden “ İssizlere iş, açlara, aş ” sözü verdiler. Seçildikten sonrada her şeyi unuttular. Yeniden sandık halkın önüne konduğunda “Beni tek başına iktidar yapmadınız” deme yüzsüzlüğünde bulundular. Yeter artık! Bu millet “ Deneme tahtası” değildir.
Yine; “Eski tas, eski hamam” Seçilecek kişiler değişse bile, lider aynı lider değil midir? Çükü Türkiye’de “lider sultası” varken neyi değiştireceksiniz? Burada güven duygusu nasıl oluşacak? Elbette ki dürüst politika, dürüst siyaset böyle olmamalı. Yazıktır günahtır bu millete.
Aslında siyasette, yönetimde, denetimde, söze ve öze bağlılık son derece önemlidir. Kesinlikle “Doğru duvar yıkılmaz” Siz eğer yalancılıkta kötü örnek olursanız, ilerde haksızlığa uğradığınız zaman şikâyete hakkınız olamaz. Dürüst politikacı kırılmalı fakat asla eğilmemelidir. Kanunları ve dürüstlüğü hiçe sayanlar, bir gün ona muhtaç olacağını da unutmamalıdır. Her şeyden önce” İki düşünüp bir iş yapmanın” mantığında başarı vardır. Kesinlikle öpeceğiniz ele tükürürseniz yanlış yaparsınız. Denilir ki, “Tarih tekerrürden ibarettir”. Şayet tarihten ibret alına bilseydi tarih hiç tekerrür eder miydi? Matematikte “İki kere iki dört eder ve iki noktadan da bir doğru geçer” Kuralı vardır. Günümüzün popülist politikacıları meydanlarda sürekli kendilerini haklı, muhataplarını suçlamayı yeğlemektedir.
Medeniyet denilen şey bu mudur? Bilemem ama! Bizde siyaset, eğrisiyle – doğrusuyla- böyle işlemektedir.