Yani Mısır gibi bir ülkede, ABD ve Türkiye’nin organize ettiği Arap Baharı denilen bir darbeyle tek başına iktidar olsanız da halkı kışkırtmak suçundan aranır duruma düşebiliyorsunuz. Amerika arkanızdan çekildiği an cascavlak ortada kalabiliyorsunuz!
***
Türkiye’de işlenen benzer suçlar da Türk Ceza Yasası’nda “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” başlığı altında düzenlenmiştir:
“Madde 216:
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
***
Son bir iki ay içinde, ölüleri bile mezhepleriyle tanımlayan, “evdeki yüzde 50’yi zor tutuyorum”diye kendi halkını tehdit eden, tehditle kalmayıp, kendisini protesto edenleri tabancayla, gaz bombası kapsülüyle, palayla, sopayla öldüren, gözlerini kör eden veya yaralayan kamu görevlileri ve milis güçleri oluşturan bir iktidarın yetkilileri için de bir gün böyle aranma kararları çıkacaktır. Çünkü iktidarı kaybetmemek uğruna her türlü kışkırtmayı yapabiliyorlar. Üstelik, kendileri ile mücadele eden mimar mühendis odaları gibi kurumları, gece yarısı çıkardıkları yasalarla, yetkilerini ellerinden alarak, etkisiz kılmaya çalışıyorlar. Hırsızın gece iş tutması gibi, önemli yasaları geceyarısı Meclis’ten geçiriyorlar. TSK’nın ezilerek bugünkü düzenin kurulmasına sebep olan, asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanması yasasını da bir geceyarısı yasalaştırmışlardı.
***
Son olarak torba yasa ile mera ve yaylaları, şirketlere 29 yıllığına “tahsis” etmenin önünü açtılar. Türk köylüsü ile devleti karşı karşıya getirecekler. Çünkü Türk köylüsü, hayatı pahasına ortak malı olan merasını, yaylasını kimseye vermez. “Ben bu yaylayı devletten kiraladım” diyeni de köyüne sokmaz, kovalar! Çünkü o mera ve yayla Türk köylüsü için sadece hayvanlarını otlattığı bir yer değil, yaşamanın var olmanın ta kendisidir. Çünkü yaylacılık Türk Milleti’nin genetik kodlarına kadar işlemiş bir gelenektir. Yaylalar, Türk Milleti için kutsal yerlerdir, dokunulamaz…
2008 yılında Bayındırlık Bakanı Faruk Özak, Perşembe yaylasından Ayder yaylasına kadar bütün Doğu Karadeniz yaylalarını, yayladan yaylaya karayoluyla birbirine bağlamayı ve bazılarında konaklama merkezleri oluşturmayı öngören Çakırgöl projesini açıklamıştı. Böylece, Akdeniz’deki “mavi yolculuk” gibi Karadeniz yaylalarında da “yeşil yolculuk” yapılabilecekti. Yani yaylaları da şehirleştirecekti! İşte bu tür rant projeleri için ilgili yasayı çıkardılar.
Yaylalara dokunulamayacağını AKP iktidarı da öğrenecek ama o sırada düşmüş ve sorumluları, uyguladıkları politikalarla çok sayıda ölüme sebebiyet vermekten aranıyor olacak! Mesela Reyhanlı saldırısından sorumlu tutulacaklar!
2008 yılında Bayındırlık Bakanı Faruk Özak, Perşembe yaylasından Ayder yaylasına kadar bütün Doğu Karadeniz yaylalarını, yayladan yaylaya karayoluyla birbirine bağlamayı ve bazılarında konaklama merkezleri oluşturmayı öngören Çakırgöl projesini açıklamıştı. Böylece, Akdeniz’deki “mavi yolculuk” gibi Karadeniz yaylalarında da “yeşil yolculuk” yapılabilecekti. Yani yaylaları da şehirleştirecekti! İşte bu tür rant projeleri için ilgili yasayı çıkardılar.
Yaylalara dokunulamayacağını AKP iktidarı da öğrenecek ama o sırada düşmüş ve sorumluları, uyguladıkları politikalarla çok sayıda ölüme sebebiyet vermekten aranıyor olacak! Mesela Reyhanlı saldırısından sorumlu tutulacaklar!