Toplumların en büyük sorunu; öyle olanlar değil, öyle görünenlerdir. İnsanlar, yanlış da olsa, samimi olarak bir yolda yürüyor ise, ondan bir zarar gelmez.
 
Ama öyle değil de, öyle görünüyor ise; uzak durmak ve onlardan korkmak gerekir.
Dünya’nın bütün bölgelerinde bilim sanat teknoloji odaklı; refah, sosyal paylaşım, özgürlükler, eşitlik, hoşgörü, sevgi arayışları vardır.
Ancak; vahşetin, yıkımın, çatışmanın, çalmanın, yalanın bölgesi İslam ülkeleridir.
Peki ama neden?
Müslümanlar; derin bir biçimde inandıkları değerleri sarsan çatışma içindedirler.
Yüzlerce İslamcı akım; sadece kendi doğrularına inanır, savunur.
Müslümanlıkları da sahte, sözleri ve yaptıkları da.
Aynen devekuşu gibiler. Ne develer, ne de kuşlar.
Ama, şu da var: işlerine geldiğinde hem develiği, hem de kuşluğu çok iyi kullanırlar.
 
Onlar ki; devletin bütün imkanlarını hoyratça seferber eder, en akla hayale gelmedik senaryolar yazarlar, kumpas kurarlar.
Onlar ki; hak derler, adalet derler, en büyük haksızlığı adaletesizliği kendileri yaparlar.
Onlar ki; hertürlü melanetin meşruluğu için ayetleri çarpıtır, hadis uydururlar. Peygamberi yalanlarına, sahtekarlıklarına, katliamlarına ortak yaparlar.
Onlar ki; çığırtkandırlar, komplocudurlar. Uydurdukları masallarla palavralarla, tahrik ettikleri fanatik kitleleri yalanlarının peşinden sürüklerler.
Onlar ki; siyasî emirler ve dini fetvalar doğrultusunda suç icat ederler.
Onlar ki; yaptıkları zulmün siyasi ve din gerekçelerini öne sürerler.
Onlar ki; her gün hem karşıt olanlara, hem de kendileri gibi Müslüman olanlara karşı ayrımcılık suçu işlerler.
Onlar ki; ispiyonculuk ve gammazcılık yapmayı yandaşlarına telkin ederler.
Onlar ki; yolsuzluk ve rüşveti soruşturan kişileri hayalen yaftalarlar.
Onlar ki; bir paranoya üzerinden muhbirlik yapma hakkını kendilerinde görürler.
Onlar ki; hayırda değil hayırsızlıkta yarışırlar.
Onlar ki; karalayıcı yayıncılıkla sorumsuzluk içindedirler.
Onlar ki; adil ve tarafsız olamazlar.
Onlar ki; gerilimden beslenir, yararlanırlar.
Onlar ki; bir algı oluşturma operasyonunda ustadırlar.
Onlar ki; korkularını artırmak suretiyle cemaatleri kendilerine insan mal servet edinmede lojistik sağlayan figüranlar görürler.
Onlar ki; şiddet ve silahlı mücadelenin dışında din’in merhamet, kardeşlik, manevî zenginlik, ahlakî kemal, sosyal yardımlaşma, iç istikrar, ibadetlerin ve ilim öğrenmenin güzelliği gibi boyutlarını dile getirirler ama uygulamada tersini yaparlar.
Onlar ki; toplumu belli bir grubun öngörüleri doğrultusunda dönüştürmeyi düşünenler itaat etmeyen cemaatleri tasfiye etmenin, itaat edenleri devlete bağlamanın planlarını kurarlar.
Onlar ki; negatif ve pozitif ayrımcılığı yaparlar, cemaatlere karşı cemaat oluşturmaya çalışırlar.
Onlar ki; demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi nice değeri araçsallaştırırlar.
Onlar ki; radikalliğin, köktendinciliğin, tek adamcılık illetinin savunucularıdırlar.
Onlar ki; yolsuzluk iddialarından kurtulmak için debelenen, debelendikçe kazanımları, gözünü kırpmadan harcamaktan çekinmeyen bir siyaset esnafıdırlar.
Onlar ki; aldatmayı iyi bilirler. Onlara kefil olanlar kısa sürede aldatıldıklarını söylerler.
Onlar ki; kendilerine hizmet etmeyenlerin ihanet ettiklerini ileri sürer, hain ilan ederler.
Onlar ki; otoriter çizgiyi benimsemişlerdir.
Onlar ki; kendisine kefil olanları mahçup eden, dua edenleri iblisleştiren, dün eğri dediğine bugün doğru diyen, iktidar için, güç için, servet için bütün ilkelerini ters yüz ederler.
Onlar ki; hertürlü ahlaksızlığın hırsızlığın pişkinliği içinde olurlar.
Onlar ki; sinsice şöhret, mal, servet, kan, vahşet, yıkım peşindedir.
 
Onların şöhretleri, malları, oğulları, kızları sizleri aldatmasın. Birgün onlarda öleceklerdir. Onlar;söylediklerinin, yaptıklarının bedelini hem bu dünya’da hem de öteki yaşamda göreceklerdir.
 
Günün Sözü: İnsanı tanımak için önce ne düşündüğünü ne söylediğini ne yaptığını gözle.