Bu hafta Cumhuriyetimizin 87’nci yıldönümünü kutlayacağız.
29 Ekim 2010 itibariyle tarihe dönüp baktığımızda, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün eylem ve direktifleri, devrimi yapan kadronun uygulamalarıyla bugün geldiğimiz noktanın birbirine taban tabana zıt olduğu gerçeğiyle karşılaşmaktayız.
Bugünkü yazımda bir anlamda 1923 ve 2010 arasında bir muhasebe yapmayı, başlangıç noktasından nasıl uzaklaştığımızı ve hangi ölçüde hedeften saptığımızı sergilemeye çalışacağım.
M. Kemal, “ Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür ” demiş.
Biz “ sanatın içine tükürerek ” hayat damarlarımızı kesmekle meşgulüz.
M. Kemal, “Endüstrileşmek en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır” demiş.
Biz büyük, küçük bütün sanayi tesisimizi, işletmemizi özelleştirme adı altında yabancılaştırmışız.
M. Kemal , “ bütün mazlum milletler zalimleri bir gün yok edecektir ” demiş.
Biz, zalimlerin projelerinde eşbaşkanlık yapan yöneticileri başımıza getirmişiz.
M. Kemal, “ Aydınlara düşen vazife halkın içine girerek onları uyarmak, yükseltmek ve onlara ilerleme ve uygarlaşmada önder olmaktır ” demiş.
Günümüzün, sözde birçok aydını ise sırça köşkünde “ bu millet adam olmaz ” diyerek bencil ve lümpen bir hayat sürüyor.
M. Kemal, “ …herkesten daha çok refah, saadet ve servete hak kazanan ve layık olan köylüdür ” demiş.
Köylümüzü yaşadığı topraktan ve üretimden koparmış, milletimizin efendisi olmaktan uzaklaştırmışız.
M. Kemal, “ Basın milletin genel sesidir, bir rehber ve okul olmalı ” demiş.
Basın şu an ihale almanın, korkutmanın, sindirmenin, psikolojik savaşın aracı haline getirilmiştir. Basının hür sesi tamamen kesilmek istenmektedir.
M. Kemal, “ Gerek doğu illerinde gerek memleketin diğer kısımlarında toprağı olmayan çiftçilere toprak tedarik etmek meselesiyle önemle uğraşacaksınız ” demiş.
Biz, toprak reformunu yapmadık. Yapmak istemedik. İşin kolayını seçtik. Toprak ağalığı üzerine kurulu ortaçağ kalıntısı yapı ayrılıkçı teröre zemin hazırladı. Son 30 yıldır bu sorunla boğuşuyoruz.
M. Kemal, “ Biz milli hudutlarımız içinde hür ve bağımsız yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz” demiş.
Biz, TBMM’nde batıdan gönderilen yasaları onaylıyoruz. Gümrük Birliği üyeliğimiz ve Avrupa Birliği aday üyeliğimiz egemenliği batıya devretme amacını taşıyor.
M. Kemal, “ …Ancak, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve eğitiminin etkisinden toplumun bir günde bir yılda kurtulabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir ” demiş.
Biz, seçimde istediği oyu alamayanlar halka küstü, siyasetten uzaklaştı. Halkı küçümsemekle meşgul.
M. Kemal, “ Ulusları kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir ulus daha ulus sanını almak yeteneğini kazanmamıştır… Öğretmenler! Ulus, ülke cumhuriyet sizden yüksek hizmet bekleyişindedir ” demiş.
Bugünkü eğitim sistemi öğrenciyi müşteri kabul ediyor. Eğitim paralı hale getirildi. Hizmetlisi olan okul sayımız azınlıkta. Öğretmen maaşları yoksulluk sınırının altında ve üniversitelerimizde anayasaya aykırı olduğu apaçık belli talimatlar uygulama zemini bulmuştur.
Görülmektedir ki artık korunacak, kollanacak bir CUMHURİYET kalmamıştır.
Bize düşen CUMHURİYETİ yeniden kazanmak ve Atatürk Devrimlerinin tekrar hayata geçmesini sağlamak olmalıdır.
Elbirliği ile kazanıp kurduğumuz cumhuriyet yine elbirliği edilerek kazanılacak ve sonsuza dek yaşamaya devam edecektir.